BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  EKONOMİ

Kemal Derviş'ten şok Türkiye kehaneti

Kemal Derviş, Türkiye'nin yüzde 2 gibi küçük bir büyüme oranını yakalamasının zor olduğunu söyledi.

Abone ol

Dünyaca ünlü ekonomist Kemal Derviş, Türkiye'nin ekonomik göstergeleri için şok bir kehanette bulundu. Kemal Derviş "2008-2014 döneminde büyüme hızı yüzde 7’den yüzde 3.2’ye düştü. 2012-2014 döneminde ise yüzde 3’ü zor yakaladı. Önümüzdeki 2015 yılında ise yüzde 2 gibi çok düşük bir büyümeyi yakalamak bile zorlaştı" dedi.

Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel'e mülakat veren Kemal Derviş'in açıklamalarının ilgili kısmı şöyle:

CHP'NİN SÖZ SAHİBİ OLACAĞI İKTİDARDA VARIM

Geçen haftaki Türkiye ziyaretiniz sırasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla bir görüşme yaptınız. Basına yansıdığı kadarıyla Kılıçdaroğlu size bir teklif yapmış. CHP’nin iktidara gelmesi durumunda ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığını önermiş, siz de kabul etmişsiniz. Nedir doğrusu?

“CHP’nin söz sahibi olduğu sosyal demokrat boyutu güçlü bir iktidar kurulursa, ekonomiden sorumlu olabileceğim bir görevi kabul ederim” dedim. Kemal Bey de bundan mutlu olacağını ifade etti. CHP’nin söz sahibi olduğu bir iktidar, CHP’nin tek başına iktidarı anlamına gelmiyor.

- Bu ayrımı yapma gereği hissettiğinize göre CHP’nin ortağı olduğu bir koalisyonu ima ettiğinizi anlıyoruz. Doğru mu ?
CHP’nin söz sahibi olacağı bir iktidarın koalisyon olma ihtimali yüksek. Ama nasıl ve kiminle bir koalisyon olabileceğini söylemek mümkün değil seçimlerden önce.

YÜZDE 2 BÜYÜME BİLE ZOR

Demokrasilerde genelde yarışmanın orta sol ve orta sağ arasında geçtiğini söylediniz. Orta sol ile CHP’yi kastettiğiniz açık. Türkiye’de denklemde orta sağ üzerinde şu anda AK Parti oturuyormuş gibi gözüküyor. AK Parti, ekonomi politikaları itibarıyla orta sağda durabiliyor mu?

Türkiye’de bugün sağ büyük ölçüde AK Parti ve MHP tarafından, sol da büyük ölçüde CHP ve HDP tarafından temsil ediliyor. Bir çok açıdan aslında AK Partinin 2003-2007 dönemiyle, 2008-2014 dönemi arasında ciddi farklar var. İlk donemde orta-sağ, muhafazakar-demokrat bir çizgide ilerleyeceği umudu vardı. Ben özellikle ekonomik alana değineceğim. Krizden çıkışla birlikte, 2003-2007 arasındaki ortalama büyüme hızı yüzde 7’ye yaklaştı ve bu Türkiye için hakikaten parlak bir büyüme dönemi oldu. Sayın Babacan ve Sayın Simsek ciddi bir bütçe politikasına devam ettiler ve büyüme ile birlikte kamu borçları azalabildi. Popülist bir politikaya yönelmeden, uluslararası ortamın da katkısıyla, yüzde 7’ye yakın bir büyüme yakalandı. Ama 2008-2014 döneminde büyüme hızı yüzde 7’den yüzde 3.2’ye düştü. 2012-2014 döneminde ise yüzde 3’ü zor yakaladı. Önümüzdeki 2015 yılında ise yüzde 2 gibi çok düşük bir büyümeyi yakalamak bile zorlaştı, bugünkü yönetimin çelişkileri yüzünden.

Öte yandan Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası’nın özerk konumundan rahatsız. En son örtülü ödenek yetkisine kavuştu. İstediği 400 milletvekilini de alırsa ekonomi politikalarını da daha çok kendi insiyatifiyle belirlemek isteyeceğini düşünmek zor değil. Siyaset bu tonda devam ederse, Türkiye’yi 2015-2016’da nasıl bir ekonomik tablo bekler?

Türkiye çok büyük potansiyeli olan, insanların cok çalışkan olduğu bir ülke. Ciddi bilgisi ve deneyimi olan bir bürokrasiye sahip bir ülke. Dolayısıyla Türkiye’nin iyi yönetildiğinde ortalama en az yüzde 6 büyümesi, bol istihdam yaratması mümkün. Ama bunun için insanlara yeni bir güvenin gelmesi lazım. Kendi aramızdaki politik çekişmeyi makul bir düzeye indirmemiz lazım. Barış sürecinin başarılı olması lazım. Bütün Türkiye vatandaşlarının ülkenin geleceğine güvenebilmesi lazım. Temel mesele burada. Bunun için de ekonomiyi piyasa kuralları içinde denetleyen çağdaş bir devlet olmalı, siyasi çekişme her an kendini ekonomik alanda göstermemeli. İnsanlar ‘hangi bakan gelirse gelsin, hangi iktidar gelirse gelsin hızlı büyüme devam eder ’ inancına kavuşmalı. Böyle bir sistemi kurmaya çalıştık 2001-2002 döneminde. Yeni de bir formül icat etmedik. Dünyada başarılı uygulamaları örnek aldık. Bunu zaten Türk teknokratları biliyordu. Bunları yasa haline getirdik. Kimsenin başkasına göre haksız bir avantaj sağlayamayacağı bir yapıyı kurmaya çalıştık. Maalesef bu yapı yavaş yavaş bozuldu. Şimdi de, çok düşük petrol fiyatlarına rağmen, Türkiye potansiyelinin çok altında bir ekonomik performans sergiliyor. Bu alın yazısı değil. Bol istihdam yaratan, kötü yıllarda yüzde 5, iyi yıllarda yüzde 7 büyüyen bir Türkiye tamamen mümkün.