Bir dönem Fethullah Gülen’e en yakın isimlerden olan cemaatin eski 'emniyet imamı' Prof. Dr. Kemalettin Özdemir sessizliğini bozdu.
Abone olFethullah Gülen'in Amerika'da FBI korumasında olduğunu belirten Özdemir, Gülen'in güvenliği için FBI tarafından sorgulandığını söyledi.
FBI görevlisi olduğu belirtilen Keith Owens ile görüştüğünü anlatan Özdemir, aralarında geçen diyaloğu şöyle aktardı:’Beni niye araştırıyorsunuz’ dedim. FBI görevlisi bana, ‘Bu zatı tanıyoruz. Ona zarar verebilecek kişileri araştırıyoruz’ diye anlattı.
Dinleme, kaset, görüntü gibi arşivlerin yakın zamana kadar İstanbul Kandilli'de bulunduğunu iddia etti.
Cemaatin emniyet imamlığına kadar yükselen Kemalettin Özdemir, cemaatle yollarını ayırdıktan sonra ilk kez TVNet'e konuştu. 2003 yılında Gülen ile yaşadığı bir olayı anlatan Özdemir, Gülen'in ABD'den kendisini aradığını belirterek “Daha önce Amerika'ya giderken işadamlarının adresini verir ondan sonra kampa giderdik. Gülen beni arayarak Amerika'ya geldiğimde ismini ve kampın adresini vermemi istedi. Gülen bana, FBI'ın kendisini aradığını ve benim hakkımda soru sorduğunu söyledi. O da benimle ve babamla ilgili olumlu konuştuğunu söyledi” diye konuştu.
O dönem emniyet imamı olmayan Özdemir kendisi hakkında FBI'ın araştırma yapmasına şaşırdığını belirterek, “ABD Büyükelçiliği'ni aradım, FBI temsilcisi ile konuşmak istedim. Keith Owens isimli birinin ismini verdiler. Onun büyükelçilikteki ofisinde görüştük. 'Beni niye araştırıyorsunuz' dedim. 'Bu zatı tanıyoruz. Ona zarar verebilecek kişileri araştırıyoruz' dedi. Ben buna da şaşırdım, kendisine ne tür zararım olabilir diye düşündüm. ABD'ye gitmeden de kendisini aradım, 'Gidiyorum' dedim. New York'a inişte gözaltına alındım. Parmak izlerimi aldılar, soru sordular. 'Vizeniz Washington'dan iptal edilmiş' dediler" şeklinde konuştu.
AYAKLARIMDAKİ ZİNCİRLE NAMAZ KILDIM
FBI tarafından sorgusu yapıldıktan sonra ellerine kelepçe vurularak nezarathaneye götürüldüğünü ifade eden Kemalettin Özdemir, “Sorgudan sonra sınırdışı edildim. Ankara'ya döndüğümde FBI temsilcisini aradım. Ben daha bir şey demeden 'beni patronum aradı, çok özür diliyoruz, lütfen bunu size karşı yapılmış bir hareket olarak algılamayın' dedi. Daha sonra vize başvurusunda bulundum ne olumlu ne olumsuz cevap gelmedi. Benden gelebilecek zararı engellemek için böyle bir yolu seçtiklerini, 'onu koruması altına aldılar' gibi bir mana çıkardım” şeklinde konuştu.
YURTDIŞINA GİDENLER ÖNCE ABD BÜYÜKELÇİLİĞİNE GİDERDİ
Özdemir, yurt dışındaki okullarla ilgili olarak da şunları anlattı: "Biz Orta Asya'ya gittiğimizde de Afrika'ya gittiğimizde de okul müdürleri, ülke koordinatörleri kendilerine verilen talimat çerçevesinde ABD büyükelçilerine gidiyorlardı. Ve onlara, 'biz bu ülkeyi tanımıyoruz, sizin dostunuz bizim dostumuzdur. Yanlış kimseyle irtibat kurmak da istemiyoruz. Bize dostlarınızı bildirirseniz biz onlarla irtibat kuralım' diyorlardı. Bu bağlamda ciddi bir yurt dışı bağlantısı olduğunu görmemek mümkün değil. ABD'ye gidildiğinde oradaki Yahudi lobileriyle, güç odaklarıyla bağlantılar kuruldu. Dış güçler bu manada bu yapının içine nüfuz etmişler gibi geliyor bana. Ve ondan sonra böyle bir devrilmenin olduğunu düşünüyorum” dedi.
