BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kerry'e Yahudiler'den destek

ABD'nin ekonomik gücünün büyük bir kısmını elinde tutan Yahudiler, yaklaşan seçim öncesi herkesi şaşırttılar. Yahudiler'in çoğu Bush'u değil Kerry'i destekliyor...

Abone ol

Amerikan Yahudi Komitesi’nin iki numaralı ismi David Harris, Türkiye-İsrail ilişkilerini ve 2 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerini değerlendirdi. Harris, anketlerin, Yahudi toplumunun çoğunluğunun seçimlerde Demokrat aday John Kerry’yi destekleyeceğini gösterdiğini söyledi. Örgütün iki hafta önce gerçekleştirdiği ankette Yahudilerin Kerry’ye desteğinin yüzde 69’u bulduğunu ifade eden Harris, bunun ‘İsrail’in düşmanı Saddam rejimini devirdiği için Yahudilerin Bush’u destekleyeceği’ yolundaki tezle çeliştiğine dikkat çekti. Irak Savaşı’na Bush yönetimi içindeki Yahudilerden destek verenlerin yanı sıra karşı çıkanların da olduğunu vurgulayan Harris, savaşa Yahudilerin verdiği desteğin toplumun genel desteğinin gerisinde kaldığını savundu. Müslümanların çoğunluğunun da Kerry’iyi destekleyecek olması ilginç bir durum oluşturdu. Yahudi lobisi yetkilisi, seçimi kim kazanırsa kazansın, İran’la yaşanan nükleer gerilimin Amerika’nın en önemli dış politika günde- mi haline geleceğini belirtti. David Harris’e göre, ABD İran’la yaşanan sıkıntıyı tek başına çözemez, mutlaka Avrupa Birliği ve Rusya ile işbirliği yapmak zorunda. Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) yöneticisi David Harris, terör saldırılarında tahrip olan Neva Şalom Sinagogu'nun açılışına katılmak için İstanbul’a geldi. Ankara’da Başbakan Erdoğan ile görüşen Harris'le Irak Savaşı, savaşta Yahudilerin rolü, İsrail’le ilişkileri ve Yahudi toplumunun ABD seçimlerindeki tutumunu konuştuk. Türk-İsrail ilişkilerindeki gerilim K. Irak’ta İsrail’in oynadığı söylenen rolden mi, yoksa Şaron’un Filistin politikasından mı kaynaklanıyor? Hangisinin öncelikli olduğunu söylemem zor. New Yorker dergisinin iddialarının doğru olmadığı ortaya çıktı. Filistin ve İsrail meselesi bugün çok karmaşık bir hal almıştır. Özellikle yalnızca İsrail’i eleştiren ve konuya tek taraflı bakan yaklaşımların da bunda etkisi olduğunu düşünüyorum. Amerikan Yahudi Komitesi, Ankara’dan yapılan bazı beyanatlar konusunda kaygı duyduğunu ortaya koymuştu. Türk-İsrail ilişkilerinin iki ülkenin de çıkarına olduğuna inanıyoruz. Karşılıklı bazı yanlış anlamalardan sonra ilişkilerin geçmişte olduğu gibi tekrar rayına oturmasını umuyoruz. Barışa herkes katkı sağlamalı. Ancak mevcut İsrail ve ABD yönetimleri Arafat’ın barış için ortak olamayacağına karar verdi. Kiminle barış yapılacak? Barışın iki devletlilik ilkesine dayanmasını savunuyoruz. Bu, İsrail’in varlığını ve güvenliğini, Filistin’in de bağımsızlığını garanti etmeli. 