BIST 9.741
DOLAR 35,22
EURO 36,77
ALTIN 2.980,18
HABER /  GÜNCEL

Kıbrıslı Rumlar sorun çıkarmayacak

KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, ''Kıbrıslı Rumlar Türkiye'nin AB üyeliğini engellemeyecek'' dedi. Denktaş'tan son sürece dair önemli açıklamalar...

Abone ol

İKÖ dışişleri bakanları koordinasyon toplantısına katılmak üzere bulunduğu New York'ta Amerika'nın Sesi Radyosu'na röportaj veren Denktaş, yaşanan son gelişmeler konusunda ''Referandumdaki hayır oyuna rağmen, AB üyesi haline gelmesi zaten Kıbrıslı Rumlar'ın çözüm istencini tamamen ortadan kaldırmıştır. İstenç zaten yoktu. Belki bir ihtiyaç oluşabilirdi, o da artık kalmamıştır'' değerlendirmesinde bulundu. Rum lideri Tassos Papadolopulos'un, BM Genel Sekteri Annan'ın raporunda belirttiği ''Referandumdan sonra Türkler üzerindeki izolasyonlar kalkmalı'' sözlerine rağmen, AB hukukunun kullanılarak değil izolasyonların ortadan kalkması, izolasyonların artması yönünde uğraş vermekte olduğunu kaydeden Denktaş, ''AB üyeleri de kendi iç alışkanlıkları nedeniyle üye ülkenin haklarını korumak için uğraş vermektedir, ama unuttukları tek şey var; bahse konu üye ülke 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti değil Kıbrıs Rumları tarafından işgal altında olan Kıbrıs Cumhuriyeti'dir. Kıbrıslı Türkler orada temsil edilmemektedir. Bütün bunlar gözden kaçırılınca maalesef Papadolopulos da bu şımarık tutumunu devam ettirebilmektedir rahatlıkla'' dedi. Denktaş, AB'nin Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün altına bu yaklaşımla bir imza atmakta olduğunu ve izlemekte oldukları yolun yanlışlığını görüp erken zamanda bu yanlıştan dönmelerini ümit ettiğini kaydetti. "KIBRIS TÜRKÜNÜN ÇÖZÜME İHTİYACI VAR" Kıbrıs Türkleri'nin bu süreçten nasıl etkilendiği şeklindeki bir soruya da Denktaş, ''Kıbrıs Türk halkının beklentileri, ümitleri hakikaten kırılmıştır. AB'nin yaklaşımı aslında dünyanın yaklaşımı, izolasyonların hala daha kırılamamış olması giderek halkta bir öfkeye neden olmaktadır. Rum tarafının açıklamaları, Türkler'e yönelik davranışları ve Rum yönetiminin kendi tutumları Kıbrıs'ta hakikaten çözüme yönelik istenci giderek zayıflatmaktadır. Bunu biz ısrarla söylüyoruz, vurguluyoruz. Çünkü Kıbrıs Türkleri'nin çözüme ihtiyacı vardır. Kamuoyu araştırmalarında görülen şudur, Rumlar'la müşterek bir çözüme olan talep istek giderek düşmekte, gerilemektedir'' cevabını verdi. Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim'le ilgili olarak da Denktaş, ''3 Ekim itibariyle Türkiye'nin süreci başlayacaktır. O süreç içerisinde, o kanal içerisinde daha fazla baskı altına alınabileceği için bu olacaktır. Rum tarafının düşüncesi, eğer Türkiye'nin AB perspektifinden kopmadan o sürecin içine girmesini sağlarlarsa çok daha fazla baskı imkanı bulacakları yönündedir. Çünkü her bölümün açılışında ve kapanışında bir Rum oyununa ihtiyaç var. Bu nedenle çok daha rahat baskı altına alabiliriz diye düşünüyorlar" yorumunu yaptı. Şu anki tavırların tümünün 3 Ekim'e kadar devam edecek olan ''belki bu tavrımla bir şey koparırım" düşüncesinden kaynaklanan ama 3 Ekim geldiğinde diğer bütün üyelerden çok daha istekle olumlu