LANET OKUMADIM ALLAH'A HAVALET ETTİM
Kendisine itibar suikastı yapıldığını söyleyen Özdemir, şimdiye kadar bu nedenle konuşmadığını söyledi. “Maaş alıyor, cemaat kuracak” gibi iftiraların atıldığını belirten Özdemir, “Bu şahısları mahkemeye vermedim lanet okumadım ama Allah'a havale ettim. Bu iftiraları atanların çoğu şimdi hapiste. İçeri girmeyenler de kendilerine ne zaman sıra gelecek diye tir tir titriyor. Allah'ın adaleti tecelli etti. Sadece bana 'Sebataycı, Selanik dönmesi' diyen biri vardı, onu mahkemeye verdim.” dedi “Bir de güç zehirlenmesinden bahsetmek mümkün."diyen Özdemir şunları anlattı: "Bu yapı, hiçbir İslami oluşumla benzeşmeyen bir yapıdır. Sadece bir kişinin talimatı vardır. Onun dışında hiçkimsenin talimat, emir verme yetkisi yoktur. Dolayısıyla her şey ona sorularak yapılır. Yani gazeteye atılacak manşetten, senaryoya kadar her şey bir tek merciye sorulur. Dolayısıyla bu yapılanmada bir kısım usulsüzlüklerin, hukuksuzlukların, kanunsuzlukların yapılması söz konusu ise ki şimdi ortaya dökülüyor onlar, bütün bunların habersiz yapılması söz konusu olamaz.” Devletin imkanlarının devleti yıkmak için kullanıldığını kaydeden Kemalettin Özdemir, şöyle konuştu: “Devletin imkânları ile Amerika'ya İngiltere'ye gönderilen ve çok ciddi eğitim gören insanlar var ki bu imkânları devleti yıkmak için kullandılar. Devletin temeline dinamit koymak için kullandılar. İnsanları itibarsızlaştırmak onlara itibar suikastı yapmak için kullandılar” dedi. “Maalesef bu devletin imkânlarıyla devlete savaş açtılar”
CEMAATLERİ TERÖR ÖRGÜTÜ GÖSTERİP FİŞLEDİLER
Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Dış güçlerin müdahalesi ile burada bir taşeronluk söz konusu. Bu taşeronluk haçlı seferlerinin devamı niteliğinde. Biz haçlı savaşı yaşıyoruz şimdi. Paralel yapı müttefik güçlerin buradaki kullandığı bir malzeme şeklinde karşımıza çıkıyor. Cumhurbaşkanımızın bu konudaki tavrının isabetli olduğunu ve bütün devlet ricalinin de hükümette görev alan şahısların da bu meseleye ciddiyetle yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu. Özdemir, “Ticarileşme, siyasileşme başlayınca farklı dini oluşumlar ve cemaatler hedef alındı. Biz devletin yanındayız onlar karşı tarafta mesajı verilmek istendi. Diğer cemaatlerin terör örgütü kapsamına alınması için bir dizi faaliyette bulunuldu." dedi.
ARŞİVLERİ KANDİLLİ'DE
1968'de İzmir İslam Enstitüsü'ne başlayan Özdemir, 1974'e kadar cemaatin öğrenci evlerinde kaldı. Abilik ve imamlık görevlerinde bulunan Özdemir, mezun olduktan sonra Naci Tosun'un görevlendirmesiyle 1980 yılında emniyet imamı oldu. Aslında konuşma niyetinde olmadığını belirten Özdemir, iyi olduğunu göstermek için yayına katıldığını söyledi.
Cemaat yapılanması içinde şahısların arşivinin bulunmadığını aktaran Özdemir, “Bir himmet arşivi var. Miktarlar toparlandıktan sonra o listeler imha edilir. Sadece o semtin imamı bilgisi ile devredilir. Nadiren belgeli olur. Her birim kendi arşivini tutar. Mülkiye ayrı, adliye ayrıdır. Hiçbiri diğeri ile arşivini paylaşmaz. Genel arşivin olması söz konusu değil. Dinleme, kaset, görüntü gibi arşivlerin burada bırakılmadığını düşünüyorum. Daha önce ben İstanbul'da olduğunu biliyordum. İstanbul'da kandillide böyle bir arşiv vardı ama o arşiv daha sonra oradan gönderildi” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN'I HİÇ SEVMEDİLER
Cemaat'in 7 Şubat MİT krizinden çok önce kılıcını çektiğini belirten Özdemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kavganın ise belediye başkanlığı sürecinde başladığını söyledi. Özdemir, “Kabullenilemeyen bir insandı o. Hep mesafelilerdi. Bu yapı büyük bir gücü görünce sinen pusan bir yapıydı. Ama nasıl ve kimden bir destek alıyordu ki lobicilik faaliyetleri ile gördüğümüz şeyler var. Baktığınızda bunların Amerika'da kimlerden yardım aldığı açıkça tespit edilebilecek şeylerdir. Türkiye'ye yüzlerce siyasetçi getirildi oralardan. Burada izzeti ikram gördüler. Pahalı hediyelerle döndüler. Bu iyiliğin karşısında bunların doğru yaptıklarını düşündü o insanlar da” diye konuştu.
DAĞILMA SÜRECİNDELER
Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Devletle savaşılmaz. Devletle savaşan mağlup olmayı göze alarak savaşır. Süreç biraz uzasa bile mukadder netice yenilgidir. Şu anda da görüyoruz zaten insanlar öyle kaçıyorlar ki hiç şansları yok. Devlet gerçekten bir babalığını gösterdi. Devlet her şeyi hukuk içinde yapıyor” Cemaatte üst düzey bir dağılma sürecinin yaşandığını anlatan Özdemir, “Aileler parçalandı. Damadı kayınpederi ile görüşmüyor. İnsanların değerleri, itikatları yozlaşınca bunun nereye kadar gideceği belli olmayan bir yola çıkardı onları. Onlar dağılması görünen bir yoldalar” diye konuştu.