CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu 'yanlışlıkla ifadeye çağıran' savcı Mehmet Demir kapsamlı bir savunma yaptı
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağırması ile gündeme gelen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, ilk kez resmi bir açıklama yaptı.
Savcı Demir, hakim-savcı ve avukatların paylaşım sitesi adalet.org isimli siteye dün 19.18'de koyduğu yazıya 'Sehven Çağrılmıştır' başlığı verdi. Savcı Demir yazısında, kendisine atfen yapılan kimi değerlendirmelerin yanlış olduğunu iddia ederek "Olayın aslı şu" dedi ve yaşanan süreci anlattı.
İşte 26 yıllık savcı Mehmet Demir'in 'SEHVEN ÇAĞRILMIŞTIR' başlıklı o yazısı:
"Birkaç gündür medyada Sayın Kılıçdaroğlu'nun ifade için çağrılması gündeme oturdu.
Birçok açıklama yapıldı, benim ağzımdan da bir kısım açıklamalar yayınlandı.
TANIDIK GAZETECİLER ARADI
Ben hiçbir gazeteciye özel olarak açıklama yapmadım. Birkaç gazeteci beni telefonla aradı bir tanıdık gibi olayla ilgili birşeyler sordu. Bunu bir röportaj gibi kaydettiklerini veya not ettiklerini söylemediler. Hatta söylemediğim sözleri de ilave etmişler. Bu nedenle daha önceleri yaptığım gibi olayı ve düşüncelerimi yine bu sitede meslektaşlarımla paylaşmaya karar verdim.
OLAYIN ASLI ŞU...
Olayın aslı şu;
Bilal Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu hakaret ettiğinden bahisle şikayet etmiş. Bu dilekçe müracaat savcılığına verilmiş. UYAP'a Kemal Kılıçdaroğlu şüpheli olarak kaydedilmiş. Suç hakaret olduğu ve uzlaşmaya tabi görüldüğü için Ocak 2014 itibariyle Uzlaştırma Bürosuna tevzi edilmiş. Dosya benden önce başka bir savcı arkadaşa tevzi edilmiş. Daha sonra 30 Ocak 2014 itibariyle yeni işbölümü yapıldı ve ben uzlaştırma büroda görevlendirildim. Bu görevlendirme ile birlikte bana bu büroda önceden görevli olan ve son işbölümü ile başka büroda görevlendiren iki savcıya ait 1700 dosya tevdi edildi. Ben son iki buçuk ayda bütün bu dosyaları tek tek okudum gereğini yaptım ve şu an dosya sayısını 650 ye düşürdüm. İşte bu yoğunluk içinde diğer dosyalarda olduğu gibi bu dosyaya da ''şüpheli ve şikayetçi davet'' yazarak kaleme vermişim. Çıkan davetiyeleri de elektronik imza ile imzalamışım.
Bu olayda sehven olan konu Sayın Kılıçdaroğlu'nun milletvekili sıfatının gözden kaçmasıdır.Kaldı ki bu husus davetiyenin Ankara'ya gönderilmesinden de bellidir. Eğer bilerek olsa Ankara'ya talimat yazmak gerekirdi.
ABARTILACAK BİR ŞEY YOK
Sehven olan bir şeyin başka nasıl bir açıklaması olur bilmiyorum.
Davete muhatap olanlar tarafından konu fazlasıyla abartılıp kabartıldı. Sehven de olsa bir davetiye gelmiş, gelinmez biter gider. Zorla getirme çıkarmamışız, yakalama çıkarmamışız, sorgulama yapmamışız, olmayan bir suçu biz isnat etmemişiz. Yani abartılacak hiçbir şey yok ortada.
Sehven gönderilen şey dahi sonuçta bir davetiyedir.
Bundan bu kadar bir sonuç çıkarmanın hiçbir gereği yoktu.
Daha önce yazdığım yazılar olmasa bu konu bu kadar abartılmazdı.
