Keşke ince oyunları sezebilsek perde arkası planları görebilsek!
Sevgili dostlar; özümüze dönme, ruh ve mana bütünlüğü içerisinde değerlerimizle bütünleşme gayret ve süreci başladığından bu yana dün olduğu gibi bugünde karşımızdaki emperyalist ve Siyonist blok bizi çökertmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Biz de; perde arkası planları hiç düşünmeden, güzergahımıza kurulan tuzak ve ince ayar oyunları sezemeden, “ faiz indi, dolar çıktı” tartışmalarıyla bir birimizi incitmeye devam ediyoruz. Toplumsal huzur ve birliktelik ibremizin biraz daha yukarılara çıkması ümidiyle bu haftaki yazımda, o namert güruhun türlü türlü uygulamalarla milletimizin gözleri önüne çekmeye çalıştıkları perdeyi birazcık aralayıp hakikatin siz dostlarımız tarafından anlaşılmasına katkı sunmaya gayret edeceğim.
Dolar niçin yükseliyor!
Bildiğiniz gibi dünyada 196’ya yakın devlet var. Ama bunların çoğu tabela devletidir. Son günlerde herkesin söylediği bir şey var; “dolar yükseliyor, avro yükseliyor” diye… İnsanlar panik halinde, “peki ne olacak şimdi” diye de soruyor.. İşin erbabı olan bir dostumuz da “ bakın ne olacak, biliyormusunuz” diye cevap veriyor ve ekliyor, “paranın sahipleri parayla oynarlar. Şu anda Türk parası düşüyor, Ruble düşüyor, hem de TL’nin üç katı, İran parası düşüyor, Brezilya parası düşüyor.”
Dostumuz ilave ediyor; “ Köleliği kabul eden ülkelerin parası düşmez” diye. Genel bir kabulleniş var, insanlar zannediyor ki, parası yüksek olan ülkenin gelir seviyesi ve refah oranı da yüksektir. Halbuki böyle bir şey yok. Bir örnek vereyim; mesela İngilizlerin parası 12,80 veya daha yukarıda. Ürdün parası ondan daha yüksek, mesela 13,20 TL. Peki Ürdün , İngiltere’den ekonomik olarak daha mı büyük, refah seviyesi daha mı yüksek. Elbetteki hayır. Bir başka örnek; Kuveyt dinarına bakalım, birdinar tam 30 TL. Peki Kuveyt ne yapıyor, hangi malı üretiyor. Kısaca gelişmişliğin, refah seviyesinin o ülkenin parasının kıymetiyle alakası yok.
Bir başka örnek; Rusya dünyanın en büyük gaz ve petrol üreticisi… Peki öyleyse ne diye Rus parası Rublenin değeri düşüyor! Bu soruyu kendimize sorup bir kere olsun hiç düşündük mü? Çünkü Rusya küresel düzen içinde PARANIN SAHİBİ OLAN ANGLOSAKSONLAR ile mücadele içerisindedir de ondan. Parasının değeri düşmek zorundadır, ta ki terbiye edilinceye kadar.
Paranın sahipleri isteseler bir anda faiz de düşer dolar da!
Türkiye de aynen Rusya gibi terbiye edilecekler arasında… İsteseler bir anda faizler de düşer, dolar da düşer… Yeter ki siz onlara istediklerini verin… Peki ne istiyorlar, ne vereceksiniz onlara… Çok basit bir ifade ile Suudi Arabistan’ın verdiğini, Malezya’nın verdiklerini vereceksiniz. Mesela Malezya’nın Suud’un parası hiç düşmez, niye? Çünkü bütün yönetim paranın sahiplerinin direktifi doğrultusunda hareket eder de ondan, onların paralarının düşmesine gerek yoktur, çünkü onlar tam terbiye edilmiştir, onlar orada rahat yaşarlar, ama strateji ve yönetim başkalarının elindedir.
İçimizden bir örnek!
Bir kere de kendi ülkemize bakalım; Boğaziçi Üniversitesine Rektör atandı, kıyameti kopardılar! Türkiye’de 200 Üniversite var, 199’una Rektör tayin ediliyor, hiç kimseden ses çıkmıyor da Boğaziçi Üniversitesine Rektör tayin edilince niçin tartışılıyor? Hiç düşündünüz mü! Düşündüğünüzde de karşınıza koca bir derya-deniz çıkıyor. Çünkü orası dışarıdaki ağaları gibi kendilerini hala “ Robert Koleji” olarak görüyorlar da ondan…
Peki şimdi ben soruyorum; kendilerini dünyanın en etkin, en üretken ve en saygın Üniversitelerinden biri olarak takdim eden Boğaziçi Üniversitesi bu güne kadar Savunma Sanayimizin gelişmesine, İHA, SİHA ve TİHA’larıyla vaki üretimine hangi ilmi görüş ve özgün projelerle katkı ve destekte bulunmuştur? El cevap: Şahsiyet ve karakterlerini simgeleyen mor pembe renkleri dahil renga renk bayrak açma dışında hiçbir katkıları olmamıştır.
Mücadele büyük!