40 yıldır Filistinlilerin lideri olan Arafat, barış konusunda isteksizliğini ve güçsüzlüğünü gösterdi. İsrail ne kadar istese de barışı tek başına yapamaz. Güvenilir ortak lazım. İsrail ve Amerika bu kişinin Arafat olmadığı sonucuna vardı. Filistin halkının da bu noktaya gelmesini umarız. Bu noktada kilitlenmiş durumdayız. Arafat’la barış yapamazsınız. Onsuz da yapamazsınız. Dolayısıyla alternatif öneriniz yok? Öneride bulunamıyorum, olsa da bulunmazdım, bu o ismin çıkarına olmazdı. Türkiye’de Erdoğan’ın İsrail’e karşı sert çıkışını değerlendiren bir anket yapıldı. Orada Türk halkının Erdoğan’a hak verdiği, hatta İsrail’e daha sert davranmasını önerdi. Devletler ilişkileri geliştirmek istiyebilir; ama bir de halk boyutu var. Bu durumda halkın seçtiği Erdoğan’a öneriniz ne olacak? Öncelikle bir siyasi liderin görevi izlemek değil öncülük yapmaktır. Demokratik bir ülkede liderleri halk seçer ve lider de tekrar seçilmek ister. Bu doğal. Ancak iyi bir siyasi liderin yapması gereken en uygun tutum, ülkesinin çıkarına olduğuna inandığını yapmaktır. Türkiye meselesine gelirsek, tercihlerine duyduğumuz saygının altını çizerek iyi ilişkilerin iki ülkenin de çıkarına olduğuna inandığımızı belirtmek isteriz. Bu ilişki bölge istikrarına büyük katkı sağlamaktadır. İkincisi, Türkçe bilmiyorum; ama Türkiye’den bazı dostlarım Filistin’de yaşananların Türk medyasına çoğunlukla objektif yansıtılmadığını söylüyor. Daha fazla Türk’ün bölgeyi ziyareti gerçeklerin görülmesi için faydalı olabilir. Türkiye ile ilişkilerin gelişmesi, İsrail’in Filistin ve diğer komşularıyla iyi ilişkilerine bağlı görünüyor. Ancak son gerilimde Şaron yönetiminin şaşırtıcı biçimde Türkiye’nin Suriye ile İsrail arasındaki arabuluculuk girişimini dinamitlediği konuşuluyor. Bunun sebebi nedir, siz Türk arabulucuğunu nasıl görüyorsunuz? Müzakerelerin dışındaki bir taraf olarak bu konuda neyin yanlış gittiğini hükümetler daha iyi bilir diyorum. Türkiye’ye barışa yardımcı olması için bir rol olacağından kuşkum yok. Rol oynamak isteyen başka taraflar da var. İsviçre hükümeti Cenevre İnisiyatifi’ne ev sahipliği yaptı. AB rol almak istiyor. ABD’nin bir rolü var. AB, Rusya, ABD ve BM’yi kapsayan ‘Dörtlü’nün bir rolü bulunuyor. BM’nin rolü var. İlke olarak bu olumlu. Ancak kim, nasıl, ne zaman rol almalı sorularına cevap vermek kolay değil. İsrailli bir diplomatla konuşurken Türkiye’nin AB üyeliğine pek sıcak bakmadığı izlenimi edindim. Halbuki örgütünüzden bir yetkili, Brüksel’de Türkiye lehine lobi için büro açtığınızı söylemişti. Bir kafa karışıklığı mı var? Farklı görüşler olabilir. Ofisi, AB ile Kuzey Amerika ilişkilerini geliştirmek için açtık, Türkiye lehine ya da başka spesifik konu için lobi yapmak değil. Ama Türkiye’nin üyeliği için yıllardır çabalıyoruz. Avrupa’ya Türkiye’ye kapıların açılmasının AB’nin çıkarına olduğunu söylüyoruz. İsrail’in tutumuna gelince konuyu onlarla çok kez tartıştık. Çoğunluk destek veriyor. AB’nin Ortadoğu’ya yaklaşmasının bölgeye istikrar getireceği ve Türkiye’nin bölgedeki rolünü