AK Partili Kapusuz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezlekeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, yalnızca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında değil birçok milletvekili için fezleke bulunduğunu belirterek, "Hakkında fezleke düzenlenen Başbakan, Bakanlar ve milletvekilleri var. Kimse bu konuda yorum yapmazken Sayın Kılıçdaroğlu için fezleke düzenlenince kıyamet kopuyor" değerlendirmesinde bulundu.
Fezleke konusunun günlerdir kamuoyunu ve ülke gündemini meşgul ettiğini belirten Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konuyu fazlasıyla üzerine almış gözüktüğünü ifade etti. Kapusuz, kamuoyunun bu konuda doğru bir şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra 71'i AK Parti, 28 CHP, 20 DTP, 10 MHP ve 2 Bağımsız olmak üzere 131 milletvekili hakkında toplam 523 fezleke düzenlenmiş. 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra ise 32'si AK Parti, 17'si CHP, 18'i BDP, 8'i MHP, 1'i KADEP, 3 bağımsız toplam 79 milletvekili için 622 fezleke düzenlenmiş. Şu an itibariyle TBMM'ye sevk edilmiş toplam 622 dosya bulunmakta.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu dönem 3, geçen dönemlerden 10 olmak üzere toplam 13 tane fezlekesi bulunmaktadır. Bunun 7'si hakaret, 3'ü toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet, 1'i iftira, 1'i tehdit, 1'i de görevi kötüye kullanma iddiasıyla ilgi savcının talebi olarak. Hakkında ilk defa fezleke düzenlenmiş değildir.
CEZAYA TABİ TUTULAMAZ
Anayasa'nın 17. maddesine göre, 'kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz'. Kişilik haklarının korunması, herkes için olduğu gibi savcı ve hakimler için de vardır. Belli görevlerde bulunan memurlar ve siyasetçilerin yargılanması özel izne tabidir. Özel izne tabi olan bu şahıslarla ilgili olarak savcılar fezleke düzenlerler ve düzenlenen fezlekeler gerekli olduğu hallerde TBMM'ye sevk edilir. Bu ülkenin onuruyla görev yapan savcı ve yargıçlarına 'militan' diyeceksin, 'herkes namusuyla görevini yapmalı' diyeceksin, 'yargı kokuyor' diyeceksin, 'siyasallaştı' diyeceksin, 'siyasallaşan yargıdan hayır gelmez' diyeceksin, 'AKP'nin yargıçları olarak görüyoruz ve sizi yıkacağız, burası toplama kampıdır, burada tiyatro sergileniyor, buyurun tiyatroya' diyeceksin sonra da adını ifade özgürlüğü koyacaksın. Yalnızca yargıya mı? Bir ülkenin Başbakanı'na 'kalpazan' diyecek kadar hatta küfürler savuracak kadar ileriye gittiği hatırlanırsa bu tür davranışının ilk olmadığı hafızalarda tazelenmiş olur."
CAN SİMİDİ BULDU
Açıklamasında, Başbakan Erdoğan ve AK Parti'ye yönelik geçmişte söylenen sözler ve yapılanlardan örnekler veren Kapusuz, 2002 yılında, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Anayasa Mahkemesinden HADEP'in kapatılması ve AK Parti'ye ihtar verilmesiyle ilgili taleplerin öncelikli değerlendirilmesini istediğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan'ın kurucu genel başkanlığına karşı çıkıldığını kaydeden Salih Kapusuz, türbanlı 6 üyenin ihraç edilmesinin de istendiğini ifade etti.
Yine aynı dönemde Genelkurmay Başkanlığının, Başbakan Erdoğan'ın 22 Mayıs 1992'de Rize'de yaptığı bir konuşmadan dolayı suç duyurusunda bulunduğunu belirten Kapusuz, eski cumhuriyet başsavcılarından Nuh Mete Yüksel'in Erdoğan hakkında tutuklama ve idamla yargılanmak üzere dava açtığını anlattı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Bekir Selçuk'un, 12 Mayıs'ta AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında haksız mal varlığı edinmekten dolayı soruşturma başlattığını hatırlatan Kapusuz, şunları kaydetti:
"Rahmetli Ecevit'in, 'AK Parti iktidara gelirse, Tayyip Bey başbakan olursa rejim tehlikeye girer' açıklamasından sonra yine Cumhuriyet Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, 1 Ağustos'ta AK Parti hakkında laik devlet düzenini yıkmaya yönelik iddiaların odağı iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyor. Bütün bunlar hatırlanıldığında başından bu kadar ağır olaylar vuku bulduğu halde bu kadar gürültü koparılmamıştı. Ve bütün bunlar 1 yıl içerisinde olan hadiselerdi. AK Parti bir yıllık süreçte bütün bu olanları yaşamasına rağmen Sayın Kılıçdaroğlu'nun kullandığı ifadelerin hiçbirini kullanmadı!
Sayısal verilere dikkat edilirse yalnızca Sayın Kılıçdaroğlu için fezleke yok, birçok milletvekili için var. Hakkında fezleke düzenlenen Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri var. Kimse bu konuda yorum yapmaz iken Sayın Kılıçdaroğlu için fezleke düzenlenince kıyamet kopuyor. Kaldı ki ilk değil, sanki ilk defa başlarına bir şey geliyormuşçasına ortalık popülist yaklaşımdan geçilmiyor. Elbette ki herkes kendini korumaya alacaktır. Doğru olan da budur. Yanlış olan ise doğruyu çarpıtarak ülke gündemini meşgul etmek, olayları kişiselleştirmektir.
CHP'nin bu tür yaklaşımı ilk değil. Daha önce de boykot ederek bir hayli Türkiye gündemini meşgul etmişti.
Fezlekeyi iç siyaset değil parti meselesi haline getiren Sayın Kılıçdaroğlu koltuğunu korumaya can simidi buldu. Ve parti içindeki muhalifleri, ona sahip çıkma görüntüsü vermek adına ayağa kalkarak, hep birlikte bildiri okuyup alkışladılar. Bu görüntü çok da yabancı olmasa gerek. Bizatihi 23 Nisan müsameresine örnek gösteren kendilerinden başkaları da değildi. Evet kendilerinin de ifade ettikleri gibi bir tiyatro oynanıyor, ancak bu kendi kendilerine
oynadıkları bir tiyatro!
Bu kadar yaygara koparmalarının nedeni, parti içi sıkıntıdan mı yoksa bizim bilmediğimiz farklı bir takım gelişmeler mi var? Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu kadar şov yapmasına gerek yok, hiç sevinmesin dokunulmazlığının kaldırılmasına desteğimi alamayacak. Fezlekenin ifade özgürlüğünü kısıtladığını, eleştiri hakkının elinden alındığını, yasama organının baskı altına alındığını iddia eden Sayın Kılıçdaroğlu bilmeli ki herkesin ifade özgürlüğüne, her türlü eleştiriye sonuna kadar varız. Ancak iftirayı, hakareti asla tasvip etmeyiz."