Brüksel Kültür Günleri çerçevesinde konuşmacı olarak davet edilen Kenan Işık, İHA’ya verdiği röportajda, çözüm sürecine katkı yapmak isteyen...
Abone olBrüksel Kültür Günleri çerçevesinde konuşmacı olarak davet edilen Kenan Işık, İHA’ya verdiği röportajda, çözüm sürecine katkı yapmak isteyen akiller arasında olmak ister miydiniz sorusuna ilginç bir cevap verdi.
Türk girişimciler tarafından yapılan Des Etoile Okulu’nda sevenleriyle buluşan ünlü tiyatrocu ve program sunucusu Kenan Işık konuşması öncesi İHA’ya verdiği röportajda, "Akiller konusunda bana teklif gelmedi ama ben dillendirildiği günden bu yana zaten hemen barış ile ilgili bir oyun yaptım. Kardeşin kardeşi öldürmesinin hiç de hayırlı olmadığını anlatan ve 2500 yıl önce yazılmış bir oyunu sergiledim ve o gün bugündür de zaten Anadolu’da yaşamış bütün kavimlerin farklı dilleri kullanan insanların kendi dillerini kullanmasını kendi çocuklarına kendi dillerinde isimler vermelerini özellikle o kültürü yaşatmaları konusunda bunu güvenle dile getirebilmeleri konusunda öteden beri zaten hep böyle endişelerim sıkıntılarım vardı ve bu barış süreci iyi ki oldu. Bu sıkıntıları en azından net bir biçimde ve yüksek sesle dillendirme fırsatımız oldu. Çok canı gönülden diliyorum ki bu süreç hayırlısı ile tamamlansın. Akiller zaten akil ve bu benim çok talep ettiğim bir şey de değildi. Kendimi o kadar akil hissetmiyorum." şeklinde konuştu.
Konuşması dinlemek için gelenlere sanatın ve sanatçının toplum için önemini anlatan Işık, sanatın insanları daha nitelikli yaptığını ve demokrasi için bir ölçüde kaliteli ve nitelikli oy gerektiğini ifade ederek şunları söyledi:
"Nitelikli oy nitelikli insanın elinden çıkar. Kaliteli ve donanımlı insan hayatın ne olduğunu fark etmiş ve nasıl yönetilmek istediğinin de farkında olan, daha demokratik bir toplumu arzu eden ve haklarının peşinde koşan ve bunu elde etmenin ne olduğunu bilen kişilerdir. Okuduğunuz her roman izlediğini her film sizi değiştirir dönüştürür. Her bir sonraki film, roman, müzik veya oyun sürekli sizi daha mükemmel ve daha doğru insana dönüştürür. Böylece o insan daha kaliteli insan olur ve onun vereceği oy da daha nitelikli bir oya dönüşür. Hangi partiye oy vereceğini daha iyi bilir. O zaman kaliteli ve demokratik bir toplum oluşur. Biz bunun örneklerini özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde net bir biçimde görebiliyoruz. Demokrasisi dünyada en gelişmiş ülkeler diyoruz bu ülkelere. Bunların içerisinde Belçika da var. Bunu tabi övmek veya methetmek için söylemiyorum."
