BIST 9.916
DOLAR 35,20
EURO 36,63
ALTIN 2.971,31
HABER /  DÜNYA

Kıbrıs sorununun çözümü önemli

Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, çözüm çabalarının yeniden başlaması arifesinde, doğal gaz konusunda, “Kıbrıslı Türkler, ayrı...

Abone ol

Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, çözüm çabalarının yeniden başlaması arifesinde, doğal gaz konusunda, “Kıbrıslı Türkler, ayrılık eğilimindeyken veya iki devlette ısrar ederken menfaat bekleyemezler. Önemli ölçüde yardımcı olacak şey, Kıbrıs sorununun çözümüdür” mesajı verdi.
Anastasiadis, hükümetinin enerji projelerinin, üçüncü tarafların kararlarıyla bozulmadığını; bu projelerin Kıbrıs sorununun çözüm müzakereleri masasına getirilmesi maksatlarına da bağlı olmadığını savundu.
Haftalık yayınlanan gazete Kathimerini’ye verdiği geniş mülakatta hükümetinin, Vasiliko’da akaryakıt sıvılaştırma terminali inşası kararının altını çizen Anastasiadis, doğal gazın boru hatlarıyla Türkiye üzerinden ihracının gündemde olmadığını söyledi. Coğrafik konumunun Güney Kıbrıs’a yalnız Avrupa’ya değil, Asya’ya da doğal gaz sağlama merkezi olma imkânı verdiğine işaret eden Anastasiadis, Doğu Akdeniz’deki rezerv miktarı teyit olduğunda doğal gaz ön satışı ihtimalinden de söz etti. Gazete, Anastasiadis’le yaptığı mülakatı “Kıbrıs Gazı AB’ye ve Asya’ya... Miktar Teyit Olduğunda Ön Satış İhtimali De Var... Türkiye’ye Boru Hattı Söz Konusu Değil” başlığıyla okurlarına aktardı.
Gazetenin “Bizim tarafa, doğal gazın boru hattıyla Türkiye’den geçmesi yönünde herhangi bir teklifte bulunuldu mu? Öteki taraf (KKTC) doğal gaz gelirlerinde Kıbrıslı Türklerin hakları konusunu gündeme getiriyor” sorusuna muhatap olan Nikos Anastasiadis şu cevabı verdi: “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haklarının güvence altına alınması, otomatikman bütün sakinlerinin haklarını da güvence altına alır, elbette Kıbrıs sorununa çözüm bulunması şartıyla. Kıbrıslı Türkler, ayrılık eğilimindeyken veya iki devlette ısrar ederken menfaat bekleyemezler. Büyük ölçüde yardımcı olacak şey Kıbrıs sorununun çözümüdür. Boru hattı konusunda ise açıkça ortaya koymalıyım ki böyle bir konu ne gündeme geldi, ne de geliyor. Hükümetin kararları; terminalin inşası, Avrupa Birliği’nin de gündeminde olan Avrasya ağının hayata geçirilmesi yönündedir. Dolayısıyla ifade edilen konular, maliyet ve terminalde sıvılaştırılacak doğal gazın dağıtım fırsatları nedeniyle herhangi bir projede olmayabilir.”

“DOĞAL GAZ GELİRLERİ KONUSUNDA YENİ ZENGİN GİBİ DAVRANMAMALIYIZ”
“Doğal gaz gelirinden bir kısmının, Maraş’ın yeniden imarı gibi, iki taraf arasında güven yaratıcı önlemlerin ileri götürülmesi lehinde kullanılması inceleniyor mu?” sorusuna karşılık ise, “Gelirlerin nasıl olacağından söz etmek için henüz erken, ancak, hiçbir şey ihtimal dışı değil” diyen Anastasiadis şöyle devam etti: “Bir miktarı hem kamu borcu, hem yeniden imar hem de kalkınma çalışmaları için kullanılabilir. Ancak bir bölümü gelecek nesilleri güvence altına alacak şekilde tasarruf edilmelidir. Bir kumar kazanınca bunu hemen ihtiyaç olmayan şeylere de harcaması gerektiğini zanneden yeni zengin gibi davranmamalı. Devletin modernleştirilmesini, mali istikrar şartları oluşturarak yatırımlarla sağlanacak kalkınmayı ön planda tutmalıyız. Doğal gaz şu anda nefes almak, ancak geleceği de güvence altına almak içindir.”
“Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlamasıyla ilgili hazırlık aşamasındayız. Müzakerelerin hangi zeminde başlayacağını söyleyebilir misiniz?” sorusuna “Prosedürü mü kastediyorsunuz, özü mü?” sorusuyla cevap veren Anastasiadis, gazetenin “öz açısından” diye netleştirmesi üzerine şu cevabı verdi:

