ABD, PKK sorununu sözde anlasa da Kerkük meselesini ciddiye almıyor. İşte bu durumda akıllara o kirli soru geliyor..
Abone olPKK ve Kerkük konusunda, Dışişleri Bakanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın ABD temaslarının nasıl sonuç vereceğini göreceğiz. Ama şimdiden belli olan durum şu: Amerika, PKK sorununu kısmen anlasa da Kerkük meselesini fazla ciddiye almıyor.
ABD'deki temaslarını gazetecilere değerlendiren Gül, PKK konusunda şunları söylüyor: Amerikalılar bunun çok farkında. Daha önce de söylediğim gibi dost bir ülkede, müttefiklerin kontrol ettiği bir ülkede terörün yuvalanmasını izah etmek mümkün değil. Halbuki Gül'ün, Kerkük'te referandumun ertelenmesiyle ilgili soruya verdiği cevap, ABD'nin tavrına ilişkin fazla ipucu vermiyor:
KAPALI KAPILAR ARDINDA NE KONUŞULUYOR?
Amerikalıların, kapalı kapılar ardında farklı şeyler söyleyip söylemediğini bilmiyoruz; ama kapı önünde söyledikleri malum. Tek yaptıkları, Irak Anayasası'nın 140. maddesini hatırlatmak. "Kerkük referandumu konusunda, Irak Anayasası'na saygı göstermek zorundayız."
BM RAPORUNA RAĞMEN
BM'nin, Baker-Hamilton Raporu'nun ve Uluslararası Kriz Grubu'nun, "Kerkük saatli bombadır." uyarısına rağmen, Irak'taki Kürt liderler ve Bush yönetimi neden illa da anayasanın 140'ıncı maddesi deyip başka bir şey demiyor? Bağdat'ta güvenliği sağlayamayan ve bunun için yeni stratejiler geliştirmeye çalışan Washington, neden ısrarla bu kaosa Kerkük'ü de eklemek istiyor? Kürtlerin Kerkük'ü kendilerine altın tepsi içinde sunmasını beklediği ve Amerika'nın da sürekli atıfta bulunduğu bu Irak Anayasası, tüm Iraklıların üzerinde uzlaştığı, değiştirilmesi düşünülemeyecek, mükemmel bir belge midir?
ANAYASA SAKATLIKLARLA DOLU
Aksine, Irak'taki süreci objektif bir gözle izleyenler, bugün Kerkük'te çözüm için dayatılan anayasanın sakatlıklarla malul olduğunu çok iyi biliyor. Sakatlıkların başında, anayasa metninin bütün tarafların uzlaşması olmadan hazırlanmış olması geliyor. 15 Ekim 2005'te yapılan anayasa referandumu, Sünni Arapların anayasayı büyük oranda reddettiğini gösteriyor. Nitekim bu oylamada, Sünni eyaletlerde sadece seçmenlerin yüzde 24'ü anayasaya evet demişti.
ANAYASAYA İRADE YANSIMAMIŞTI
Bunun kadar önemli bir başka sakatlık ise, 30 Ocak 2005 seçimleriyle oluşan ve anayasayı hazırlayan Irak Meclisi'nin tüm Iraklıların iradesini yansıtma bakımından taşıdığı eksiklik. Nitekim, bu seçime katılım oranı, Musul'da yüzde 17, Salahaddin'de yüzde 29, Anbar eyaletinde yüzde 2 olarak gerçekleşmişti.
Sünni Arapların protestosu yüzünden, nüfuslarının çok üstünde bir temsil yetkisine ve dolaylı veto gücüne kavuşan Kürtler, işte böyle bir ortamda Kerkük meselesinde istedikleri gibi bir düzenleme yapılmasını sağladı.
SADECE KÜRTLER DESTEKLEDİ
Bu şartlarda hazırlanan bir anayasaya, Kürtlerin yüzde 99'un üzerinde evet demiş olması doğal değil mi? Ve şayet Kerkük, bir Irak meselesi ise bu konuda tüm Iraklıların ne düşündüğü önemli değil mi? Bu noktaları göz önüne alınca insan sormadan edemiyor: Acaba ABD, Kerkük için açıkça "1 Mart'ın bedeli" diyemediği için mi, Irak Anayasası'na sarılıyor?
Abdülhamit Bilici- Zaman