Yaprak Dökümü'nün Ceyda'sı, Akşam Gazetesi'nin çiçeği burnunda köşe yazarı Başak Sayan'la çok özel bir söyleşi...
Abone ol
Yaprak Dökümü’nün Ceyda’sı; Akşam Gazetesi’nin çiçeği burnunda köşe yazarı Başak Sayan; daha dördüncü haftasında bir Kılıçdaroğlu röportajı patlatınca medya aleminin hedef tahtasına oturdu. İlginç olan aynı gazetede ertesi gün bu kez Oray Eğin imzalı bir Kılıçdaroğlu röportajı yayınlanmasıydı. Kılıçdaroğlu röportajı hakkında ‘’Babası için kulis yapıyor’’ iddiaları da ortaya atılınca Başak Sayan’ın çiçekler içindeki evinde soluğu aldık.
6 yaşından beri hikayeler yazdığını anlatan, siyasi eğilimi güçlü bir aileden gelen Başak Sayan’ın Akşam’ın ilavesinde köşe yazarı olması tesadüf değilmiş. Hıncal Uluç’tan da onayı almış.
Başak Sayan neden Kılıçdaroğlu ile röportaj yaptı? İddia edildiği gibi Kılıçdaroğlu'yla babası için mi görüştü? Sayan’la bu iddiaları; medya dünyası ile sanat camiası arasındaki nüans farklarını; ilişkiler ve baştan çıkarma üzerine hatim indirdiği yeni kitabını konuştuk. İşte o söyleşi…
Gazetedeki hikayenden başlamak istiyorum. Akşam’da yazmaya başlaman nasıl oldu? İlk teklifi sana kim yaptı? Nasıl bu kararı aldın? Daha önceden köşe yazarı olma hayalin var mıydı?
Ben hayatım boyunca iki şeyin hayalini kurdum; biri oyuncu olmaktı, yatıp kalkıp dua ederdim bunun için; diğeri de yazar olmak. 6 yaşında ben okuma yazmayı öğrendim. Ve o yaşımdan beri sürekli hikayeler yazardım; babama okuturdum.
6 YAŞINDAN BERİ HİKAYELER YAZARIM
Okumaya düşkün bir ailede mi büyüdün?
Babam aslında müteahhit. Bütün evlerimizde dev bir kütüphane oldu bizim. Ve o kadar baskıcı bir rejim vardı ki evimizde; annem Alman disiplininden geldiği için katı kurallar uygulardı hep. Bu otoriter rejim çocuk için sıkıcı olabiliyordu. Galiba o katı kurallardan bir kaçıştı benim için kitap okumak. Kütüphanemize dalar bütün gün kitap okurdum; ve kendimi başka bir dünyada bulurdum. Onları okudukça yazma isteği gelişti bende. Yıllarca hep yazdım. Beni tanıyan herkes bilir ki Başak yazar. Eve gelen herkese çekmeceler dolusu yazılarımı okuturdum. Bir gün Sayım Çınar yazdıklarımı okudu ve ‘’Niye bunları yayımlamıyorsun’’ dedi. Bir süre sonra beni aradı ‘’Bilmem ne balıkçısına gel kitabın için anlaşma yapacağız.’’ Çok şaşırdım; çok heyecanlandım. Yayıneviyle anlaştıktan sonra disiplinli yazmayı öğrendim. Bu arada sabahları yazı yazabildiğimi keşfettim. Ve kitap çıktı. 4 haftada 6 bin adet satıldı. O günlerde Akşam Ekler Yayın Yönetmeni Özlem Akalan’la tanıştık, Akşam’da yazmamı istedi.
Medya ve sanat camiasından fikir danıştığın isimler oldu mu?
Hıncal Abi’ye danıştım hemen. Ustam mı diyeyim. Ben ne yapsam hep ona sorarım. ‘’Kalemin iyi yazmaya başla zaten 3 ay içinde yapıp yapamayacağını anlarsın’’ dedi.
SİNİR SİSTEMİM KÖŞE YAZARLIĞINI KALDIRIR MI DİYE DÜŞÜNDÜM
Kendine güveniyor muydun peki?
Kitap yazdığın zaman okurla diyalog kuruluyor ama hedef olmuyorsun. Ama bir köşe yazdığın zaman benim sinir sistemim bunu kaldırır mı kaldırmaz mı diye düşündüm. Böyle bir durum var Türk medyasında; ben onu daha önceden de yakınen bildiğim için. Yaptığım işe zarar verir mi? Bu işi yaparken de çok fazla ortada olmaman gerekiyor; biraz izleyiciye hayal edecek bir boşluk bırakman gerekiyor. Hıncal abi de ‘başla’ deyince İsmail Bey’le bir araya geldik (Küçükkaya). O da beni çok teşvik etti, ‘’Ben zaten yazarlarımın hayatın içine girmesini isterim’’ dedi.
İlk yazına nasıl tepkiler aldın?
Annemle babam ağladı. Ben de kızdım; ‘’bu kadar yıldı bir sürü şey yaptım ağlamadınız da niye şimdi ağlıyorsunuz’’ dedim.
