BIST 9.640
DOLAR 34,65
EURO 36,72
ALTIN 2.935,92
HABER /  EKONOMİ

Kıdem tazminatı mektubu

Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Başesgioğlu'na kıdem tazminatı ile ilgili mektup sundu.

Abone ol

Türk-İş, ''kıdem tazminatı konusunda kazanılmış hakkı geriye götürecek bir düzenlemeyi Türk-İş'in kabul etmesinin beklenmemesi'' gerektiğini bildirdi.

Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Başesgioğlu'na bugün yaptığı görüşme sırasında çalışma hayatının sorunlarına ilişkin konfederasyonun görüşlerini içeren bir mektup sundu.

Alınan bilgiye göre, söz konusu mektupta, bazı işveren kesimlerinin, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken paranın kıdem tazminatı ödemelerinde kullanılması yönünde önerileri bulunduğuna işaret edilerek, yapısı ve kuruluş amaçları gereği İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken paranın, başka amaçlarla kullanılmasının mümkün olmadığı kaydedildi. Mektupta, ''Kıdem tazminatı konusunda kazanılmış hakkı geriye götürecek bir düzenlemeyi Türk-İş'in kabul etmesinin beklenmemesi'' gerektiği vurgulandı.

Mektupta, 1 Mayıs'ın her yıl tüm dünyada emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak alanlarda kutlandığı belirtilerek, Türkiye'de de Osmanlı döneminden beri kutlanan 1 Mayıs'ın, 1980 öncesinde ''İşçi Bayramı'' olarak yasayla tatil edildiği anlatıldı.

Ancak geçmişte Türkiye'de yaşanan iç karışıklıkların da etkisiyle, 1 Mayıs'ın resmi tatil günü olmaktan çıkarıldığı ifade edilen mektupta, ''Talebimiz, yapılacak bir yasa değişikliği ile 1 Mayıs'ın, tarihsel anlamına uygun bir şekilde 'İşçi Bayramı' olarak kutlanması ve dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi resmi tatil ilan edilmesidir'' denildi.

SOSYAL GÜVENLİK

Mektupta, Türk-İş'in, sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu ağır şartların bilincinde olduğu da vurgulandı. Sosyal güvenlik reformu çerçevesinde hazırlanan yasaların  ''yalnızca yükümlülüklerin artırılmasına ve hakların daraltılmasına dayandırıldığı'' belirtilen mektupta, bu anlayışla sürdürülebilir bir sistemin oluşamayacağı dile getirildi. Mektupta, ''Oysa sorunun çözümü basittir. Birincisi aktüeryal dengenin aktif-pasif dengesi üzerine oturtulması, ikincisi kurumun özerk bir yönetime kavuşturulmasıdır. Bu iki önemli koşulu gerçekleştirecek düzenlemelere, yasada yer verilmemiştir'' denildi.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın, sigortalıların sisteme karşı güvenlerinin kaybettirilmesine ve kayıt dışı istihdamın daha da büyümesine yol açacağı savunulan mektupta, yasanın, norm ve standart birliğini sağlayamayacağı görüşüne yer verildi.

Mevsimlik çalışanlar ve esnek çalışma koşulları göz ardı edilerek, bu şekilde çalışanların emekli olabilme imkanlarının ortadan kaldırıldığı anlatılan mektupta, emekli aylıklarının düşürüldüğü, sağlık yardımlarının maliyet-etkinlik esaslarına göre sınırlandığı ve prim dışında katılım payı ödenmesi uygulaması getirildiği kaydedildi. Mektupta, şu görüşlere yer verildi:

''Anayasasında 'sosyal devlet' olduğu yazılı olan bir ülkede, sosyal güvenlik açığı diye bir şey olamaz. Bu açığı büyütenler ve sosyal güvenlik sistemini bir 'kara delik' olarak niteleyenler, aslında sosyal güvenlik sistemini tasfiye etmek isteyenlerdir. Yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar geçecek olan 8 aylık dönem, işaret ettiğimiz bu aksaklıkların giderilmesi için bir fırsat olarak
değerlendirilmelidir.''