“DİYALOĞA İKİ TARAF HARİCİNDE TÜRKİYE’NİN DE, AB’NİN DE, GEREKMESİ HALİNDE YUNANİSTAN’IN DA KATILMASI GEREKİR”
“İki konu olduğunu düşünüyorum. Biri prosedür konusudur. Sonuç alınabilmesi için diyaloğa iki taraf haricinde Türkiye’nin ve AB’nin de, gerekmesi halinde Yunanistan’ın da katılması gerekir. Müzakereci atanması, bu kadar meşguliyetin arasında, müzakerelerin engelsiz veya ara verilmeden sürdürülmesine yardımcı olur. Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisinin devlet yetkilisi olmaması Türkiye’yle doğrudan diyalog imkânı da sağlar. Aynı zamanda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, iki bölgeli, iki toplumlu federasyona dönüşecek olduğundan, AB üyesi olarak yükümlülüklerini tam olarak yerine getirme gereği ortadan kalkmayacağı için AB’den üst düzeyli bir temsilcinin varlığı olmazsa olmazdır. Birinci ayak olan prosedür, her zaman BM himayesi altındadır, bunu netleştirelim. İkincisi özle alakalıdır ve bizim açımızdan öz tektir: Çözüm zemini 1977-79 Doruk Anlaşmaları, Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları, 8 Temmuz 2006 Anlaşması, elbette AB ilke ve değerleri de göz ardı edilemez.”
Gazetenin “Son zamanlarda birçok kez, zamanın geçmesinin aleyhimize olduğu söylendi. Selefinizin ‘cömert sunumları’ hakkında birçok tartışma yapıldı. Yerleşikler konusu üzerinde durmak istiyoruz. Size göre mesele ifade edilen 50 bin sayısı mı, yoksa müzakere edilmeden masaya koyması mı yanlıştı?” sorusuna karşılık Anastasiadis, geçmişte ne olmuş olabileceğiyle ilgilenmek yerine müzakere ile Türkiye’den nüfus akışının kesilmesinin nasıl sağlanacağına bakılması gerektiğini söyledi. Anastasiadis, “Uzun yıllar Ada’da kalmış olanlar ve Kıbrıs vatandaşlığı almalarına müsaade edilecekler için de kriterlerin katı olması gerekir” iddiasında bulundu.
Anastasiadis’e, BM Genel Sekreteri’ne, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi başkanlarına mektup göndermekteki hedefinin ne olduğu da soruldu. “Mektupların maksadı, sorumluluk yüklemeleri değil, perspektif ve ümit vermesi için yeni müzakere turunun ön hazırlığının mümkün olduğunca iyi yapılmasıydı” diyen Anastasiadis devamla şunları söyledi:

“YENİ BİR DİNAMİK, ÖZLÜ GÜVEN YARATICI ÖNLEMLERLE ALAKALI CESUR KARARLARLA OLABİLİR”
“Bir dizi güven yapıcı önlemle ilgili öneri de bu çerçevededir. Yeni bir dinamik olması gerekir. Bu da Türk tarafınca, Türk hava ve deniz limanlarının açılması ve kapalı Maraş’ın BM gözetiminde yasal sakinlerine geri verilmesi; bizim tarafça da Mağusa Limanı’nın AB gözetiminde işletilmesi ve Türkiye’nin AB üyelik sürecinin devamı için çok önemli müzakere başlıklarının açılması gibi özlü güven yapıcı önlemlerle alakalı cesur kararlarla olabilir. Benzer hareketler Kıbrıslı Türk ve Rum; bütün Kıbrıslıların Kıbrıs sorununun çözüm perspektifine ve çözüm aracılığıyla, ekonomik krizi göğüsleyebileceğimize olan ilgisini sağlamaya yardımcı olacak. İkinci unsur ise diyalog ve müdahil olanlar arasında güvenin yeniden tesis edilmesidir. Örneğin bu sefer Türkiye’nin bazı hareketlerle, çözümü arzu ettiğini ve müzakere masasında bu istikamette çalışacağını kastetmesi gibi...”

