BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Kemal Burkay Zana için ne dedi?

Kemal Burkay, Leyla Zana'nın yaptığı açıklamaları, partisi Hak-Par'ın internet sitesinde yazdığı makelede değerlendirdi

Abone ol

Kemal Burkay, açıklamalarıyla gündem yaratan Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın, iç hesaplaşmanın sonucu konuştuğunu savundu ve "Zana bu eşiği aştı" dedi. Burkay, Zana'nın "Kürt sorununu Erdoğan çözer" sözleri için de "Erdoğan'a tam bir güven kredisi açan Zana kadar iyimser değilim" yazdı.

Burkay, Zana'nın açıkladığı görüşlerinde hem doğru hem yanlış değerlendirmeler olduğunu, doğru ve olumlu bulduğu görüşlerinden birinin, Abdullah Öcalan'ın yakalandıktan sonra bağımsızlık gibi temel bir isteği terk ederek, çıtayı çok aşağılara çekmesi olduğunu yazdı.

Burkay, "Zana bunu, 'Türk halkıyla birlikte yaşamaya 'Evet' demek ve yerel yönetimlerin yetkilerini genişletmek' olarak niteliyor. Öyle olunca da PKK'nın bunun için silahlı mücadeleyi sürdürmesinin artık gereksiz hale geldiğini söylüyor ve onu silahları tümden bırakmaya çağırıyor. Bu doğru bir tespit ve öneridir. Ben de zaten uzun zamandır aynı şeyi söylemekteyim" dedi.

Kemal Burkay, Zana'nın birkaç ay önce, "PKK'nın silahları sigortadır" dediğini, son eğerlendirmelerinin değişim için önemli ve bir kırılma noktası olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

OLAN BİTEN ZANA GÖRDÜ

"Zana'yı bu değişime getiren etkenler konusunda değişik yorumlar var. Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin telkinleri bunlar arasında. Bence en önemlisi hayatın gerçekleridir ve bu kapsamda kitlelerin savaştan bıkması ve barış istemesinin siyasiler üzerinde yarattığı basınçtır. PKK'nın yürüttüğü savaşın, geçmiş bir yana, özellikle de son dönemde anlamını tümüyle yitirdiği, Kürt halkına bir yararı olmadığı, tersine çözüm sürecinin önünde bir engel haline geldiği, görebilen herkes için ayan beyandı. Olan biteni Zana ve arkadaşlarının da gördüğüne kuşku yoktu. Ama kapalı kapılar ardında bu gerçeği dile getirirlerken kamuoyu önünde hep sustular veya farklı konuştular. Sanırım Zana'nın iç hesaplaşması sonunda onu konuşmaya itti. Zana bu eşiği aştı. BDP Eşbaşkanı Demirtaş, başta Zana'yı sert biçimde eleştirdi. Ama, çok geçmeden kendisi de, özellikle Dağlıca-Yeşiltaş Karakolu baskını ardından PKK'yı silahlı eylemleri tümden terk etmeye çağırdı. Ötekilere gelince en azından sustular ve bu da bir bakıma Zana'yı dolaylı onama anlamına gelir. BDP kesimi bakımından yanlışı savunmak bundan böyle kolay olmayacak. Bu, havanın artık değiştiğini, rüzgarın başka yönden estiğini ve PKK'nın altındaki zeminin kaydığını gösteriyor. Bu durumda PKK'nın silah bırakmasının yakınlaştığını söylemek kanımca bir kehanet değil."

Burkay, PKK'nın silah bırakması halinde doğal olarak askeri operasyonların da duracağını, bunun siyasetin işini kolaylaştıracağını ancak, bunların tek başına Kürt sorununun çözümü anlamına gelmeyeceğini söyledi. Kemal Burkay, Sorunun sona ermesi, Kürt halkının tüm temel haklarını tanımaya bağlı. Bu da adil bir çözümü, eşitlik temelinde bir çözümü gerektirir" dedi.

ZANA KADAR İYİMSER DEĞİLİM

Kemal Burkay, Leyla Zana'nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili değerlendirmeleri ve Kürt sorununu çözeceğine dair umutlu olduğunu söylediğini hatırlatırken şunları yazdı:

"Erdoğan ve hükümetinin seçimlerde halktan sağladığı yüzde 50 oranındaki destek elbet başlı başına önemlidir. Bunun yanı sıra AK Parti hükümeti darbe girişimlerini savuşturarak, darbecileri cezaevine doldurarak, askeri vesayeti oldukça geriletti ve attığı öteki adımlarla yargı vesayetini de giderdi. Bu Erdoğan'a ve hükümetine önemli bir güç kazandırdı. Erdoğan, geçmişte TRT Şeş'i açmak gibi cesur adımlar da attı. Böylesi güçlü bir hükümet isterse elbet Kürt sorununu çözmek için köklü adımlar atabilir. Ama Erdoğan ve partisi buna hazır ve istekli mi? İşte bu tartışılır. Geçmişte, açılım sürecinin başında kendilerinin böylesine, Kürt sorununun çözümüne elverir ciddi bir projesi yoktu, kanımca bugün de yok. Üstelik Erdoğan'ın son dönemdeki söylemleri, örneğin, Kürt sorununun artık bittiğine dair açıklamalar ve tüm olup bitenlerden sonra Kürtlere ancak haftada 2 saatlik seçmeli dersin uygun görülmesi vb. umut kırıcı. Kürt dili ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili haline gelmeden, kamu alanı da dahil, hayatın her alanında serbestçe kullanılmadan, Kürtlere çoğunlukta oldukları bölgede, yani Kürdistan'da kendi kendini yönetim hakkı tanınmadan (bu eşitlik temelinde bir federasyon, en azından Kebek türü geniş bir otonomi olmalı) bu sorun nasıl çözülecek? Bu ise köklü ve cesur adımlar atmayı gerektirir. Erdoğan ve Partisi böylesine adımları atabileceklerinin işaretini veriyorlar mı, buna hazır ve istekliler mi? Keşke olabilseler. Ne var ki hiç de bunun işaretleri yok, ama tersi işaretler bir hayli var. Öyle olunca da ben bu konuda, Erdoğan'a tam bir güven kredisi açan Zana kadar iyimser değilim."

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜ HÜKÜMETE DEĞİL KENDİ MÜCADELESİNE BAĞLI

Kemal Burkay, AK Parti'nin her yaptığına karşı olmak, olumlu adımlarına destek olmamanın yanlış olduğu kadar, böylesine bir sınırsız güvenin de yanlış olduğunu yazdı. Burkay, yazısına şöyle devam etti:

"Hayalci olmayalım. Hükümetin atabileceği olumlu adımları elbette destekleyelim, onu bu doğrultuda teşvik edelim; ama bilelim ki Kürt halkının özgürleşmesi her şeyden önce onun mücadelesine bağlıdır. Bu mücadele de doğru bir kanalda kitlelerin gücünü birleştirerek sağlanabilir. Silahların susması, siyasetin yolunun açılması bu bakımdan kendi başına önemlidir. Bu Kürt siyasal hareketini hem PKK'nın vesayetinden kurtaracak, hem de devletin baskıları ve ayak diremesi için var olan bahaneleri ortadan kaldıracaktır. Halkımızın barışçı yöntemlerle dile getireceği haklı taleplerin hem Türk, hem dünya kamuoyunda daha çok destek bulması mümkün olacaktır. Kürt halkının özgürleşmesi gibi Türkiye'nin bir bütün olarak demokratikleşmesi de buna bağlıdır."