BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Kelimelerin üstadı 100 yaşında

Türk Edebiyatına ismini altın harflerle kazıdan üstad Necip Fazıl'ın 100. doğum yıldönümü Çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Son etkinlik dün akşam AKM'deydi...

Abone ol

Türk edebiyatına altın harflerle ismi yazılmış birkaç şairden biri olan Üstad Necip Fazıl Kısakürek için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Doğumunun 100. yılı dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 25 Mayıs 2004-25 Mayıs 2005 tarihleri arasında “Necip Fazıl Yılı” ilan edildi. Atatürk Kültür Merkezi’nde, Kısakürek’in doğumunun 100. yılı etkinlikleri kapsamında, ‘Doğumunun 100. Yılında Necip Fazıl Yılı’ programı ve ünlü şairin hayatının anlatıldığı ‘Üstad’ adlı filminin galasının yer aldığı programa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, Devlet Bakanı Beşir Atalay, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da katıldı. Kelimelerin ‘üstad’ı! Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’un kendi sesinden “Kaldırımlar” şiirinin okunmasıyla başlayan programda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sesinden, Kısakürek’in “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiirinin sunumunun ardından kürsüye çıkan Başbakan Erdoğan, Üstad’la üniversite yıllarında hatıralarının bulunduğunu ifade etti ve “Üstad’ı farklı bir şekilde dinleme fırsatını bulduğunu” kaydetti. Bugün 100. yaşında Kısakürek’i andıklarını dile getiren Erdoğan, “Kelime Üstad’ı için söyleyecek söz bulamıyorum. Çünkü, benim kelime hazinem onun gibi zengin değil. Bu saygısızlık olacak diye düşünüyorum” dedi. Necip Fazıl Kısakürek’in “Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya - Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya” derken, bir hedefi verdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: ‘Ufkumuzu zenginleştirdi’ “Sakarya bizim için farklıydı. Biz çok sürünen ama ayağa kalkan Sakarya’yı gördük. İnanıyorum ki o da ebedi alemden bunu izliyor ve görüyor. Bizler o zamanlar adeta bir ideoloji dünyası içerisinde Üstadımızı görüyorduk. Fakat şimdi Kültür Bakanlığımızın albümü farklı. Ufkumuza ufuk katan birçok şairi izleyip, dinleyip onlardan birçok şey alarak dünyamızı zenginleştirmenin gayreti içinde. Bu anlayışla Üstad’ı bugün çok daha farklı anlıyoruz, çok daha farklı tanıyoruz.” Bu arada, Erdoğan’ın, kendi sesinden şiirin dinletilmesi sırasında duygulandığı, törene katılan eşi Emine Erdoğan ile bazı konukların da ağladığı görüldü. Bakan Mumcu ise, Necip Fazıl’ın hiç kuşkusuz Türkçe’nin en büyük şairlerinden biri olduğunu kaydetti. Necip Fazıl’ın kimliğinin, onun ideolojisinden ayrıştırılamayacağını, ama onu ideolojisinden ibaret gibi görmenin de en büyük yanılgı olduğunu belirten Mumcu, bu ülkenin şartlarının zamanla değişeceğini, ama sürekliliği sağlayan şeylerin değişmeyeceğini, bunların da ‘bizi biz yapan şeyler’ olduğunu söyledi. Necip Fazıl’ın hayatının Türkçe’ye adanmış bir hayat olduğunu belirten Mumcu, “Dilin anlam arayışlarına hayatını vakfetmiş olması, doğumunun 100, 200 ve 300’üncü yılında da anılmasını gerekli kılacaktır. Bizden sonraki kuşaklar eminim onu anmaya devam edecektir” dedi. Oğlu Mehmed Kısakürek tarafından senaryosu yazılan ve Aybars Bora Bahyaoğlu’nun yönettiği “Üstad” belge filminin gösteriminden önce pop sanatçısı Funda Arar ve klasik Türk musıkisinin önemli temsilcilerinden Mehmet Güntekin de Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerinden bestelenmiş şarkılardan örnekler sundular. Emine Erdoğan, eşi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sesinden Üstad’ın “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiiri yayınlanırken gözyaşlarını tutamadı. Başbakan Erdoğan’ın da duygulandığının gözlendiği bu sürpriz sunum dinleyicilerden de büyük alkış aldı. “Kısakürek’i ben sundum” Bazılarının Necip Fazıl için ‘kibirli ve gururlu’ ifadesini kullandığını belirten Başbakan Erdoğan, Üstad ile ilgili bir anısını şöyle anlattı: “Milli Türk Talebe Birliği olarak Üstadımıza bir jübile yapacaktık. Bu jübilede ‘takdimi kim yapacak’ diye araştırılırken, Milli Türk Talebe Birliği’nin Cağaloğlu’ndaki genel merkez binasının büyük salonunda finale kalmış 2 üniversiteli genç olarak kendisi bizi dinliyordu. ‘Hangisi daha iyi takdim yapacak’ diye... Benden önce diğer arkadaşım takdime başladı. 4 sayfada sürekli öven, methiyede bulunan cümleler vardı. İkinci A4 sayfasını bitirmişti ki, Üstad asabi bir şekilde ayağa kalktı. Mimikleri şöyle bir gidip gelmeye başladığı anda ‘yeter’ dedi ve arkadaşımı kenara aldı. Ben ise avuç içi kadar kartla Üstad’ı takdime hazırlanmıştım. Ve onu sundum. O da; kendine has üslubuyla ‘Bu genç benim takdimimi yapsın’ dedi. Benden bir ter boşaldı. Çünkü, Üstad’ı ben takdim edecektim. Bu görevi üstlendik. Jübilede takdimi yaptık.” Kaynak : Türkiye