BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  POLİTİKA

Kılıçdaroğlu'ndan 'Berberoğlu' tepkisi: Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'li Enis Berberoğlu ile ilgili kararı eleştirdi. Kılıçdaroğlu, mahkemenin "Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum. Milletvekili yeniden dokunulmazlık kazanmış, ben buna uymam." dediğini aktardı.

Abone ol

CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken bir parti olduğunu belirterek, "Çünkü biz kadrolarımızla var olan sorunları çözme konusunda azimli, kararlı ve özgüveni yüksek bir duruş sergilemek zorundayız" diye konuştu.

 Yenikapı Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen 'Adım Adım İktidara Projesi Tanıtım ve İlk Eğitim Toplantısı'nda dikkat çeken açıklamalar yapan Kılıçdaroğlu, 6 bin 800 yol arkadaşının 961 mahalleyi gezeceğini söyledi. 

"En ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken bir partiyiz"

Kılıçdaroğlu, bu çözümleri tarihsel birikimleri, evrensel değerleri, dünyada böyle bir sorunla karşılaşıldığında o ülkelerin geliştirdikleri çözümleri özümseyerek yeni bir yol haritası belirlediklerini aktararak, "Biz Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken bir partiyiz. Yani Cumhuriyet Halk Partililer, Türkiye'ye karşı en ağır sorumluluğu üstlenmesi gereken partiyiz." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, beyannamenin birinci maddesinin "Yeni bir anayasa ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem" dediğini aktardı.

Darbe hukukundan arınan bir anayasa ve hukuk sistemi istediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Eğer siz hem darbelerden şikayet edip hem darbe hukukunu tahkim ediyorsanız sizin darbeciden bir farkınız yok, aksine darbecilerden daha ağır bir suç işliyorsunuz. Parlamentonun, anayasanın askıya alındığı bir süreçten geçiyoruz. Bir ülkede yasama, yargı ve yürütme bir kişinin kontrolüne girerse o ülkede felaket olur" dedi.

"Başıma bir bela gelir mi?"

Bunun bütün kitlelere soğuk kanlı, yüksek bir özgüvenle anlatılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, "Düşünceyi ifade özgürlüğü... Genç twit atacak korkuyor, 'Başıma bir bela gelir mi?' diye. Biz 'Delikanlı' deriz gençlere. Gençler hata yapabilirler, yanlışlık da yapabilirler. Adı üstünde delikanlı. Onun gençliğini gözardı edip de yaptığı bir hata veya eksiklik yüzünden kafasına sopayı vurursanız o devlet iflah olmaz. Bir genci yok ediyorsunuz demektir, bir düşünceyi, bir insanı yok ediyorsunuz demektir. Hatası varsa çağıracaksınız, konuşacaksınız zaten farkedecektir bir süre sonra" ifadelerini kullandı.

"İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız"

CHP lideri Kılıçdaroğlu, yargı sistemiyle ilgili de şu değerlendirmede bulundu: 

İflas eden bir yargı sistemiyle karşı karşıyayız. Her şey aklıma gelirdi de yargı sisteminin bu kadar köreleceği hiç aklıma gelmezdi. Çünkü yargıçlar en azından hukuk fakültesi mezunudur, hukuk kitapları okumuşlardır, hukukun temel kurallarını bilirler, dolayısıyla bu kadar körelmez, bu kadar çürümez diyordum. Her şey çürüyebilir ama yargı çürümez. Çürüme olursa da süratle telafi edilir ve gereği yapılır. Yargının kendi içinde bir iç dinamiği, bir öz denetimi de var. Alt mahkeme, üst mahkeme, vesaire diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar uzanan bir zincirimiz var. Ama alt mahkeme en üst mahkemenin, 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karar beni bağlamaz.' diyorsa 'Ne demek Anayasa Mahkemesi?' diyorsa işte çürüme oradan başlıyor, adaletsizlik oradan başlıyor, hukuksuzluk oradan başlıyor. Nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzun bilinmesi lazım.

Mahkemeye sert tepki

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi topluma şu mesajı veriyor:

Bir 'Biz hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar veren bir mahkeme değiliz.' diyor. 'Hukukun üstünlüğü ve vicdani karar bizde yok, böyle bir şey beklemeyin bizden.' diyor. Topluma verdiği birinci mesaj bu.

İkinci mesaj şu: 'Böyle olmadığımız için de anayasa ve yasalar bizi bağlamaz, biz gücümüzü anayasadan değil, saraydan alıyoruz.' Doğru mu? Doğru. Anayasanın ilgili maddeleri çok açık. 'Anayasa Mahkemesinin kararları yürütme, yasama, yargı, idare, herkesi bağlar.' diyor. Açık. 'Bağlayabilir.' demiyor, 'Bağlar.' Bitti.

"Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum"

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, "Milletvekilinin yeniden dokunulmazlık kazanması da bizi bağlamaz. Biz yasama organının üyesini Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yargılayıp mahkum ederiz" dediğini savunan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti: 

Ne demek dokunulmazlık? Ben zaten anayasaya uymuyorum. Milletvekili yeniden dokunulmazlık kazanmış, ben buna uymam. Saraydan talimatı aldım, gereğini yapacağım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne derse desin milletvekilini yargılayacağım ve mahkum edeceğim' diyor.

Şöyle bir mesajı daha var örtülü: 'Bizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı dahi eleştiremez.' Yasama dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin yasalara aykırı olarak yargılanmasına itiraz etmesi gereken ilk kişi Meclis Başkanı'dır. Meclis Başkanı'nın sesi çıkıyor mu? Çıkamaz. Çıkmaz da zaten. Talimatı nereden alır? Tıpkı 14. Ağır Ceza Mahkemesi gibi o da talimatı saraydan alır. 'Bizim anayasayı ihlal etmemiz, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymamamız Hakimler ve Savcılar Kurulunca sorgulanamaz.' Çünkü Hakimler ve Savcılar Kurulu da talimatı saraydan alıyor. Doğru mu? Doğru. 'Anayasa Mahkemesinin verdiği karara ben uymuyorum.' diyor. Hakimler ve Savcılar Kurulundan bir tepki gördünüz mü? Hayır. Niçin? Onlar da talimatı saraydan alıyor.

"Devletin dini adalettir"

Bazı olaylarda Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun çok hızlı harekete geçtiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

Bir saat içinde toplanıp, karar aldıklarını da biliyorsunuz herhalde. Anayasanın askıya alındığı bir kararı görmezlikten gelen bir Hakimler ve Savcılar Kurulu var. 'Biz hukuk devletinin değil, şahsın devletinin hakimleriyiz. Saraya yaptığımız hizmetler dolayısıyla üst makamlara atanmayı bekliyoruz.' Büyük bir hizmet. Anayasayı gözardı ediyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisini gözardı ediyorsunuz. Hepsini bir tarafa itiyorsunuz, saraydan aldığınız talimatın gereğini yapıyorsunuz ve şimdi diyorsunuz ki 'Ben artık üst makamlara, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Yargıtay üyeliğine atanmayı hak ediyorum.' diyorsunuz ve böyle bir beklenti içinde karar veriyorsunuz. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Devletin dini adalettir. Adaleti yok ederseniz devleti yok edersiniz, insanlığı, kainatı, ekosistemi yok edersiniz. Çünkü doğanın da ağacın da ormanın da kurdun, kuşun da adalet hakkı vardır. Siz adaleti yok ediyorsunuz.