Kenya'da çok ilginç bir olay yaşandı. Yaşanan olay, Uygurların Türeyiş Destanı'nı çağrıştırdı. Bir köpek, yeni doğmuş bir bebeğe sahip çıktı.
Abone olUygurlara ait Türeyiş Destanı'nın bir benzeri Kenya'da gerçekleşti. Yalnız bir farkla. Kenya'da ormanlık alana bırakılan yeni doğmuş bir bebeği bir dişi köpek sahiplendi. Daily Nation gazetesinin haberine göre, ülkenin güneyindeki Ngong ormanına bırakılan iki haftalık kız bebeğe Cuma günü bir köpek tarafından sahiplenildi. Stephen Thoya isimli görgü tanığı, köpeğin bebeği elbisesinden yakaladığını, yoğun trafiği bulunan bir yoldan ve dikenli tellerden geçerek, kendi yavrularının yanına götürdüğünü anlattı. Thoya, ''Bir bebeğin ağladığını duydum. Dikkatlice bakınca bir köpeğin elbisesinden taşıdığı bir bebekle yoldan geçtiğini gördüm'' dedi. Köpeğin sahibi Mary Adhiambo da köpeğinin bebeği yavrularının yanına yerleştirdiğini ve onu korumak için yavruları yakınına dizdiğini anlattı. Adhiambo, bebeği derhal aldığını ve yıkayarak hastaneye götürdüğünü belirtti. Doktorlar, Angel adı verilen 3,3 kilo ağırlığındaki bebeğin ormanda iki gün geçirdiğini ve solunum sorunu bulunduğunu kaydettiler. TÜREYİŞ DESTANI Destan hakkında kısa bilgi: Bir Uygur destanıdır. Büyük Türk imparatorluğunun Göktürkler'den sonraki halkası olan Uygur Türkleri, Türeyiş Destanı ile soylannın yeryüzünde ilk görünüşlerini anlatırken aynı zamanda da, bütün Türk boylarında yaygın bir inanış olarak beliren, soyun ilâhî bir kaynağa bağlanması fikrini bir kere daha belirtmiş olmaktadırlar. Uygur Türeyiş Destanının, Göktürk-Bozkurt Destanı ile olan çok yakın benzerlikleri, ilk okuyuşta anlaşılacak kadar açıktır. Hemen bütün Türk Destanlarının birinci derecedeki unsuru olan kurt süsü, gerek Türeyiş ve gerekse Bozkurt Destanlarında özellikle ilâhileştirilmekle, neslin başlangıcı ve sürekliliği bu ilâhî süse bağlanmaktadır. Türeyiş Destanı, aslında bir büyük destanın başlangıç kısmına benzemektedir. Büyük bir ihtimâlle, Göktürk-Bozkurt destanı gibi Uygur Türeyiş Destanı da, ilk büyük Türk Destanı olan Yaradılış Destanının etkisi altında gelişip meydana getirilmiş, daha dar bir çevrenin küçük çapta bir yaradılış destanıdır. Destan: Büyük Hun Hakanlarından birinin iki kızı vardı. Kızlarının ikisi de bir birinden güzeldi. Öyle güzeldi ki, Hunlar, bu iki kızın da, ancak ilahlarla evlenebileceğine inanıyor ve bu kızların insanlar için yaratıldığını söylüyorlardı. Hakan da aynı şekilde düşündüğü için kızlarını insanlardan uzak tutmanın yollanın aradı, ülkesinin en kuzey ucunda, insan ayağı az basan veya insan ayağı hiç görmeyen bir yerinde, çok yüksek bir kule yaptırdı. Kızların ikisini de bu kuleye kapattı. Ondan sonra da aklınca inandığı ilaha yalvarmağa, gelip kızlarıyla evlenmesi için yakarmağa başladı. Öyle yalvarıyor, öyle yakarıyordu ki sonunda bir gün. Hakanın kendi aklınca inandığı İlâh dayanamadı ve bir Bozkurt şekline girip geldi. Hun Hakanının kızlarıyla evlendi. Bu evlenmeden bir çok çocuklar doğdu; bunlara Dokuz Oğuz-On Uygur denildi. Çocukların hepsinin sesi Bozkurt sesine benzedi. Yine bu çocuklar, birer Bozkurt ruhu taşıyarak çoğaldılar.