güçlendireceği düşünülüyor. Bu, aynı zamanda onu izlemek isteyen Müslüman ülkeler için Türkiye’yi model yapacaktır. Batı’da birçoklarının Müslüman bir ülkenin aynı zamanda demokratik değerlerle yaşayabileceği sorgulamasının cevabı Türkiye’dir. Benim kafamda soru yok. Ama ben bir Amerikalı olarak konuşuyorum. Medyada yer alan Irak Savaşı’yla ilgili senaryolardan biri de yönetimdeki Yahudi etkisinin savaşa yol açtığı. Savaş kararında etkili olan Pentagon’da İsrail adına casusluk yaptığı söylenen isimden söz ediliyor. Bunlar doğru ise aynı şey İran konusunda neden olmasın, Irak gibi İran da İsrail için tehdit? Bu sorunuza sevindim. Öncelikle bu tür komplo teorilerini boş ve saçma buluyorum. Bunlar Yahudilerin bir şekilde başkalarının kararlarını etkileme gücü olduğunu iddia eden anti-semitik yaklaşımdan kaynaklanıyor. Bush, Cheney, Powell, Rumsfeld, CIA Başkanı ve diğerleri Yahudi değildi. Bush yönetiminde Yahudi yok mu? Elbette var. Bunlar Irak Savaşı’nı destekledi mi? Evet. Irak Savaşı’na karşı çıkan Yahudi var mıydı? Evet. Gerçekte Amerika’da yapılan birçok kamuoyu yoklaması Yahudilerin Irak Savaşı’na verdiği desteğin diğer Amerikalılardan az olduğunu göstermiştir. İsrail, Saddam’ın devrilmesinden faydalandı mı? Evet. Kuveyt de yararlandı mı? Evet. Kuveyt Dışişleri Bakanı ile görüşmüştük. Adeta ABD Saddam’ı devirdiği için sevinmişti. Bu Kuveyt’in ABD’yi savaş için manipüle ettiği anlamına gelir mi? Yahudiler seçimde nasıl davranacak? Örgütümüz yasa gereği siyasetin dışında. Ancak Yahudi toplumunun eğilimi açısından bakarsak, 2 hafta önce yaptırdığımız ankete göre toplumumuzun yüzde 69’u Kerry’yi destekliyor, yüzde 24 Bush’u. İç politikada ise Yahudiler liberal, yani daha çok merkezin solunda yer alır. Bush ise merkezin sağında. Amerikalı Yahudilerin dikkat ettiği birçok konu var. Şayet Yahudilerin Bush’u desteklediği kanaati varsa, anketler bunun tersini söylüyor. Müslümanların dışlanmaması için de sesimizi yükselttik “11 Eylül’ün hemen ardından ardından örgütümüz ilk bildirisinde kitlesel suçlamalara gidilmemesi, ABD ve dünyanın diğer yerlerindeki Müslümanların suçlu görülmemesi uyarısında bulunduk. Cemaat olarak 1908'den beri ABD'deyiz ve dinlerarası diyalog için çabalıyoruz. Uzun süre bu çaba Hıristiyan dünyasına yönelikti. Çünkü ABD'de kahir ekseriyet onlardı. Son 15 yılda ABD ve dünyada Müslümanlara yöneliyoruz. Fas'tan Endonezya'ya birçok ülkeyi gezdik. Bosna, Kosova'daki trajedilerde etnik temizliğe karşı sesimizi yükselttik. Kosova'daki Müslüman göçmenler için bağış topladık. Yalnız dinlerarası diyaloğa değil dinlerarası aksiyona inanıyoruz. Ancak ABD'deki birçok Müslüman örgütünün teröristlerce rehin alındığını da söylemeliyim. Vehhabi etkisindeki bu kurumlar diyaloğa değil çatışmaya ilgi duyuyor. Bu yüzden politikamız iki yönlü: Ilımlı Müslüman örgütlerle sıkı diyalog; Amerika ve Yahudi karşıtı radikal eğilimli grupları izole etmek.” ZAMAN