Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, ilahiyatçı Mustafa İslamoğlu'nun sözlerine "Sahibi olduğu vakıf, 4 kardeşin öldüğü eve 1,5 kilometre uzaklıkta" diyerek tepki gösterdi.
Abone olFatih'teki siyanürlü ölümlerinin ardından Twitter'dan "Bir tarikatın kurtarılmış bölgesi olarak bilinen bir İstanbul semtinde, 48-62 yaş aralığında dört kardeş girdikleri maddi krizden çıkamayarak intihar ediyor" diyen ilahiyatçı Mustafa İslamoğlu'na, Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, "Sahibi olduğu Akabe Vakfı’nın ölümlerin olduğu eve uzaklığı 1,5 kilometre" karşılığını verdi.
"İddiasından vuruldu"
Yeni Şafak'taki yazısında İslamoğlu'na tepki gösteren Kılıçarslan, şu ifadelere yer verdi:
Yine de en tuhafı, o dört ölümün ardından, “Bir tarikatın kurtarılmış bölgesi olarak bilinen bir İstanbul semtinde, 48-62 yaş aralığında dört kardeş girdikleri maddi krizden çıkamayarak intihar ediyor. Ve Allah, din deyince mangalda kül bırakmayanları bir daha iddiasından vuruyor” yazan Mustafa İslamoğlu’nun sahibi olduğu Akabe Vakfı’nın ölümlerin olduğu eve uzaklığının 1,5 kilometre olması değildi galiba. Hatta bu, tuhaf bile değildi. Ölümü, o en büyük şarkıyı kendi çıkarı, anlayışı, kadüklüğü için kullanmak niçin tuhaf olsun ki hem? Hatta İslamoğlu’nun “iddiasından vurulmak” dediği an iddiasından vurulduğunu fark etmemesi bile tuhaf değil.
"Bilmem, belki de demiştir"
Şimdi sorum şu: Ölen dört kardeşin ardından konuşan herkes niçin dünyanın en duyarlı, en hassas, en zarif insanı olarak konuşuyor? Mesela oturdukları apartmanın yöneticisini duydum radyoda. “Takmayın yahu kafanıza, ödersiniz aidatları” demiş her seferinde. Bilmem, belki de demiştir. Veresiye aldıkları bakkalı da dinledim. Her seferinde, “Üzmeyin kendinizi, paranız olunca ödersiniz” demiş kardeşlere borçları hakkında. Bilmem, belki de demiştir.
Tüm yazarlar sayfasına geçiş yapmak için linki tıklayınız...