BIST 9.625
DOLAR 35,26
EURO 36,77
ALTIN 2.964,00
HABER /  DÜNYA

Kılıçdaroğlu: Dövecek misin, öldürecek misin?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların ardından ...

Abone ol

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların ardından yaptığı ‘Sizin anladığınız dilden konuşacağım’ sözlerine atıfta bulunarak, “Ne yapacaksın dövecek misin, öldürecek misin?” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, demokrasinin sadece sandığa giderek oy kullanmak olmadığını söyledi. Her dört yılda bir sandığa gidilerek oy kullanılmasının demokrasi olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasi siyasal iktidara hesap vermenin adıdır. Bu ülkede 76 milyon vatandaştan vergi alınıyor. Çocuk anasından doğduğu günden itibaren ölünceye kadar vergi öder. Hükümet toplar vergileri ve harcar. Demokrasilerde vatandaş ödediği verginin hesabını sorar ve siyasal iktidar bunun hesabını verir. Hesap vermek görev değil, görevin ötesinde zorunluluktur demokrasilerde. Türkiye henüz bu aşamaya gelmedi. Gençlere ve vergi ödeyen vatandaşlarımıza sesleniyorum; ödediğiniz vergilerin hesabını sorun. Hesabını sorarsan çağdaş Türkiye’ye ve demokrasiye katkınız olur” dedi.

“DEMOKRASİLERDE HALKIN DİNLENME ZORUNLULUĞU VAR”
Demokrasilerde halkın dinlenme zorunluluğunun olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, demokrasilerde bunun öncülüğünü sivil toplum örgütlerinin yaptığını kaydetti. Uzmanların önümüzdeki yüz yıl içerisinde hükümetlerin yerini sivil toplumların alacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, sivil toplumların sadece toplumun çıkarları için bir araya geldiğini ve sivil toplumların herhangi bir yerden para almadığına dikkat çekti. Çağdaş demokrasilerde bir yasanın görüşülmesi sırasında hükümetlerin sivil toplum kuruluşlarının bu yasayla ilgili görüşlerinin alındığına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Bizde dayatmayla yapılır. Bizde usulün çağrılır dinlenir ama ben bildiğimi okurum denir. O nedenle demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasiyi derinleştirmemiz gerekiyor. Hani birisi diyor ya, ‘Türkiye ikinci sınıf derece demokrasi değil’ son derece haklı. Türkiye ikinci sınıf demokrasi değil maalesef uluslar arası kuruluşlar Türkiye’de üçüncü sınıf demokrasinin olduğunu söylüyor. Yani diktatörlükten bir adım önceki sınıf. Şimdi sormayacak mıyız bu üçüncü sınıf demokrasiye Türk halkı layık mi? Siz birinci sınıf demokrasi için neden mücadele etmiyorsunuz. Taksim’deki çocuklarımız ve gençlerimiz Türkiye’de birinci sınıf demokrasi istiyor. Bu nedenle onları tekrar kutluyorum” diye konuştu.

“BU VALİ VE POLİS SENİN BABANIN MALI MI”
Demokrasinin devletin soğuk yüzünün en az görüldüğü rejim olduğun sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, demokrasilerde devletin soğuk yüzünün görünmediğinin altını çizdi. Anayasa’da yasama yürütme ve yargı üç erk oluştuğunu, bir kişinin her şeye hükmetmesinin önüne geçilmeye çalışıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ama bir kişi kalkar yasama ve yargı bizim için ayak bağı derse o kişinin demokrat olmadığını herkes bilir. Bunu söyleyen kişi bugün bize demokrasi dersi vermeye çalışıyor. Sen kim demokrasi kim. Sen kim özgürlük kim. Sen önce otur kendine bir bak. Ve şunu söylemeyecek, benim polisim, benim valim. İyide bunlar senin babanın malı mı? Nereden çıkardın sen bunları. Vali devletin valisidir, poliste devletin polisidir. Ama sen bunları kendi polisin ve valin olarak ilan ediyorsun. O nedenle ben sana diktatör diyorum Recep Tayyip Erdoğan. Polise sahip çıkıyor. Ya polis halkın polisi senin polisin değil ki. Onlar bizim çocuklarımız. Sen ne yaptın halkla polisi karşı karşıya getirdin. Polisi savunuyor. Hatay’da bir AK Parti milletvekilinin oğlu karakolda polisleri sıraya dizip hesap sormuyor muydu. Senin aklın neredeydi o zaman. Kalkmışsın polisi savunuyorsun neden orantısız güç kullanıyorsun. Onu aşkın yurttaşımızın gözü çıkarıldı. Polis kurşunuyla bir kişi Ankara’da öldürüldü. Polise saygımız var ve hiç kimsenin endişesi olmasın. Halkın polisine saygımız var. İktidarın polisini asla istemiyoruz. Halkın polisi var, Recep Tayyip Erdoğan’ın polisi var. Halkın polisiyle bizim bir sorunumuz yok. Onlar en zor koşullarda görev yapıyorlar. Günün 24 saati çalışıyorlar. Birinci derece düşeler bile birinci dereceden emekli olamıyorlar. Onlara kim sahip çıkıyor CHP.”

