Kendimi tutamadım, Bülent Ersoy Hanımefendi (!)
Bir okurumuz, şu Bülent Ersoy'u bir yazsanız diye mail atmış...
Yok dedim yazmayacağım... Dayandım, sıktım dişimi
oturdum...
Ama be dostlar benimki de can...
Akşam televizyonu bir açtım...
Aha!!! Yine o... Ya kabus mu bu?
Hayır öyle ise kabus da bir yerde biter...
Bu bitmiyor...
Alın işte konu da aynı...
Armağan Mustafa Uzun...
Namı diğer; 20 günde aldatan koca...
Valla Bülent Hanım-efendi kendisi itiraf etti.
Kesin bilgi yani; Armağan bey
aldatmış...
Üstüne üstlük boşamıyormuş da...
-"Size ne ayolll, boşamıyorum" deyip
geçti...
Valla bir diyeceğimiz yok!
Daha doğrusu o kıza sataşana kadar yoktu.
Hani şu Armağan'ın 4 gün önce tanıyıp, çocukluk arkadaşım
diye yutturmaya kalktığı kız...
Bülent Hanım-efendi, kocacığını savunma adına kıza sataşmasa ben de
ona sataşmayacaktım.
Şöyle diyor Bülent Hanım-efendi;
"Sadece Armağan Uzun mu kabahatli? Evli bir erkeğin kolunun
altına başını sokan kızın hiç mi kabahati yok? O adam daha
yirmi gün olmuş evleneli. Sana ne verebilir."
Buyrun burdan yakın!
Yahu tamam kocan aldattı, affettin...
Sevdan başına vurmuş, gözün de bir şeyi görmüyor...
Bizi alakadar etmez...
Ama o "Uzun" kocacığını savunma adına kıza yüklenmek biraz
ayıp olmuyor mu? Diva olduğunu iddia eden birine yakışıyor mu?
Kızın yaptığını hiç ama hiç tasvip etmeyen ben de şöyle
soruyorum;
"Evleneli 20 gün olan bir adamın, bekar bir kızla ne işi
var? Onu kolunun altına sıkıştırmaya, dudaklarından öpmeye
utanmıyor mu?"
Dahası da var... İşi kızın ailesine kadar vardırdı. Devam ediyor
diva, diyor ki; "Ailesi kızına sahip çıkmalı.
Akşam sofraya oturduğunda "Benim kızım nerede" diye bir babanın
sorması, annenin araştırması lazım."
Ben de diyorum ki;
"Kadınlar kocalarına sahip çıkmalı. Kendi deyimi ile öyle
her yerde otlamaya alıştırmamalı. Yok rahat durmuyorsa bir yere
bağlamalı."
Neresinden baksan rezillik...
Yeter ayolll... Yeter!