CHP İstanbul Milletvekili Kemal Derviş " Önümüzdeki 18 ay çok çalışırsak AB ile müzakere şansımızı artırır" dedi.
Abone olEkonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı ve CHP İstanbul milletvekili Kemal Derviş, ''Önümüzdeki 18 ay çok çalışırsak, AB ile müzakerelere başlama şansımız yüzde 50'nin üzerinde'' dedi. Kemal Derviş, Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğu tarafından düzenlenen ''2. Uluslararası İlişkiler Öğrenci Kongresi''nde ''Türkiye-AB İlişkileri'' dersi verdi. Türkiye'nin ekonomideki en büyük sorununun istihdam olduğuna dikkat çeken Derviş, 1990'lı yılların başında izlenen ''yanlış politikalar'' nedeniyle Türkiye'de 2.5 milyon civarında kişinin işsiz kaldığını, bir o kadar da ''gizli işsiz'' bulunduğunu belirtti. Türkiye'nin iç kaynaklarının 5-10 yıl içinde istihdam sorununu çözmeye yetmeyeceğini öne süren Derviş, şöyle konuştu: ''Bu nedenle sıcak paraya değil, uzun vadeli yatırıma ihtiyaç var. Bunu AB çerçevesi dışında yapmamız mümkün değil. Bu güveni AB dışında sağlayamayız. AB'ye giren ülkelerde yatırım patlaması olduğu dikkat çekiyor. Yatırım patlaması olabilmesi için AB konusunda başarı sağlamalıyız. 2004 yılının sonbaharında Kopenhag Kriterleri ile ilgili rapor hazırlanacak. Önümüzdeki 18 ay çok çalışırsak, AB ile müzakerelere başlama şansımız yüzde 50'nin üzerinde.'' ''ULUSAL DEVLETİN EGEMENLİK HAKLARI'' AB'ye üye ülkelerin, 1999 yılına kadar Türkiye'nin AB'ye girmemesi yönünde bir tutuma sahip olduğunu, ancak son 3 yılda bu tutumun değiştiğini belirten Derviş, şöyle devam etti: ''Son 3 yılda bu tutumun neden değiştiğini tam olarak anlamadım. Şu andaki tutum (Türkiye galiba eninde sonunda AB üyesi olacak. Galiba tarihi süreç bizi bu noktaya götürecek. Bu çok büyük sorun yaratıyor. Türkiye ile ilişkileri nasıl götüreceğiz? Bu kadar büyük Müslüman bir toplumun Avrupa içinde olmasını nasıl hazmedeceğiz? Mümkün mü, değil mi?) tartışması başladı. Bu konu 40 yıldır ilk kez ciddi tartışılıyor.'' AB'ye girmenin, ulus devletin bazı egemenlik haklarını, daha üst düzey egemenlik yapısına devretmek anlamına geldiğine işaret eden Derviş, şunları söyledi: ''Burada kendimizi aldatmayalım. Her ne kadar en bütünleştirici model gerçekleşmese de AB'ye girmek, kesinlikle klasik ulus devletinin bazı egemenlik haklarını, daha üst düzeyde bir egemenlik yapısına devretmek anlamına geliyor. Yani en basitinden Türkiye para birimi olarak Euro'yu seçerse, Türkiye Merkez Bankası'nın işlevi bitecek. Belki bir Avrupa Dışişleri Bakanı olacak. Bu, bütün ulus devletlerin tamamen dış ilişkilerini Avrupa'ya devretmeleri anlamına gelmeyecek ama önemli konularda bir Avrupa dış politikası oluşturulmaya çalışılacak.'' Avrupalıların Türkiye'ye, ulus devletinin bazı haklarını Avrupa'ya devretmeye hazır olup olmadığını sorduğunu dile getiren Derviş, şöyle konuştu: ''Türkiye olarak kendimize sormamız ve kendi aramızda tartışmamız gereken bir soru. Yani (Hem Avrupa'ya girmek istiyoruz. Hem de ulus devletin bütün şeylerini saklayacağız) diyemeyiz. Bunu diyorsak o zaman Avrupa ile başka bir ilişki türü bulmamız gerekiyor. Her ikisini yapamayız. AB'ye girersek, Türkiye Avrupa'nın savunması ve ekonomisinde söz sahibi olacak. Türkiye ulus devletinin bazı haklarını bir hiç karşılığı oraya vermeyecek. Buna hazır mıyız, değil miyiz? Tabii ki tartışmamız gerekir. (AB'ye girmek istiyoruz) derken bu bilinçte olmamız gerekir.''