“NE YAPACAKSIN DÖVECEK MİSİN, ÖLDÜRECEK MİSİN”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her şeyi istismar ettiği gibi polisleri de istismar ettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın polisleri kullandığını ileri sürdü. Polislerin özlük haklarının düzeltilmesi için hükümete çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, cezaevinde bulunan tutuklu milletvekilleriyle ilgili, “neden bu insanlar hapiste. Bu sekiz milletvekilini halk seçti” diye sordu. Demokrasiyi sonuna kadar savunacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gençlerin sözlerine kulak vermesi gerektiğinin altını çizdi. Başbakan Erdoğan’ın gençleri aşağılamaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Onlara iftira etmemeli, onları tehdit etmemeli ve onları dinlemelidir. Gençlerin söylediklerinden ders çıkarmalıdır. Ne demişti; (Başbakan Erdoğan) ‘sizin anladığınız dinlen konuşacağım.’ İki dil var, bir dil şiddet dili, öbür dil ise sevgi dilidir. Şiddet dilini kullanan Recep Tayyip Erdoğan, sevgi dilini kullanan gençlerimizdir. Ne demek anladığın dinden konuşacağım ne yapacaksın dövecek misin, öldürecek misin? Ne istiyorlar bunlar demokrasi istiyorlar. Demokrasi isteyenlerin öldürüldüğü yerlere ne denir, dikta rejimi denir ve başındaki adama diktatör denir” şeklinde konuştu.

“İNCİRLİK ÜSSÜNDE KUR’AN-I KERİM YIRTILIRKEN SESİN NİYE ÇIKMADI”
Bütün Türkiye’nin psikanalize merak sardığını ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Herkeste bir korku hakim, eyvah Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor. Bu korku var. Köşe yazarları, bilim insanları, sade vatandaş, hepimiz psikolog olduk. Yapma, etme, sen konuşma diyor insanlar. Ama hayır diyor ben bildiğimi konuşacağım. ‘Öfke baldan tatlıdır derler ama küpüne zarar verir.’ Sana zarar verse bir sorun yok ama ülkeye zarar veriyorsun. Her toplum içerisinde provokatörler olabilir, gençlerin arasına sıza bilirler ve her yere sıza bilirler. Hepimizin ortak görevi provokasyonlara gelmemek. Çünkü ideallerimizden, çünkü düşüncelerimizi anlatmaktan bizi alıkoyarlar ve zor duruma düşürür halkın gözünde. Ama bir sorun var provokatör Başbakan olursa ne olur. Ne söyledi; ‘Gençler camiye bira şişeleri ile girdiler.’ Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın cami hassasiyeti olmasa daha değerli şey için bir soru sormak isterim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan İncirlik Üssü’nde Kur’an-ı Kerim yırtılırken neden sesin çıkmadı. Sana soruyorum neden sesin çıkmadı. Kur’an-ı Kerim bütün Müslümanların kutsal kabul ettiği kitap. Hepimizin baş tacı ettiği kitap Kur’an-ı Kerim."