Ünlü tiyatrocu Yıldız Kenter 34 yıl sır gibi sakladığı bir gerçeği kamuoyuyla paylaştı. Kenter 1971'de kendisine büyük bir jest yapan Demirel'e aşk mektubu yazdı.
Abone olİsmet İnönü'nün Özel Kalem Müdürü hariciyeci babayla İngiliz bir annenin kızı olan ve 52 yıldır sahnelerin tozunu yutan tiyatrocu Yıldız Kenter, 1971 yılında düştüğü faiz batağından kurtulamayınca Sabancılar'ın başlattığı icra takibi ve hacizden kendisini kurtaran dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e aşk mektubu yazdığını belirtti. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Tiyatro Kulübü tarafından düzenlenen 11. Uluslararası Tiyatro Festivali'ne "Hep Sizin İçin" oyunuyla katılan Yıldız Kenter Tiyatrosu'nun Sahibi Yıldız Kenter, üniversiteli gençlerle Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda söyleşi yaptı. "Meslekte zirve" ile ilgili bir soruya "Ben, zaman zaman kendimi hamam böceği gibi hissediyorum. Hamam böceği banyodan çıkmak ister, çıkıp çıkıp düşer ya, öyleyim. Meslekte zirve diye bir şey yoktur. Yol vardır. O yoldan sürekli zirveye doğru gidersin. Aksi halde balonunu söndürürler" yanıtını veren Yıldız Kenter, 1971 yılında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e yazdığı aşk mektubunun içeriği hakkında da bilgi verdi. Tiyatro kurmak istediği 1968'li yıllara dönen Yıldız Kenter, elindeki parayla Mimar Orhan Pekin'in tavsiyesine uyarak eski püskü birkaç ev aldığını ve tiyatroyu kuracak para bulamadığını belirterek, "Bana, koltukları satarak para toplayabileceğim söylendi. Koltukları satmaya çıktık, 'tiyatro yapacağız' diyorum, kimse almıyor. Sonunda beni Neziha Araz aldı, Ulviye Bengisu'ya götürdü. Baktım, içeri bir baş uzandı. Erol Simavi'nin başıydı. Beni dinlemiş ve 10 koltuk birden aldı. Yıldızımın parladığı andı. Ondan sonra ben koltukları, 'Erol Simavi Bey de 10 tane aldı"'diye onu kullanarak sattım. 1-2, 1-2 gitti. Onunla tiyatronun temelini çıktık" dedi. Tiyatronun tamamlanabilmesi için Kazım Taşkent'ten yüzde 22 faizle 350 bin lira borç aldığını anlatırken, "Onlardan faizle para alınca, bilirsiniz adamı çarpıyorlar" diyen Yıldız Kenter, faiz kıskacının insana ve devletlere yaşattıklarına atıfta bulundu. Kenter, "Neyse faizleri git-gel ödedik-ödeyemedik. 1968'te tiyatroyu açtım ve faizleri ödeyemez hale geldim. Bu arada 1971 ihtilali oldu. Demirel gitti Nihat Erim geldi. Çok sıkıntılı günler yaşadık. Demirel tekrar Başbakan olduğu zaman benim tiyatro yine çok kötü durumdaydı. 1971'de 28 yıllık tiyatrocuydum. Kazım Taşkent ölünce Doğan Sigorta'yı Sabancı Grubu aldı. Biz Kazım Taşkent'ten aldığımız 350 bin liraya karşı 511 bin lira ödemişiz. Fakat borcumuz hala 300 binlerde. Bir türlü inmiyor. Sabancı grubu gelmiş, 'bu kadar şey iflah olmaz' diyerek tiyatromu icra yoluyla satışa çıkarıyor. Yalvarmadığım insan kalmadı. 'Yok' dediler. Gittim rahmetli Sakıp Sabancı'yı aradım. Onu bulsaydım sıkıntıları çekmeyecektim. Bulamadım. Erol Sabancı ile konuştum. Neyse Allah ona uzun ömürler versin. Çok faydalı, yararlı işler yaptılar. Erol Sabancı 'olmaz' dedi. 'Tiyatro yaparsan böyle olur işte' dedi. Kendisine '28 senedir bu işi yapıyorum, ne yapmamı tavsiye edersiniz' dedim. Bunun üzerine Demirel'e gideceğiz. Aradık, cevaben 'onların randevuya ihtiyacı yoktur, hemen gelsinler' demiş. Adama bak yahu. Müthiş bir şeye rastladık. Bize sarıldı, öptü. Başladım anlatmaya, nefesim tıkanıyor. Dinledi, dinledi, 'olmaz ki, işinizi iyi yapabilmek için sizin özgür olmanız lazım. Siz gidin otele' dedi. İstanbul'dan telefon geldi. İcrayı geri çekip, haczi kaldıracaklar, borçları ödeyeceğiz. Süleyman Bey'e çok teşekkür ettim, ama kendimi biraz şey hissettim. Süleyman Bey'in bir telefonuyla iş halledildi. Ben 28 sene uğraşmış, bir tiyatro yapmışım, 'bunu satayım da parasını yiyeyim' diye değil, ücretsiz devretmek için. Şimdi tiyatroyu devretmek istiyorum. Tiyatroyu tiyatro olarak yaşatacak kimse bulamıyorum. Düşünebiliyor musunuz? Ücretsiz devrediyorum ve kimse yok. Ben tiyatro olarak yaşamasını istiyorum. Bu da tiyatronun bugün geldiği noktayı gösteriyor. Geçmişe dönersek, icra ve haciz kalkıyor. Bu arada Demirel Zincirbozan'a girip çıkıyor. Seçimlere giriyor, başbakanlığa oynuyor, röportajlar yapıyor" diye konuştu. Demirel'in röportajlarından birinde "Ben hiç aşk mektubu almadım ki" dediğini, altında da "Zaten gelse de öyle bir mektubu bana vermezlerdi herhalde" dediğini dile getiren Yıldız Kenter, şöyle devam etti: "Yani onun elinden bunun elinden geçiyor. Ben de oturdum, Samsun'da turnedeydim. Anadolu'yu oynuyordum. Demirel'e bir mektup yazdım. Mektuba da 'Sayın Demirel; bu bir aşk mektubudur. Kimin eline geçiyorsa inşallah size verir' diye başladım. 'Size ulaşmasını çok istiyorum' dedim. Benim tiyatromu nasıl kurtardığını anlattım. Yüreğimde edindiği yerin, ömrümün sonuna kadar orada kalacağını yazdım. 'Sizi seviyorum, teşekkür ediyorum' dedim. Böyle bir şey yolladım. Samsun'dan Finlandiya'ya turneye gitmiştim. Beni aradı, 'yaşasın' dedim. Almış benim mektubumu. Böyle bir aşk mektubuydu. Teşekkürle, sevgiyle ve vefayla. Bizde aşk deyince yatağa girmek anlaşılıyor."