Bu mücadelenin büyüklüğünü görebilmek için Anglosaksonları iyi tanımak, iyi anlamak lazım. “Hempri” adındaki şahsın “ Bir casusun ifşaatları” adlı kitabını gayet iyi okumak gerek. Bu devleti yıkmak, bütünüyle bizi tarihe gömmek için nasıl çalışmışlar! Bir tek örnek vereyim; Gertude Bern adında bir bayan… Daha 23 yaşındayken Oxford Üniversitesi Türkoloji bölümünü birincilikle bitiriyor. Türkçe, Arapça ve Farsçayı, İslamı, hatta Sünniliği, Şiiliği gayet iyi biliyor ve ömrünü Türkiye’yi yıkmaya adıyor.
Hayatını “ Çöl Kraliçesi” adı altında beyaz perdeye taşımışlar. Kısaca Aglosaksonlar ekonomik açıdan kültür açısından, hasılı karadan denizden çepeçevre kuşatmışlar bizi.
Geçmişte biz bu tür sarmalları çok yaşadık, hamdolsun her birinden sağ-salim kurtulduk ve güçlenerek bu günlere geldik. 1993-94’lü yıllarda yerleşik kabullenişleri alt üst edercesine bugünkünden daha ağır bir dolar taarruzuyla karşı karşıya kalmıştık. Dolar yine füze hızıyla yukarı çıkmış, beklentilerin tam tersine altın da yukarı doğru yol almıştı. Halbuki dolar çıktığında altının düşmesi gerekirdi. Faiz arttığında Türk parası güçlenirdi. Hiç de öyle olmadı, Türk parası yine düştü.
Kısacası siz ne yaparsanız yapın, küresel sistemin sahipleri, icraatlarını yerli işbirlikçilerine alkışlatarak sadece para oyunuyla senin ekonomini sürekli bir şekilde kontrol altında tutmaya çalışıyor ki küresel aktörler arasına girmeyelim.
Kurtuluş reçetesi!
Dostlar, bu sarmaldan kurtuluşun bir tek çaresi var; o da kendi mutlak bağımsızlığımızı elde edebilmemizdir. Bunun da ana temeli şudur; kendi silahımızı üretebilmemiz.. Hamd olsun bu gün Türkiye 200 yıldan bu yana ilk defa kendi silahını üretiyor… Yerli Savunma Sanayimizin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve mühimmat ihtiyacını karşılama oranı %85’lere ulaşmış durumda. Nitekim o üretimin meyvaları olan İHA’lar SİHA’lar sayesinde kardeş Azerbaycan’ın gasbedilen vatan parçası Karabağ işgalci Ermeni’nin elinden geri alındı. İki gün önce de Karabağ’ın Müslüman Türk’ün ata yurdu olma gerçeğini pekiştirircesine Fuzulî Uluslararası Havaalanı Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan eşliğinde sayın Aliyev tarafından açıldı.
Bunu görmek lazım, çektiğimiz bu sıkıntıların gerçek sebebini anlayabilmek için işte bu gerçeği bilmek şart. Ama gözleri olduğu halde, basireti kapalı olanlar bunu göremiyorsa “ bunlar beni ilgilendirmez, bunlarla karın doymuyor, siz benim önüme patatesimi, soğanımı koyun, etimi eksik etmeyin” diyorsanız bizim onlara söyleyecek sözümüz yoktur.
Ama onlar bunu Atatürk’ün kurduğu siyasi bir oluşum içinde, Mustafa Kemal merhumun arkasına saklanarak söylüyorsalar işte o zaman onlara “ kendinize gelin, haddinizi bilin, hiç olmazsa birazcık utanın!” deriz!
Biz bir dünya ülkesiyiz!
Sevgili dostlar, biz istesek de, istemesek de, biz yalnız Türkiye değiliz, biz bir dünya ülkesiyiz. Bu bir büyüklük iddiası değildir. Biz hala eski bir İmparatorluğun varisiyiz. Açe’de, Srilanka’da, Nijer’de Ay-Yıldızlı resmi görünce “ bu benim bayrağım” diyen asil insanlar var. Cezayir’de doğan çocuk da, Kırım’da doğan bebe’de, Malezya’da doğan evlat da İstanbul’u her zaman görmek istiyor. Ruh kökü mazide olmayan kafa ve gönüller bu hasreti anlayamaz.
Bir bakıma gönüllerin bu engin ufka açılışını vitrinleyen mavi deniz kavramının pratiğe yansıması doğrultusunda, kendi silahımızı yapmış olmanın gururu içinde, yine kendi üretimimiz olan silahlarla donatılmış haliyle donanmamız 300 yıldan bu yana ilk olarak Nato tatbikatı içi değil, kendisi istediği için okyanuslarda dolaşıyor, dosta güven düşmana endişe salıyor…
Ama gel gör ki, önüne konulmaya namzet yulaf, arpa misali iki malın fiyatına bakarak ümitsizliğe kapılıp kendini yok sayan, kendi insanına, ülkesine küçümser gözle bakan, milletin ruh yapısından uzak bu kafa yapısını anlamak hakikaten çok zor. Söylenecek tek söz; Yüce Allah, bu kafa yapısına sahip güruhun şerrinden milletimizi ve devletimizi korusun, onları da ıslah etsin!
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.