“KIBRISLI TÜRKLERİNKİLERİNİ DE GÖRMEZDEN GELMEDEN RUMLARIN BEKLENTİ VE ENDİŞELERİNE CEVAP VERECEK BİR ÇÖZÜM”
Siz müzakere masasında cömert olacak mısınız?” sorusuna “Cömert ama bir çözümü Helenizm açısından kabul edilemez kılacak tavizler manasında değil. Kıbrıslı Türklerinkilerini de görmezden gelmeden Kıbrıslı Rumların beklenti ve endişelerine cevap verecek bir çözüm başarmak için top yekün çalışmamız gerektiği manasında cömert... İrade ve kararlılık olursa ki burada da cömertlik gerekir, maksada katkı koyabilecek bazı önerilerle bir çözümü başarabiliriz.”

“KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN EGEMENLİĞİNDEN FERAGAT ETMEMEK İÇİN...”
Anastasiadis’e “Cömert karar Timbu (Ercan) Havaalanı’nın Mağusa Limanı’yla aynı statüde işletilmesi olabilir mi?” sorusu da yöneltildi, şu cevabı verdi:
“Önerimiz açık ve nettir ve halen ilgili muhataplara iletildi. Aynı zamanda hükümet olarak her ihtimali göğüsleyebilmek için çeşitli senaryolara hazırlanıyoruz. Her halükârda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinden feragat etmemek için ikna edici cevaplarımız olacak.”

“SURİYE’NİN VURULMASIYLA SINIRLI KALMAZ VE SURİYE’NİN MÜTTEFİKLERİ (İRAN) MİSİLLEMEDE BULUNURSA DURUM TAMAMEN KONTROLDEN ÇIKAR”
Anastasiadis, bölgede cereyan eden gelişmelere bakışı sorulduğunda, çatışmadan kaçınılması için diplomatik yoldan çözüm bulunması ümidini dile getirerek başladığı sözlerine özetle şöyle devam etti: “Bölgemizde olduğundan, Kıbrıs’taki durumun olumsuz etkilenmesi ihtimalinden söz edilebilir. Ancak şimdilik Kıbrıs’ın sıçrama tahtası olmayacağı, (bölgeden tahliye edilecekler için) kabul alanı olacağı güvencesi alındı. Savaş faaliyetlerinin muhtemel uzaması durumunda, evet bütün bölge büyük ölçüde etkilenebilir. Yani Suriye’nin vurulmasıyla sınırlı kalınmaz ve Suriye’nin müttefikleri tarafından -İran’ı kastediyorum- misillemede bulunulursa, anlaşılacağı gibi, durum tamamen kontrolden çıkabilir. Ve yine inanıyorum ki Kıbrıs’ın güttüğü sorumlu tavır ve Avrupa vatandaşları için sığınak olarak yaptığı tercihler en azından olumsuz darbeler alabilecek bir yer olmamamızı sağlar.”

“LEFKOŞA ARTIK ŞAM’LA DEĞİL AB İLE AYNI SİPERDE”
Anastasiadis, Rum Yönetimi eski Başkanı Dimitris Hristofyas’ın “Lefkoşa ve Şam aynı siperdedir” dediği hatırlatılarak, bunun halen geçerli olup olmadığı sorulduğunda “AB’nin ve her türlü kitle imha silahının kullanılmasını kınayan ülkelerin siperindeyiz. Suriye sorununun, ülkenin egemenliği ve dini azınlıklar korunarak diplomatik yolla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aşırı unsurların muhtemel hâkim olması, ne Suriye sakinlerini, ne de Esad’ın uzaklaştırılmasını isteyenleri daha iyi duruma getirir” dedi. Suriye’deki durum nedeniyle deniz bölgesindeki doğal gaz çıkarma prosedürlerinin askıya alınması ihtimali de sorulan Anastasiadis, “Bildiğim kadarıyla hayır. Bize bildirildiği kadarıyla elektronik savaş nedeniyle bazı sismik araştırmaların etkilendiği yolundadır ancak bunun, sınırlı süreliğine kabul edilmesi gerekir, dolayısıyla planları bozmaz” cevabını verdi. Anastasiadis, bölgedeki durumun, hükümetinin enerji projelerini etkileyip etkilemediği sorulduğunda ise şunları söyledi: “Projelerimizin etkilenmesi gerektiğini zannetmiyorum. Projelerimiz, hidrokarbonların bulunması, İsrail ile ilişkilerimizin iyileşmesi, bunun Mısır’la ve Lübnan’la ilişkilerimizi olumsuz etkilememesi nedeniyle artık daha da fazlasını talep edebileceğimiz rolümüzü oynayabileceğimiz şekilde istikrarlı ve belirlenmiştir. Durumunun normalleşmesi halinde aynı iyi ilişkileri Suriye ile de arzu ediyoruz.

