Keşmir sorunu nereye gider?
Pakistan ve Hindistan arasında dördüncü büyük savaş patlak verdi verecek. Şu anda çok düşük yoğunluklu süren çatışmalarda her gün birkaç asker ölüyor.
Siyasetçilerin dilinin şiddeti artıyor. Hindistan Başbakanı Modi’nin Hinducu tavrı, bünyesinde milyonlarca Müslümanı barındıran ülke için büyük bir tehlike.
Keşmir Güney Asya’da, Pakistan, Hindistan ve Çin'in arasında yer alıyor ve 222 bin 200 kilometrekare alana sahip. Sorun ise yarım asırlık bir geçmişe sahip. Keşmir problemi İngiliz sömürgesinden kurtulan Hint Yarımadası'nda Pakistan ve Hindistan'ın iki ayrı ülke olarak ağustos 1947'de bağımsızlıklarını ilan etmesiyle başladı.Sorunu kodlayan, bırakan ve bu günlere ulaşmasını sağlayan İngiltere oldu. 1947'de Hindistan'dan çekilirken, Keşmir'i Hindistan ya da Pakistan ile birleşme konusunda serbest bıraktı. Nüfusunun yüzde 90'ı Müslüman olan Keşmir halkı, 1947'de Pakistan'a katılmak istedi ancak dönemin Keşmir prensi, Hindistan ile birleşmeye karar verdi. Karara, Müslüman Keşmir halkı karşı çıktı. Pakistan ve Hindistan'ın bölgeye asker göndermesiyle taraflar 1947'de ilk kez savaştı. İki ülke arasında yine 1965 ve 1999'da da bu nedenle savaştı.
Cammu Keşmir'in 2011'deki son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 12,5 milyon. Bölgedeki nüfusun yüzde 68,3'ü Müslüman, yüzde 28,4'ü Hindu ve yaklaşık yüzde 1'i Budist.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1948'den itibaren aldığı kararlarda Keşmir'in askerden arındırılması, 47 sayılı kararında ise Cammu Keşmir'de halk oylaması yapılması gerektiği belirtiliyor.
Hindistan'ın yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir'e özel statü tanıyan anayasa maddesini 5 Ağustos'ta iptalinin ardından bölgenin içinde bulunduğu durum ve geleceğiyle ilgili gerilim sürüyor.
İki ülke de nükleer güce sahip. Bölgede patlak verecek yeni bir savaş demek milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği bir çılgınlık demek.
Sıkıntının, krizin görünen nedeni Keşmir ama elbette tek neden bu değil, Pakistan’ın yeni İpek Yolu projesi üzerinden Çin ilişkileri hem ABD ve hem de Rusya açısından bir sıkıntı. Dolayısıyla her iki ülke de perde gerisinden Hindistan’ı destekliyor.
Çin ile Pakistan’ın son yıllarda gittikçe gelişen ilişkileri Pakistan’ın içinde yer aldığı bölgede ABD için endişe yaratacak bir içeriğe sahip. Çin’in Pakistan ile dostluğu, Pakistan’ı ABD karşısında güçlü bir konuma sokuyor. ABD’yle ticaret savaşı içindeki Çin’in Pakistan’la güçlü ilişkiler kurması aynı zamanda güçlü bir pazar kazanması demek. Çünkü dünyanın yedinci nükleer güçü olarak Pakistan, Çin gibi bir dev ile de iyi ilişkileri sayesinde ABD için kolay lokma değil artık.
Bu arada Hindistan’ın nükleer güç kullanımına ilişkin ilke kararını gözden geçireceğini, kendisine saldırı olmadıkça nükleer güç kullanmayacağı kararını değiştireceğini açıklaması oldukça manidar.
Şu ana kadar dünya üzerinde hep “barışçı” bir nükleer güç sahibi gibi duran Hindistan’ın bu noktaya gelmesi elbette ABD ve Rusya’nın derin desteği olmadan mümkün değil.
Her ne kadar Pakistan Başbakanı İmran Han savaşın dünyanın geleceğine etkilerine dair sürekli uyarılarda bulunsa da gelişmeler bir hayli endişe verici. ABD sorunun diyalog yoluyla çözümünü önermiş, hangi esaslar üzerine bir diyalog olacak bu kamuoyu ile paylaşılmıyor.
Pakistan Türkiye’nin arabuluculuğunu istiyor. Şu ana kadar bu mesele ile ilgili ortaya konulan en mantıklı öneri bu.
Eğer barışa ulaşılamaz ise dünya Güney Asya’da büyük bir nükleer savaş ve felaketi yaşayabilir…