HINCAL ABİ’NİN ‘TAMAM’ DEDİĞİ YAZIM OLMADI HİÇ
Sanatçı dostlarından; medyadaki dostların ne dediler?
Bütün oyuncu arkadaşlarım aradı; dizidekiler özellikle çok desteklediler. Hıncal abiden eleştiriler alıyorum hep; şu ana kadar ‘tamam’olmuş dediği bir yazım olmadı hiç. Özlem de İsmail Bey de beni çok yönlendiriyorlar ve çok güveniyorum onlara. Ben gazeteci değilim öyle bir arzum da yok; ben sadece okurlara izlediğim bir film ya da bir kitapla ilgili önerilerde bulunmak, ya da bir fikirle ilgili başka pencereden bakmalarını sağlayacak paylaşımlarda bulunmak istiyorum hepsi o kadar.
OKUR DAHA ÇOK TATMİN EDİYOR İZLEYİCİ İLE BİR DUVAR VAR SANKİ
İzleyici refleksleriyle karşılaştırırsan hangisi; okur mu mi izleyici mi?
Çok tatmin ediciymiş. Burada başka türlü bir diyalog kuruluyormuş okuyucuyla. Öteki türlü izleyiciyle arada hep bir duvar bir mesafe var gibi sanki.
Peki gelelim Kılıçdaroğlu ile yaptığın röportaja. Senden böyle bir röportaj mı istediler yoksa senin planladığın bir iş miydi?
Önce şunu belirteyim; ben sürekli röportaj yapacak değilim. Sadece çok dikkat çekecek çok ses getirecek işler olursa yapacağım. Kılıçdaroğlu’na bugüne kadar gazeteciler gitmişti. Beni cezbeden burada tezatlıktı. Ben gazeteci olarak gitmedim röportaja; sanatçı olarak gittim. Tabii ki de gazetenin haberi olmadan bir şey yapmam mümkün değil; haberleri tabii ki de var. Ben röportajı hemen yapıp yollayınca çok beğenilmiş içeriği hemen girdi.
RÖPORTAJI EK İÇİN YAPTIM BEĞENİLMİŞ GAZETEYE ALINMIŞ
Yayınlandıktan sonra gazetede neler oldu?
Olumlu tepkiler aldım.
Hemen ertesi gün; aynı gazetede bir başka Kılıçdaroğlu röportajı çıktı.
İnsanlar arka arkaya yapılan röportajı eleştirdiler ama benim bundan haberim yoktu. Biz onu zaten ek için yapmıştık. Beğenildiği için birinci sayfaya alınmış; bunu biz planlamadık.
Oray Eğin’in tepkisi oldu mu sana?
Ben hiç konuşmadım; tepkisi oldu mu olmadı mı bilmiyorum.
Peki sen ertesi gün Oray Eğin’in Kılıçdaroğlu röportajını görünce ne hissetin?
Hiçbir şey hissetmedim. Ben zaten o an ne kadar ‘’harika bir iş yaptım’’ heyecanı içinde uçuyordum.
ORAY GAZETECİ BEN SANATÇIYIM, SANATÇI MERAKIYLA SORDUM
Soruları karşılaştırdın mı ya da ‘’Aaa bak şunu sorsaydım’’ dediğin oldu mu?
Olmadı bir defa şöyle bir fark var; Oray gazeteci ben sanatçıyım. Bir sanatçının merak ettiği soruları sordum. Benim gazeteci olma gibi bir arzum da yok.
Okur olarak baksaydın; aynı zamanda da iyi bir gazete takipçisisin, iki farklı röportajı gördüğünde ne geçirirdin içinden? Alışılagelmişin dışında bir uygulama, üst üste aynı isimle iki farklı röportaj yayınlamak çünkü…
Benim burada yorum yapmam pek doğru olmaz sanırım (Gülüyor).
BABAM KANSER ATLATTI BU İDDİALAR ÇOK ACI
Kılıçdaroğlu röportajınla ilgili bir de iddia ortaya atıldı. İddiaya göre sen CHP’den siyasete girmek isteyen baban adına kulis yapmak için o röportajı yapmışsın. Doğru mu bu?
Güldüm geçtim ilk başta inanamadım. Sonra şunu fark ettim ‘’Vay be’’ dedim; ‘’Demek ben bu işi yaparsam hakkımda her türlü iddia ortaya atılabilirmiş.’’ Benim babam kanser atlattı. Kendi sağlığıyla boğuşurken bunları duymak çok acı verici.
19 YAŞINDA BİR KARDEŞİM VAR O SİYASETE ATILACAK
Baban duydu mu peki iddiaları?
Hayır babam bilmiyor. Annem haberdar ama babamın kötü şeyleri okumasını bilmesini istemiyoruz. Çok büyük bir ameliyat geçirdi. Bunlarla uğraşmasını istemiyoruz. Babamın yıllar evvel bir milletvekilliği adaylığı olmuştu evet. Ama şu an kendi sağlığıyla uğraşıyor, siyaset düşünecek durumda değil. Ama 19 yaşında bir kardeşim var; ileride politikaya girecek; araştırıp onu öğrenselerdi.