oy verecek olan bir yönetimin tavrı olduğuna işaret eden Denktaş, "Rum tarafının yaklaşımlarını artık çok iyi biliyoruz. Ben inanmıyorum ki Kıbrıslı Rumlar'dan kaynaklanan bir sorun çıkacaktır 3 Ekim öncesinde ve süreç başlayacaktır. Süreç başlayacaktır, Türkiye olumlu oyu bütün üyelerden alacaktır ve Kıbrıslı Rumlar bunu engellemek için bir uğraş içinde olmayacaktır. Şu an yaptıkları tamamen propagandaya yönelik belki işte ''3 Ekim nedeniyle de bir şey kaparım'' düşüncesinden hareket eden tipik Bizans entrikalarının olgunlaştırdığı bir yaklaşım şeklidir'' ifadesini kullandı. New York temasları kapsamında Annan'la görüşüp görüşmeyeceği şeklindeki soruya görüşmeyeceği cevabını veren Denktaş, birçok ülke temsilcisi, dışişleri bakanları ve BM'nin çeşitli seviyelerindeki elemanlarla görüşme imkanı olacağını belirterek, Genel Sekreter'den bu dönem için bir randevu talebi olmadığını, ancak yeni atanan temsilciyle ve BM Barış Gücü Temsilcisi ile buluşacağını kaydetti. BM'den beklentileriyle ilgili bir soruya da Denktaş, "Referandumdan sonra Genel Sekreter'in raporunun onaylanmamış olması ve Genel Sekreter'in Kıbrıs'ta her iki taraf da çözüme hazır oluncaya kadar adım atmam yönündeki kendine göre haklı tavrı bir anlamda da Kıbrıslı Türkler'in cezalandırılmasının devamı anlamına geliyor. Çünkü BM adım atmadığı sürece Rum tarafı Kıbrıs sorununu AB şemsiyesi altına çekme yönünde yol kat etmektedir. AB prensipleri içerisine sıkışmış bir Kıbrıs sorununu çözme hareketi tam anlamıyla işleri daha da karmaşık hale getirecektir. O nedenle bizim beklentimiz BM Genel Sekreteri'nin adım atmasıdır'' cevabını verdi. Konunun BM şemsiyesi altında çözümlenebileceği herkes tarafından kabul edilen bir gerçek olduğunu söyleyen Denktaş, sadece Rumlar'ın son derece sinsi bir şekilde bu BM çatısı altından çıkıp AB şemsiyesi altına sokmak istediğini, çünkü orada kendilerini daha güçlü hissettiklerini vurguladı. Denktaş sözlerine, ''Genel Sekreter buna izin vermemeli, atacağı adım her ne ise bunu engelleyici bir adım olmalı ve unutulmamalıdır ki referandumda Kıbrıslı Türkler tarafından onaylanan Annan planı Kıbrıslı Türkler açısından son derece büyük özveri ve taviz anlamına gelmiştir. Bu özveri ve tavizde niye bulundu Kıbrıs Türkü, dünyayla bütünleşmek için. O plandan daha da geri bir noktaya çekilmemiz asla kabul edilecek bir şey değildir. Baskıların yönlendirmelerin Türkiye ve Kıbrıs Türkleri üzerinde değil Yunanistan ve Rum tarafı üzerinde olması gerekmektedir. Aksi takdirde çözümsüzlük Kıbrıs'ta devam edecektir'' diyerek devam etti. Denktaş, "Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in 3 Ekim'de Türkiye'ye geleceği söylentisi yeni bir sürece mi işaret ediyor?'' şeklindeki soruya da, 'Karamanlis'in 3 Kasım'da Türkiye'ye geleceği söyleniyor. Biz Kıbrıs'tan baktığımızda, yeni bir sürecin başlaması ihtimalini görmüyoruz. Karamanlis'in Türkiye'ye gelmesi iyi bir gelişmedir, olumlu bir gelişmedir, ancak bunun Kıbrıs Rum tarafına sirayet edeceği konusunda pek ümidim maalesef yok. İzleyeceğiz, göreceğiz, ancak çözüm konusunda ümitlerim ve Kıbrıs Türkü'nün ümidi oldukça azalmıştır, onu da açıkça söylemek lazım.''