KESK, Kamu Personel Rejimi için şartlı ''evet'' dedi.
Abone olKESK, toplu görüşmelerde diğer memur konfederasyonlarının önüne getirilen Kamu Personel Rejimi için şartlı ''evet'' dedi.
Konfederasyon, iş güvencesine dayalı, çalışanların ortak örgütlenebileceği, esnek istihdamın olmadığı, performans ücret yerine toplu sözleşme ile belirlenen ücretin olduğu, toplu pazarlık ve grev hakkının kullanıldığı bir personel rejiminden yana olduğunu bildirdi.
A.A muhabirinin aldığı bilgiye göre, KESK, kamu çalışanlarını ilgilendiren kimi konulardaki görüşlerini bir raporda toplayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile diğer konfederasyonlara sundu.
Kamu Personel Rejimi ile ilgili değerlendirmelere de yer verilen raporda, 59. Hükümet döneminde gündeme getirilen, ancak ''gösterilen tepkiler nedeniyle gündemden düştüğü'' ifade edilen Kamu Personel Rejimi tartışmalarının bu yıl yapılan ve KESK'in katılmadığı toplu görüşmelerde tekrar gündeme getirildiği anımsatıldı.
''Konfederasyonumuz iş güvencesine dayalı, çalışanların ortak örgütlenebileceği, esnek istihdamın olmadığı, performans ücret yerine toplu sözleşme ile belirlenen ücretin olduğu, toplu pazarlık ve grev hakkının kullanıldığı bir personel rejiminden yanadır'' denilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Ancak 59. Hükümet'in başlattığı ve 60. Hükümet'in devam ettirdiği kamuda sözleşmeli çalıştırma giderek yaygınlaştırılmış, bu şekilde çalıştırılanların sayısı 100 bini geçmiştir. Konfederasyonumuz sözleşmeli çalıştırılan kamu görevlilerin tümünün kadroya alınmasını ısrarla talep etmektedir. Konfederasyonumuz belirttiğimiz ana ilkeler çerçevesinde şekillenecek bir çalışma yaşamından yanadır.
Ancak kamuoyuna yansıyan Anayasa taslağında çalışma yaşamı ile kamu görevlilerinin durumunu düzenleyen anayasa maddeleri bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. 60. Hükümet uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan toplu pazarlık ve grev başta olmak üzere örgütlenme ve iş güvencesi haklarımızı tanımak zorundadır.'' -
''SOSYAL GÜVENLİK REFORMU''
''Sosyal Güvenlik Reformu'' adı altında yapılan çalışmaların da eleştirildiği raporda, sosyal politikaların önemli bir bölümünü oluşturan sosyal sigortalar ve sağlık haklarının, yeniden düzenleme ile ''hak anlayışı'' yerine ''basit bir yardım anlayışına'' dönüştürüldüğü savunuldu.
Raporda, ''5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile getirilen Dünya Bankası ve IMF Modeli, sosyal devlet ve sosyal güvenliği mali piyasalara terk eden bir modeldir. Bu modelin Türkiye'de başarılı olma şansı yoktur'' denildi.
Raporda, Genel Sağlık Sigortası ile ''primin kadar sağlık modeli getirildiği, prim temelinde cüzi sağlık yardımında bulunulması ve geri kalanın katılım payıyla tamamlanmasının öngörüldüğü, Temel Teminat Paketi adı altında dar kapsamlı bir sağlık hizmeti anlayışı getirildiği'' ifade edildi.
Yasanın sigorta sisteminin emekliliği hak etme, emekli aylığı, prim yükü konularında bir dizi olumsuzluğu barındırdığı belirtilen raporda, ''Gerçek bir sigorta rejimi için 5510 sayılı yasa tümü ile geri çekilmelidir. Bu yasayı yeni baştan tartışalım ve doğrusu ne ise onu hep birlikte çalışan ve üreten kesimler olarak birlikte bulalım'' görüşüne yer verildi.