Yazdığım yazılar ne:
''Mısırdaki olaylara darbe demişim'', ''17 Aralık bir darbe girişimidir karşı çıkalım demişim'','' Emniyet konusu suç teşkil eden emre uymamakla demokrasiyi korudu demişim'', ''Sayın başbakana gezi eylemleri hakkında açıklama yapması için yazmışım'',''Gezicilere eylemlere son vermesi için yazmışım."
Bu yazılardan benimle ilgili sonuçlar çıkarıp bir sürü yaftalama yapılması hakkaniyete uygun değildir.
ZEKERİYA ÖZ BENZETMESİNE KIZDI
Zekariye Öz benzetmesi yapılmış. Ben sehvende olsa en fazla davetiye çıkarmışım. Bu Zekariye Öz'ün uygulamalarına hiç benzememektedir.
Ayrıca şunu açık ve net söyleyeyim:
Bazı gazetelerde yazdığı gibi '' ÖĞRENDİ YA DAHA NE İSTİYOR'' şeklinde bir ifade kesinlikle kullanmadım. Ben seçilmiş hiçbir vekile saygısızlık ifade edecek bir söz söylemem. Kaldı ki bir parti başkanına hiç söylemem.
Anlayıp dinlemeden parti genel başkan yardımcısının ''sehven savcı olmuş bu savcı'' şeklinde bir tabiri ''sehveh'' bile değil kasten kullaması hakarettir suçtur. Hatta bir yargı mensubuna (KALDI Kİ BU SAVCI YANLIŞ YAPSA DAHİ) bu şekilde söylenmesi hiçbir terbiye nezaket ve hukuk kuralına uymaz. Şimdi ben de bu şahsa sen sehven dahi nezaketli olamamışsın desem uygun olurmu?
Söylediğim şu: Bu davetiye sehven gönderilmiş.
Ancak teoride, kasten olsa dahi şikayete maruz kalan bir vekile davetiye gönderilememesi mutlak değildir. Prof. Erdoğan Teziç ve birçok anayasa hocası şikayet edilen milletvekiline davetiye gönderilebileceği görüşündedir. Lehine olan delilleri ileri sürmesi ve hatta Meclis'in dokunulmazlık konusunu görüşürken dosyanın tamamlanmış olması yönünden de bu hususun gerekli olduğu ileri sürülmüştür.
Kaldı ki somut olay bir hakaret suçlaması olup uzlaşmaya tabidir. Uzlaşma konusu yeni bir müssesedir. Uzlaşmaya tabi bir suçlamadan dolayı uzlaşma hususunu sormak üzere şikayetçi veya şüpheli olan bir milletvekiline davetiye çıkarılamayacağına dair anayasanın 83. maddesi dahil hiçbir mevzuatta açık bir hüküm yoktur. Zira uzlaşma hususu soruşturmayı bitiren bir kurumdur. Bu haliyle de bir soruşturma ve kovuşturma işlemi değildir.
Davetiye sehven çıkarılmış, ancak olay gündeme düştükten sonra yaptığım kapsamlı araştırma sonucunda ben de yukarda belirtildiği gibi uzlaşmaya tabi olsun veya olmasın şikayet edilen bir milletvekiline davetiye çıkarılması gerektiği kanaatine varmış bulunmaktayım.
DAVETİYEDE BİR SAKINCA YOK EĞER...
Davetiyede bir sakınca yoktur. Eger davetiyeden sonra zorla getirme gibi başka işlemler yapılırsa işte bu dokunulmazlık kavramına aykırı olur. Davet edilmesi kaldıki uzlaşma için davet edilmesi milletvekili dokunulmazlığına ve dolayısıyla anayasaya aykırı değildir.Bu görüşün aksi de sabit değildir.Aksini söylemek de nihayetinde görüşlerden bir görüştür.
Olayın tamamı ve gerçeği budur.Bunun bu kadar abartılıp Anayasa ihlali boyutuna kadar çıkarılması fazla işgüzarlıktır bence. Tüm meslektaşlarıma saygılarımla