İŞGÜCÜ MALİYETLERİ

Mektupta, Türkiye'nin ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği bakımından OECD üyesi ülkeler arasında başta geldiği belirtilerek, ''Bugün ücretliler üzerinde taşınmaz boyutlarda vergi yükü bulunmaktadır. Ülkemizde istihdam vergisine dönüşen ücretler üzerindeki ilave yükler elbette düşürülmeli ve AB ülkeleri düzeyine getirilmelidir'' denildi. Mektupta, şu görüşlere yer verildi:

''SSK kapsamındaki toplam sigortalıların yüzde 43.6'sının kazancı, asgari ücret olarak görünmektedir. Dolayısıyla ülkemizde ücret düzeyi, çeşitli kesimlerce ileri sürüldüğü gibi yüksek değildir.

Türkiye düşük ücret temelinde biçimlenecek ekonomik ve sosyal politikalarla refahı ve toplumsal barışı sağlayamaz. Ülkemizde istihdam edilenlerin yaklaşık yarısı kayıt dışıdır. Kayıt dışı ekonomi konusu, bizce ülkemizin son dönemde en büyük sorunu haline gelmiştir.''

İşvereninden hükümete, IMF'den AB'ye ve bürokratından sendikalara kadar her kesimin kayıt dışından rahatsız olduğuna dikkat çekilen mektupta, kayıt dışı istihdamın, Türkiye'de sendikal örgütlenmenin önündeki en önemli engellerden biri olduğu, ekonomik ve mali yapıyı da alt üst ettiği belirtildi.

KIDEM TAZMİNATI

Mektupta, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının ağırlığının, uygulamadan yararlananların sayısını ve yapılan ödemeleri sınırlandırdığı ifade edildi.

Bazı işveren kesimlerinin, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken paranın kıdem tazminatı ödemelerinde kullanılması yönünde önerileri bulunduğuna işaret edilen mektupta, ''Fonda birikmiş paranın bir başka amaçla kullanılması konusunda çeşitli spekülasyonlar oluşmakta, bu durum çalışanları tedirgin etmektedir. Yapısı ve kuruluş amaçları gereği, İşsizlik Sigortası Fonu'nda birikmiş olan paranın başka amaçlarla kullanılması mümkün değildir. Yasal düzenleme yapılarak bu yolun açılması ise doğru değildir'' denildi.

Kıdem tazminatının, işçiler bakımından vazgeçilmez ve tartışılmaz bir hak olduğuna dikkat çekilen mektupta, şunlar kaydedildi:

''Bu hakkın aşındırılması değil, korunmasının geliştirilmesi gerekir. Kıdem tazminatının yüksek olduğu ve istihdama engel olduğunun söylenmesi, gerçeklere uygun düşmemektedir. Bu söylemi doğrulayacak hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Bu söylem, Türk-İş topluluğunu rahatsız etmektedir. Kıdem tazminatı ödemelerini yüksek olarak nitelendirerek kıdem tazminatı konusunda kazanılmış hakkı geriye götürecek bir düzenlemeyi, Türk-İş'in kabul etmesi beklenmemelidir. Yapılacak düzenlemelerde, işçiler açısından kıdem tazminatının, işsizlik sigortası ve iş güvencesinden daha farklı bir önem taşıdığı dikkate alınmalıdır.''

Türk-İş'in mektubunda, ''Demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin, sosyal koruma uygulamalarının olmadığı, tartışma konusu edildiği ülkelerde uygulanan ücret politikalarını, asgari ücret düzeyini örnek alan yaklaşımları benimsenmemeli, ulusal düzeyde tek asgari ücret uygulaması sürdürülmelidir'' görüşüne yer verildi.

ZORUNLU İSTİHDAM

Mektupta, ''zorunlu istihdam'' olarak adlandırılan özürlü, eski ükümlü ve terör mağdurlarının istihdamına yönelik kota sisteminin, bukişilere fırsat eşitliği sağlamaya yönelik olduğuna dikkat çekilerek, bu grupların istihdamının, topluma katılım sağlamanın ön şartı olduğu belirtildi. Bunun bir ayrıcalık değil, sosyal bir sorunun çözümü için getirilen düzenleme olduğu vurgulanan mektupta, dezavantajlı grupların istihdamını sağlayan düzenlemelerin tartışma konusu edilmemesi ve gereğinin yapılması istendi.

Türk-İş'e bağlı tüm sendikaların örgütlenme konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu belirtilen mektupta, son üç yılda, sendikalara üye olduğu gerekçesiyle 15 binden fazla işçinin işten atıldığı bildirildi. Mektupta, örgütlenme sürecinde yasal prosedürün yanı sıra karşılaşılan en büyük engelin, işverenlerin engelleyici tutum ve davranışları olduğu dile getirilerek, bu konuda yasal ve idari düzenlemelerin yapılması talep edildi.