BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Kılıçdaroğlu'ndan Arınç'a Atatürk cevabı

Türkiye'yi topa tutan ABD'li yazar Paul Auster'i sima olarak Atatürk'e benzeten Bülent Arınç'a Kemal Kılıçdaroğlu cevap verdi.

Abone ol

“Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye'ye gelmeyi reddediyorum" diyen ABD'li yazara "ne olur gel" diyerek mektup yazan Kılıçdaroğlu, bu kez eleştiri oklarını Arınç'a yöneltti.

SANATÇIYI EN AZ TANIYAN KİŞİ

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yazar Paul Auster ile ilgili açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorması üzerine, "'Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan kişi odur, yani Bülent Arınç'tır" dedi.

Benzerlik dikkat çekici
ABD'li yazar Paul Auster bu kez "Atatürk'e benzerliği" ile konuşuluyor. Benzetmeyi yapan da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç oldu.
İlginçtir! Gerçekten de Auster, Atatürk'e çok benziyor... Görmek için tıklayın

Kılıçdaroğlu, kültür ve sanat dernekleri temsilcileriyle Conrad Otel'de bir araya geldi.

SANATÇILAR SIRADIŞI İNSANLARDIR

Toplantının başında yaptığı konuşmada, tek tek tokalaştığı konuklarına "sevgili dostlarımız" diye hitap eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Sizler temsil ettiğiniz gruplar itibariyle çağdaşlığın birer simgesisiniz. Sanatı ve kültürü yücelttiğiniz ölçüde aslında Türkiye'yi, toplumu da yüceltmiş oluyorsunuz. Sanatçılar öteleri kurcalayan, ötelerden haber getiren öncülerdir. O yüzden sanatçılar sıra dışı insanlardır. Kolay kolay anlaşılmayan ve tanımlanamayan bir sıra dışılıktır bu.

Hiç şüphesiz bu aynı zamanda ciddi bir uyumsuzluktur. Sanatçıyı değerli ve vazgeçilmez kılan bu uyumsuzluk aynı zamanda onların başının belası olabiliyor zaman zaman. Çünkü sanatla insanı bir şekilde formatlayan, hedefleyen hukuk, din, ahlak ve siyasi otorite gibi disiplinlerin çatışması kaçınılmazdır. Diğer disiplinleri bir tarafa koyarsak ifade etmeliyim ki sanat ile siyasi otorite arasında ontolojik bir çatışma vardır. Siyasi otorite hem gücünden yararlanmak, hem de şerrinden korunmak amacıyla sanatı ve sanatçıyı kendi yedeğine almak ister. Sanat ise siyasi otoriteye boyun eğdiği anda ölür. İnsanlık tarihi bu çatışmanın bu hazin öyküleriyle doludur."

MUHALİF OLMAYAN SANATÇININ DURUŞUNDAN SÖZ EDEMEYİZ

Kılıçdaroğlu, bir siyaset adamı olarak sanatçıların neyi nasıl yaptığına karışmadığını ve karışamayacağını, böyle bir yetkisinin olmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sanatçıların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var. Onların onurlu duruşlarına, keskin sezgilerine, gerçeğin ve gerçekliğin özüne yönelmiş bakışlarına, yorumlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu bağlamda açıkça ifade etmeliyim ki, sanatçının vicdanını tatmin etmeyen, sanatçının vicdanına ters gelen bir yönetim anlayışı eksiktir, ayıplıdır, kusurludur. Demokrasi dediğimiz olgu, sanatçının kurulu düzene olan itirazlarının ürettiği bir rejimdir. Her dönemde ve her zaman için statükoya karşı duruş sergilemek sanatçının yüksek insanlık ideallerini koruma içgüdüsünün gereğidir.

Onun içindir ki muhalif olmayan bir sanatçının duruşundan ve tavrından söz edemeyiz. Sanatçı demek, muhalif insan demektir. İdeal olan ile mevcut durum arasındaki büyük mesafe var oldukça sanatçının bu misyonu asla değişmeyecektir. Sanatçı tercihini yönetimden yana değil, insandan ve özgürlükten yana koyan kişidir. Ben Decartes'in 'Düşünüyorum öyleyse varım' sözünün yanına çok daha yakışan, 'sanat yapıyorum o halde varım' veya 'sanat yapıyorum o halde insanım' yaklaşımı olduğunu düşünüyorum."