BIST 9.962
DOLAR 35,19
EURO 36,69
ALTIN 2.973,33
HABER /  GÜNCEL

Kıbrıs Türkleri'ne barış cezası!

Annan Planı'nı kabul etmeyen Rumlara kızarak KKTC'ye uygulanan tecride son vereceği sözünü veren AB, yine Rum ve Yunanistan kulislerine boyun eğdi.

Abone ol

Annan Planı'nı kabul etmeyen Rumlara kızarak KKTC'ye uygulanan tecride son vereceği sözünü veren AB, yine Rumlara boyun eğdi. Tarihi önem taşıyan, KKTC'nin Avrupa pazarına doğrudan ürün satabilmesini öngören düzenlemenin rafa kaldırılması gündeme geldi Adada çözüme "evet" diyen Kıbrıs Türklerinin izolasyondan kurtarılması sözünü veren Avrupa Birliği (AB), bir kez daha Rum tarafının taleplerine boyun eğerek büyük bir "U dönüşü" yapma aşamasında. Kıbrıslı Türkleri izolasyondan kurtarmak için hazırlanan "mali yardım" ve "KKTC ile doğrudan ticaret" tüzüklerini ayırmaya hazırlanan AB, doğrudan taraf olan KKTC'den gelen telkinleri hiç dikkate almadı. İki tüzüğün birbirinden koparılmasıyla, tarihi önem taşıyan, "KKTC'nin Avrupa pazarına doğrudan ürün satabilmesini" öngören düzenlemenin rafa kaldırılması gündeme geldi. Tüzükler kaldı Brüksel, 24 Nisan 2004'te adada yapılan referandumda AB'nin "kabul edilmesi için baskı yaptığı" Annan Planı'na "evet" diyen Kıbrıslı Türklere karşı, "çözüme hayır" diyen Rumların karşısında duramadı. Rumların oyalaması nedeniyle yaklaşık 1,5 yıldır tüzüklerin çıkarılması konusunda adım atamayan AB, "yasak savmak" için mali yardımı onaylayacak, ancak bu onayın izolasyonların kaldırılmasına herhangi bir katkısı olmayacak. Birlikte çıkarılması öngörülen tüzüklerde "Kıbrıslı Türklerin yararına olacak" şekilde düzenlemeye gidilememesi ve bu iki belgenin AB Komisyonu'ndan çıktığı şekilde hayata geçirilememesi nedeniyle, gerek Avrupa Parlamentosu içinde, gerek üye ülkeler arasında rahatsızlık var. Ancak, "sözde kalan ve sonuç getirmeyen" bu rahatsızlık, Brüksel'i, Rumlar karşısında "ahde vefa" ilkesine uygun davranma konusunda motive etmeye yetmedi. Açılım görüntüsü Brüksel'de yapılan son temaslarda, AB'nin, Rum tarafının istemi doğrultusunda tüzükleri birbirinden ayırması kesinleşti. AB Konseyi "en azından" mali yardım tüzüğüne onay vererek, "Kıbrıslı Türkler için bir açılım sağlıyor" görüntüsü vermek istiyor. Mali yardım konusunda adım atılmaması halinde toplam 259 milyon euroluk yardımın 120 milyonunun artık kullanılamayacak olması da, AB'nin bu konuyu öncelikli olarak karara bağlamaya çalışmasında etkili oluyor. AB dışişleri bakanlarının kasım ayında konuyu ele aldığı toplantıda, bazı ülkelerden "İzolasyonun kaldırılması konusunda söz verdik, ama bir şey yapamıyoruz. Bu durumun aşılması gerekir" mesajı gelmişti. "AB acz içinde" Diplomatik kaynaklar, KKTC'nin ihtiyacı olanın "259 milyon euro"luk yardım olmadığını, bu sembolik rakamın "izolasyonun kaldırılması yönünde bir adım" olarak gösterilmeye çalışılmasının, "AB'nin Rumlar karşısında içine düştüğü durumun ve aczinin göstergesi" olarak yorumluyorlar. Başından bu yana tüzüklerin ayrılması için çaba harcayan Rum Kesimi'nin, "KKTC ile doğrudan ticaret" konusunu Türkiye ve KKTC'nin kabul etmeyeceğini bildiği koşullar öne sürerek engellemeye çalışma politikası meyvesini verdi. AB, doğrudan ticaretle ilgili tüzüğü "şimdilik unutturma" eğilimine girdi. KKTC yeni şartlara karşı Rumların doğrudan ticaret tüzüğü konusunda öne sürdüğü koşulların başında "Maraş'ın kendilerine verilmesi ve Kuzey'de mal-mülk alınmasının engellenmesi" geliyor. İngiltere daha önce tüzüklerin ayrılmasını kabul etmiş, ancak mali yardıma onay verirken bir deklarasyon yayımlayarak doğrudan ticaret konusuna atıfta bulunmayı düşünmüştü. Rum Kesimi, bu görüşe de karşı çıkıp deklarasyonun ancak, "Maraş'ın verilmesi ve mülk alımının durdurulması" atıflarını içermesi halinde yapılabileceğini açıklamıştı. Konu COREPER'de Bu noktada devreye giren AB Komisyonu bu atıfları içeren açıklamayı kendisinin yapmasını önerdi. KKTC yeni koşul anlamına gelen bu talebe net bir şekilde karşı çıkıyor. AB Konseyi'nin de mali yardım tüzüğünü onaylarken bu yönde bir deklarasyon yayımlayıp yayımlamayacağı, ya da Komisyon'a bu konuda yeşil ışık yakıp yakmayacağı ise henüz kesinleşmedi. Konunun bu hafta AB Daimi Temsilciler Komitesi'ne (COREPER) gelme ihtimali var. Rumlara Maraş tepkisi Rumların Kuzey Kıbrıs ile doğrudan ticaret yapmayı "Maraş'ın açılması" şartına bağlamasına KKTC sert tepki gösterdi. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, "AB'nin resmi belgesini görmedik. Belgeyi görelim ondan sonra gereken açıklamayı yaparız" dedi. Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Erdil Nami de, "Bizim ayağımızda çarık yokken, anavatan Türkiye sayesinde bugünlere geldik. Alacağımız bir yardım için Rumların öne sürdüğü şartlar kabul edilemez" diye konuştu. Brüksel'de bugün AB ülkeleri temsilcileri ile Mali Yardım Tüzüğü ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü'yle ilgili temaslarda bulunacaklarını kaydeden Nami, "Bizler AB'ye bunun gayri ciddi bir durum olduğunu söyleyeceğiz. Bu şartlar eşitlik ve hakkaniyete uymaz. AB temsilcilerine hazırladığımız mektupları vereceğiz. Mektuplarda bu şartların kabul edilemez olduğu belirtiliyor. Rumlar mali yardımı Truva atı gibi gittikçe oyuyor. AB buna göz yummamalı" dedi. Ercan'a karşılık Maraş Kıbrıslı Rumların AB'ye dayattığı şartların Kıbrıs sorununun temel çözüm noktalarını oluşturduğuna dikkat çeken Nami, "AB, Rumlara Maraş'ı geri verin diyorsa, Rumlar da Ercan Havaalanı'nın uluslararası trafiğe açılmasına 'evet' desin. Biz de Maraş'ı onlara verelim" önerisini ortaya attı. Hani hak etmişlerdi? AB Komisyonu, 2004'te KKTC'nin içinde bulunduğu izolasyonu ortadan kaldırmak için hazırladığı paketi onayladığında, "çözümü engelleyen Rumlar tarafından aldatıldığı" yolundaki sözleriyle dikkat çeken dönemin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen, umut yaratan şu açıklamayı yapmıştı: "Paketin amacı Kuzey'e yönelik tecridi sona erdirmek. Adanın kuzeyindeki AB taraftarı demokratik güçlerin desteklenmesi gerekli. Bunu hak ettiler." Yaşanan gelişmeler ve Rumların uzlaşmaz tutumundan duyulan rahatsızlık, Haziran 2004'te Verheugen'le KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında yapılan görüşmeye de yansıdı. Görüşmede Verheugen, "Sorun yaratan bir ülkeyi üye yaptık. Bir bütün olarak Kıbrıs'ın çıkarlarını değil, kendi ulusal çıkarlarını savunmaya çalışıyorlar. Bu da herkesi rahatsız ediyor" demişti. Kaynak : MİLLİYET