Belçika örneğini verdikten sonra başından geçen can sıkıcı bir olayı da paylaşan Işık, Belçika’ya giriş yaparken kendisinin Belçika sınır polisi tarafından Türk ve Müslüman olduğu için uzun süre sorguya çekildiğini ve nezarette tutulduğunu şu sözlerle aktardı:
"Ben girdiğim zaman beni yarım saat nezarette tuttular dün. Yani Türk’üm diye Müslümanım diye belki. Niye geldin nereye geldin nerede kalacaksın diye soruyor bana. E niye geldiysem geldim sana ne? Parkta yatacağım belki. Adam sinirlendi ben böyle deyince. Mecbur muyum sana kalacağım oteli söylemeye. Belki gideceğim beğenmeyeceğim o oteli başka yerde kalacağım. Yani bu antidemokraitik ve faşizan bir şey biliyorum ve polisin böyle bir güvü hala var buralarda bunun hakkından gelememişler. İnsana saygıları yok. Ayrımcılar ve ırkçılar. Bu bizde yani kadim Anadolu toprağında olmayan bir şey. Sen şusun, sen beyazsın, Arapsın, sen Kürtsün... Oldu tabi belki Allah kahretmesin bir dönem, ama fıtratımızda bu yoktu ki. Biz bütün insanlarla barışık olan bir halkız çünkü Anadolu coğrafyası toprağı bize binlerce yılda bunu öğretti. Ben buraya geldiğim zaman beni bir sanatçı olarak nezarete attılar, Justin Bieber polis kontrolüne bile girmedi."
Batı’nın da aslında o kadar gaddar olmadığını ve onları da tanıdıkça başka türlü düşünmeye başladığımızı anlatan Işık sözlerine şöyle devam etti:
"Bir yandan da tanıdıkça adamları diyorsun ki ’Ya adamlar haklı belki de beni sadece yarım saat değil 24 saat nezarethanede tutsalar da belki de hakkı vardır’ falan diyorsun sonunda. Kim bilir başına neler geldi adamın. Sadece ben değil ki... Biri kaçak giriyor diğeri hırsız... Yani aslında bizim kültürümüzde yabancı elde kendini, ırkını, milletini ve kavmini mahçup duruma düşürmek yoktur. Bazı kusurları biz kendi aramızda işliyoruz ama buralara getirmemeliyiz. Ancak burada da oluyor. O zaman beni de nezarethanede tutuyor işte adam. Niye beni nezarethaneye atıp benim öz güvenimi yenmeye çalışıyor Belçika polisi? Niye beni itibarsız hale getirmek istiyor? Belki de benim sahip olduklarıma sahip olamadığındandır. ’Adam Anadolu gibi bir cennette yaşıyor çok da keyifliler çok mutlular, adamlarda Bodrum diye bir yer var gittim dibim düştü, bizde yok yukarıda bir deniz var yemyeşil güneş yok’ diyor ve belki de beni onun için atmıştır içeri ne bileyim. Adamları kötülemek için söylemiyorum iyi tarafları da çok hakikaten ama dilimin döndüğünce aklımın aldığınca bir hakikati benim hissettiğim bir şeyi anlatmaya çalışıyorum ki yanlış da olabilir. Yanlışsa beni bağışlasınlar."
Bu konuşmaların üzerine söz alan bir gurbetçi ’Siz yine iyisiniz sadece burada bu muameleyi görüyorsunuz. Biz Türkiye’ye gidince de aynı muameleyi görüyoruz. Hem burada yabancıyız hem kendi ülkemizde’ demesi üzerine Işık sözlerini şöyle tamamladı:
"Peki sözümü geri alıyorum. Bir kere biz böyle bir şeye uğradık dişimizi sıktık ama demek ki siz her zaman işinizi sıkıyorsunuz. Yani o yüzden unutalım hatta mutlu olalım yurt dışındaki yurttaşlarımızın çektiklerinin yüzde 1’ini de ben çektim diyerek."
Başka bir dinleyicinin Orhan Pamuk ve Fazıl Say’dan örnek vererek ’Sizce devlete göre iyi veya kötü sanatçı var mıdır?’ sorusu üzerine ise Işık "Devlete göre vardır ama Belçika devletine göre değil. Burada sanatçı istediğini söyler. Ancak sanatçı var bir de sanatçımsı var. Allah onlardan bizi korusun."
Namık Kemal’den ve Nazım Hikmet’ten başlayarak günümüze kadar pek çok isim sayan Işık son olarak "Türkiye’de hapse girmemiş ’sanatçı’ yoktur arkadaşlar" dedi.
(İHA)