BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Kılıçdaroğlu Gezicileri evde zor tutuyor!

Erdoğan demokratikleştirme paketini açıklayalı bugün 4'üncü gün olacak. Tartışmalar günden güne artıyor.Herkes istediği maddeyi tutup çekiştiriyor.

Erdoğan'ın "demokratikleşme paketi"ni açıklamasının üzerinden 4 gün geçti. Tartışmalar günden güne artıyor. Herkes istediği maddeyi tutup çekiştiriyor.

Kimileri başörtüsünün kamuda serbet olmasını eleştiriyor, kimileri ise "Andımız nasıl kaldırılır" diye isyan ediyor. Ortada bir de hezeyanlar içinde, "Paketimi çaldılar" diyen bir Ana muhalefet lideri var.

Önce başörtüsü meselesinden başlayalım.

Koparılan yaygarayı  duyan da diyecek ki Türkiye'de kadınlı erkekli herkese başörtüsü takma mecburiyeti getirilmiş. 


Adı Hürriyet olan gazetenin yazarı Yılmaz Özdil, mesele başörtüsüne gelince bireyin hak ve hürriyeti olamayacağını çirkin mi çirkin bir üslupla dile getiriyor köşe yazısında.

Garibim...

Başı kapalılar bile başörtüsünü onun kadar kafasına takmadı! Biri, "Abi başörtüsü sana da farz" diye işletmiş olmalı!

Oysa daha birkaç gün önce, Türkiye'nin olimpiyatlar için hazırladığı videoyu eleştirirken, "Neden benim başörtülü bacılarım yok orada?" dediğinde belli bir kesim samimiyetine inanmaya başlamıştı.

O gün de söyledik, bugün de tekrar edelim.

Yılmaz Özdil kazandığı üniversitede, hem de ilk derste gözyaşları içinde sınıftan çıkarılmadı. Koridorda başı örtülü diye  yuhalanmadı. Yemekhanede yemek yerken kabına çağdaş yobazlar tarafından tükürülmedi. Bindiği dolmuşta ucubeye benzetilmedi.

Kimse başında başörtüsü var diye saçlarından sürükleyip götürmedi. Vazgeçsin diye ikna odalarında psikolojik eziyet görmedi. İzbe köşelerde, böcek ve farelerin cirit attığı depolarda namaz kılmak zorunda kalmadı.

28 Şubat kararlarından sonra gittiği hastanelerde vebalı muamelesi görmedi. Oğlunun şehadet madalyasını almak için geldiği ordu evinin kapısından kovulmadı. Askeri lojmanlarda bulunan kantinlerin kapılarında "Köpekle girmeyiniz. Başörtülüler giremez" yazıları ile hiç aşağılanmadı.

O bilmez bu dramları. Bilmediği gibi, AK Parti'nin oyu yüzde 50 iken, başörtüsüne yüzde 80 destek verildiğini de görmezden gelir.

Geçen National Geographic kanalında izledim sanırım. Bu neslin artık tükendiğinden bahsediyorlardı. Bir bakteri, yerleştiği beyindeki hücreleri zamanla tüketiyor ve bu nesil orta vadede yok olup gidiyormuş.

48 saat süre versem, "AB devreye girecek desem" yalan söylemiş olurum. Birkaç yıl daha sabretmeniz gerekecek!

Direnin!

***

Andımız meselesine gelince...

İstiklal Marşı'nın yazarı merhum Mehmet Akif Ersoy, hayatının son dönemlerinde öyle bir izole edildi ki, imkanları olsa mümkün olsa buharlaştırıp yok edeceklerdi. Bir harabede, perişan şekilde can verdi. Cesedini halktan saklamak istediler. Tabunun üzerine bir örtü bile koyulmasına izin vermediler.

"Götürün gizlice gömün" dedi devrin hükümeti. Bir caminin önüne getirilirken bazı ünivesite öğrencileri tesadüfen durumu öğrendi ve onu ağlayarak omuzlar üzerinde toprağa verdi. Yoksa bugün mezar yerini dahi bilmeyecektik.

Andımızla ilgili tartışmaları okurken aklıma Ertuğrul Özkök'ün, "İstiklal Marşı demode oldu, değiştirelim" diye yazdığı köşe yazısı geldi. Şimdi "Andımız kaldırılmasın. Ne mutlu Türküm diyene" diye bağaranlardan çıt çıkmadı o zaman. Şimdi ise yalancıktan ağlıyor, "Sırada İstiklal Marşı mı var ha!" diye soruyorlar.