"HEDEF; DOĞAL GAZ SIVILAŞTIRMA TESİSİNİ KURMAK. HİÇBİR GELİŞME PROJELERİMİZİ BOZMAZ"
"Hedefimiz doğal gaz sıvılaştırma terminalini kurmaktır ve bu hedef, İsrail’in kendi doğal gazıyla ilgili alacağı karardan bağımsızdır. Şunu hatırlatmam gerekiyor, doğal gaz sıvılaştırma terminali kurmak yalnız 12’inci parseldeki araştırmaların sonucuna bağlı değildir. Kıbrıs MEB’indeki diğer deniz bölgelerinde de şirketler ruhsatlandırılmıştır. 2014 içerisinde şirketler var olduğu görünen miktarları saptamak üzere araştırma sondajları yapacaklar. Bir şey daha söyleyeyim; gerek üçüncü ülkelerin kararları gerek herhangi bir maksat -bununla böyle bir meselenin müzakereler sırasında gündeme getirilmesini kast ediyorum-herhangi bir gelişme bu projelerimizi bozamaz. Hidrokarbonların bulunması herkes için bir teşviktir çünkü bölgede hem barışın, hem refahın hem de işbirliğinin bulunmasını sağlar.” Anastasiadis’e, İsrail’in kendi rezervleri bulunduğu hatırlatılarak, stratejik müttefiklerinin doğal gaz piyasasında rakipleri olması tehlikesi soruldu. “Böyle bir şeyin söz konusu olduğunu zannetmiyorum. Şu ana kadar ki işbirliği görüşmeleri aksi yönde ilerliyor” diyen Nikos Anastasiadis, “Doğal zenginliği olan sadece bölge ülkeleri değildir. Daha büyük rakipler başka bölgelerden geliyor. Dolayısıyla önemli olan, fiyatı düşürecek aşırı teklifler olmaması için planlamaya bağlı kalınmasıdır” dedi.
Rum Enerji Bakanı Lakkotripis’in, 2019 itibarıyla gelir elde edileceği açıklaması hatırlatılarak, doğal gazdan ne zaman gelir elde edileceği sorulan Anastasiadis, Lakkotripis’in o sözü ile sıvılaştırma terminalinin inşasından sonra doğal gazdan istifadeyi kastettiğini söyledi. Miktarın tespit edilmesi halinde ön satış seçeneği de olduğunu kaydeden Anastasiadis, bu şekilde çok daha erken gelir elde edilebileceğini anlattı.
Vasiliko’da inşa edilecek doğal gaz sıvılaştırma terminalinin, Rum yönetiminin kontrolünde olması halinde maliyetinin 16 Milyar Euro olacağı hatırlatarak, terminalin operasyonel açıdan sürdürülebilir olup olmadığı sorulan Rum Yönetimi Başkanı şu cevabı verdi: “Uzman işe alma prosedüründe bulunuyoruz. Uzmanlar hem bir yol haritası belirleyecek hem de böyle bir tesisin sürdürülebilir olması için dikkate alınacak verileri verecekler. Sürdürülebilir olması için bütün perspektiflerin var olduğuna inanıyorum. Gösterge, bizim bulduklarımız (doğal gaz) dışında İsrail ile bir işbirliği olanağı ihtimalidir. Lübnan ve diğer ülkelerle de işbirliği ihtimali var. Jeostratejik konumu Kıbrıs’a, yalnız Avrupa’ya değil, Asya’ya da doğal gaz sağlama merkezi olma olanağı tanıyor. Ancak bunlar boru hatlarıyla değil, sıvılaştırma istasyonu kurularak gerçekleştirilir. Şunu da söyleyeyim, Yunanistan’la da işbirliği muhtemeldir. Konu halen siyasi düzeyde görüşüldü ve bakanlıkların teknik adamları arasındaki görüşme devam ediyor. Yunan hükümetiyle işbirliği en üst düzeyde mümkündür, ilişkilerimiz de mükemmel ve verimlidir.”
Anastasiadis, sözde Rum Münhasır Ekonomik Bölgesindeki (MEB) doğal gaz kullanılır olana kadar, ara çözüm olarak elektrik üretimi için kullanılmak üzere doğal gaz ithali konusuna değinirken, ana amacın, elektrik üretim maliyetini düşürmek olduğunu, bu çerçevede ne sıkıştırılmış gaz seçeneği, ne de İsrail’le kablo bağlantısının ihtimal dışı olduğunu anlattı.
(İHA)