BÜLENT ECEVİT’İN EVİNE GİDER GELİRDİK AİLECEK
Sizin ailede siyasi eğilim güçlü, değil mi?
Evet. Benim dayım Bülent Ecevit’in yakın arkadaşıydı. Biz Ecevit’in evine gider gelirdik. ‘’Nasıl ulaşıyor bu insanlara’’ deniyor. Ben Ankaralı bir aileden geliyorum. Kendim ulaştım Kılıçdaroğlu’na…
Başka siyasi isimlerle de röportaj yapmayı ister misin?
Tabii mesela Başbakan Erdoğan’la. Hep röportaj yapma gibi bir derdim yok. Birkaç ay sonra başka işlerim de olacak.
YAPRAK DÖKÜMÜ’NÜN FİNALİ NE ZAMAN OLACAK?
Neler izleyip duyacağız, okuyacağız senin projelerinden? Yaprak Dökümü ne olacak mesela, kaç sezon daha izleyeceğiz?
Bir markanın marka yüzü oluyorum. Bir sinema filmi var; yeni kitabım çıkacak sonbaharda. Senaryo yazıyorum. 2010 bitmeden tamamlarım. Eylül ayında başlayacağız Yaprak Dökümü’ne, Aralık’ta kesin bitecek. Başlarken de gün vereceğiz şu gün final diye. Son 13 bölüm.
Sen Eylül’e kodlanmış gidiyorsun yani. Konusu nedir yazdığın senaryonun? Sen de rol alacak mısın?
Evet ben de oynayacağım. Konusu 21. Yüzyılın ilişkilerini ve bu ilişkilerin yıllar sonraki sonuçlarını anlatıyor.
BABAM HİÇ İSTEMEDİ OYUNCU OLMAMI KONUŞMADI BENİMLE
Sen ilişkiler üzerine odaklanmış durumdasın anlaşılan; kitabın da öyleydi… Senin ilişki kurabilme, geliştirme potansiyelin nedir peki?
Galiba çok iyi değil ki nerede sorun yaşıyorsan onu yazıyorsun. Ben problemin nereden geldiğini biliyorum aslında. Ben bu mesleği yapabilmek için çok şeyden vazgeçtim. Ailemle babamla sorun yaşadım; babam hiç istemedi oyuncu olmamı. Çok uzun yıllardır yalnız yaşıyorum. Maddi sıkıntılar yaşadım. Bir bedel ödedim mücadele ederken. Babamla barıştığım zaman saatlerce ağladım. Benim hayallerim var, insan hayata niye gelir; bir hayal kurmak ve o hayali gerçekleştirmek için.
Peki bu hayallerinde kimlere yer var? Hep kendi başına mısın?
İşte problem bu. İlişkilerimle ilgili hep sorun yaşadım. Bir koca, çocuk hayali kurmamışım. Galiba insan ne hayal ediyorsa onu yaşıyor. Sevgililerim oluyor. Çok sertim ben. Kurallarım var. Karşımdakinin bana ayak uydurması zor oluyor. Benim hayatıma birini almam kolay değil. Toplasan kaç sevgilim olmuştur bilmiyorum ama çok sık aşık olurum. Ama aşık olursam tam tersi davranırım, hissettirmem. Normal değilim biraz arıza durumu var yani.
AHMET’LE İLGİLİ KONUŞMAK İSTEMİYORUM
Aslında kendi yaşadıklarını anlattığın kitabındaki karakterlerden
Altan’ın bir dönem ilişki yaşadığınız Ahmet Hakan olduğu yorumları yapılıyor. Sen de bir röportajında bunu onaylayan bir cevap vermişsin. Ahmet Hakan köşe yazarı olmana nasıl yaklaştı, birbirinize göndermeler de yaptınız yazılarınızda?
Konuşmayayım ben bu konuyla ilgili.
Twitter’da yaptığınız göndermeler de var… ‘’Toplum içindeki bebek katillerini ne yapmalı’’ şeklinde yazdığın bir mesaj ‘’Ahmet Hakan’dan bebek aldırdığın ve bu nedenle travma yaşayıp ayrıldığın’’ yorumları ile yer aldı medyada…
Ben onun nereden çıktığını inan bilmiyorum. Ben öyle bir yazı yazmadım. Zaten şoke olduk. Twitter’da yazdığım saçma sapan bir şeyi alıp ona bağladılar. Eğer bu bir gazetecilikse bunu araştırmak gerekir; bir iddia ortaya atıyorsan hastaneyi doktoru bulup araştırmak gerekir.
Yani böyle bir şey olmadı diyorsun?
Olmadı… Ahmet’le ilgili konuşmak istemiyorum. Ben hayatım boyunca özel hayatımla ilgili konuşan biri olmadım; hiç de doğru bulmuyorum bunların konuşulmasını.