Tüm dünya devletleri arasında, 6-7 yaşındaki çocukları okul kapılarında asker gibi hizaya dizip, and içirerek, yemin ettirerek okula alan tek milletiz biz. Komunizmin kalesi sayılacak ülkelerde bile böyle bir uygulama yok.

Adama demezler mi "Be kardeşim sen bugüne kadar okudun da ne oldu?" diye... Üstünde CHE'nin tişörtü, giydiğin kot kıçından düştü düşecek. Messi idolün, Sisi ve Esed kahramanın.

Senin her tarafın Türk olsa kaç yazar?

Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşenlerin hangisi Andımız'ı okudu? Hangisi "Ne mutlu Türküm diyene" diye bağırdı? Onlardan fazla yaptığın birşey varsa konuş?

Küçükleri korurken tecavüz eden büyüklerle, büyükleri sayarken yakan, yıkan yağmalayan ve vandallar da hep andımızı okuyarak büyüdü zaten.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlerin, Türklerin mal varlıklarını kendilerine nasıl armağan ettiğini de 90 yıldır izleyip durduk!

Askerden kaçarken iyi, memuriyette bile doğuya düşmemek için bin takla atarken sorun yok, Andımız kaldırılınca "Ne mutlu Türküm diyene" diye bağır, çağır.

Oh ne ala, ne ala!

Andımız'ı çok mu seviyorsunuz.

Çocuğun okula gelmeden her sabah evde okutup çıkar kardeşim. Hatta günde 3 öğün yemekte, o da olmadı uyurken ailecek okuyup huşu içinde uyu!

Ezber edileni okumaksa marifet, getir bana bir papağan, bir haftada Andımız'ı ezberleteyim. Andımız okunmadı diye senin Türklüğün gidecekse, sen kanından şüphe et.

***

Son olarak...

Erdoğan demokratikleşme paketini açıkladıktan sonra ekranda Kemal Kılıçdaroğlu'nu izledim. Aklıma Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele filmi geldi. Hani orada "Baba aküyü çalmışlar. Madem aküyü çaldınız, kaputu niye açık bıraktınız" diye bir replik vardı ya.

Yeminle o sahne sandım!

Hem "Paket benim paketim. Erdoğan onu çaldı" diyor, hem de paketin içeriğini eleştiriyor.

Sıkıntı ne onu anlamadım.

Paketi hor kullanmışlar diye mi içerlemiş, yoksa, "Var mısın Yok musun?" yarışmasındaki gibi, "Madem siz o paketi açtınız, ben de kutuma gideceğim" mi demek istedi çözemedim!

"Diktatör bize istediği kadar özgürlük veriyor." dediğini duydum bir ara.. Vallahi bu adamı izleye izleye akıl sağlığımızdan olacağız yakında... Kendi önerdiği pakete yine kendisi "boş" dedi iyi mi? Bugün veya yarın Anayasa Mahkemesi'ne gidip, "Benim paketi çaldılar" diye dava açarsa şaşırmayacağım.

Önerdiği paketi Erdoğan okuyunca diktatör oluyor, kendisi okusa demokrat ve özgürlükçü olacaktı.

"Bizim" dediği 17 maddelik paketle karşılaştırdım. "Dolar düşsün, Türkiye gelişsin, insanların gelirleri artsın, düşünce ve ifade özgürlüğü güvence altına alınsın, Demokrasi ve insan haklarına saygı gösterilsin" falan demiş!

"Nasıl peki?" diye sorulsa, "Bilmiyom ama yapılsın işte!" diyecek çünkü çözüm önerisi yok. "Yeniden yargılama yapılsın" diye bir madde önermiş, APO'ya yeniden yargılama yolu açılmasını istediğinin farkında değil. Yıllardır "Alevilerle ilgili düzenleme yapılsın" diye bas bas bağırıyor ama kendi paketinde Alevilerle ilgili tek satır yok!

Kimse de demiyor ki "aga bu nedir?"

Allah aşkına!

Hükümet kanadından rica ediyorum. Adamın paketini verin beyler. Kim aldıysa yerine koysun. Yoksa fena olacak. 

Görmüyor musunuz; adam gezicileri evde zor tutuyor!