Daha 8 yaşında. Bir gece evleri başına yıkıldı. Annesi ve kardeşleri öldü. Keko bilmiyor, şimdi onları enkazda arıyor.
Abone olBabası yurtdışında olan kendisi köylüler tarafından sağ çıkarılan küçük Keko enkazda annesiyle kardeşini arıyor. Ninesi ile birlikte evlerinin enkazından ayrılmayan Keko'nun bu hali yürek dağlıyor. 112 ekipleri enkazdan güçlükle uzaklaştırdı.
Minik Keko, Okçular köyünü vuran depremin hem şanslı hem de en talihsiz isimlerinden biri... Kurtulduğu için belki şanslı ama kucak kucağa uyuduğu annesi ve minik kardeşini kaybettiği için talihsiz.
ANNESİNİN KOYNUNDA UYUYORDU
8 yaşındaki Keko, babası Almanya’ya çalışmaya gittiğinden beri annesi Ayten Çiçek ve 3 yaşındaki kardeşi Emre Çiçek’le birlikte aynı yatakta yatıyordu. Pazar akşamı da yine aynı şekilde uyudular, kucak kucağa... Ancak deprem Çiçek ailesinin kerpiç evini yerle bir etti.
HALASI KURTARDI
Depremin kerpiç evleri kâğıttan kuleler gibi yıktığı gece kendi çocuklarını enkazın altından kurtaran İpek Çiçek, hemen Almanya’ya işçi olarak giden kardeşinin evine koştu. O evin de yıkıldığını gören İpek Çiçek, enkazın altından cılız bir şekilde “Kurtarın beni” sözlerini duydu. Hemen kızı Canan’la birlikte enkazı elleriyle kazmaya başladı. Önce sesin sahibi minik Keko’ya ulaştı, kucaklayıp toprağın içinden çıkardı.
ANNESİ VE KARDEŞİ ÖLDÜ
Sonra yengesi Ayten Çiçek’i ve yeğeni Emre’yi. Emre’nin minik bedeni depreme dayanamamıştı ancak Ayten Çiçek henüz yaşıyordu. Ancak o da kısa bir süre sonra son nefesini verdi. Keko hemen hastaneye kaldırıldı, depremi ufak sıyrıklarla atlatmıştı.
PSİKOLOJİK DESTEK ALACAK
Keko dün hastaneden taburcu olarak köyüne döndü. Ne annesini kaybettiğinden, ne de kardeşini kaybettiğinden haberi vardı. Yardım malzemeleri getiren ağabeylerinin verdiği cipsleri yiyordu afiyetle. Hamburg’dan hareket eden babasının gelmesini bekliyor dört gözle. Halasının kendisini kurtardığı yeri gösteren Keko, “Karanlıktı, çok korkmadım ” diyor sadece. Keko’yu ailesinin kaybını en az zararla atlatması için verilecek psikolojik destek ve buruk yıllar bekliyor.
HERKES BİLİYORDU TEHLİKEYİ AMA ÇAREMİZ YOKTU
Çok büyük sayılmayacak bir sarsıntıyla Türkiye’nin afet tarihine adını yazdıran Elazığ depreminin bu kadar güçlü görünmesinin tek sebebi yoksulluk. Felaketin bile bile lades olduğunu, kerpiçten evi yıkılan Okçular köyünün 71 yıllık sakini Abdullah Dağdüyen’in şu sözleri ortaya koyuyor: “2003’teki Bingöl depreminde de evin çürük olduğunu gördük ama yapacak gücümüz yok. Ben bu kerpiç evi bile 50 yılda zor yaptım. Herkes biliyordu tehlikeyi ama çaremiz yoktu.”
DEPREMDEN DİĞER ACI HİKAYELER
[PAGE]DOLAPLAR KALKAN OLDU
Yukarı Kanatlı Köyü’nde oturan Abdullah Apaydın, eşi ve 2 çocuğunu ölümden dolaplar kurtardı. Kerpiç evin çöken damının direklerine yatak dolapları kalkan olunca, aynı odada uyuyan aile fertleri kurtuldu. 1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl’de meydana gelen depremde de Çeltiksuyu YİBO’da yatakhanalerde bulunan dolaplar, beton bloklara kalkan görevi yaparak birçok öğrencinin hayatının kurtulmasına neden olmuştu.
Yukarı Demirci köyündeki okul tamamen yıkılırken, Tabanözü köyündeki kullanılmayan okul binaları ile Okçular köyündeki okul lojmanı büyük hasar gördü. Tabanözü’ndeki okula ait 4 binanın 5 yıl önce deprem riski nedeniyle kullanılmadığı, köydeki 40 öğrencinin Bayramyazı Köyü İlköğretim Okulu’na gönderildikleri belirtildi.
ÇALIKUŞU OLACAKTI...
Depremin en talihsiz ailelerinden birisi Yıldız ailesiydi. Rıza ve Melike Yılmaz’ın köydeki evi depremde ayakta kalamamış ancak anne babayı komşuları yaralı olarak enkazın altından çıkarmayı başarmıştı. Aynı odada yer yatağında yatan 3 yaşındaki Zilan, 13 yaşındaki Gönül, 17 yaşındaki Nermin ve 13 yaşındaki Tuğba ise anne ve babaları kadar şanslı değildi; uykularından bir daha uyunamadı. Gönül, köydeki ilköğretim okulunu bu yıl bitirecekti. 8 sınıfa giden Gönül’ün en büyük hayali öğretmen olmaktı. Tek korkusu ise ailesinin okumasına izin vermemesiydi. Ama rehberlik öğretmeni Salih Turalı ve okul müdürü Adnan Köktepe kızın babasını ikna etmişti. Başarılı Gönül okuyacak öğretmen olacaktı. Ama deprem buna izin vermedi.
MUCİZENİN ADI: ALEYNA
Elazığ’da oturan Melike Yüksel, 15 gün önce dünyaya getirdiği kızı Aleyna’yı, geçtiğimiz pazar günü Okçular köyündeki kayınvalidesi ve kayınpederinin yanına getirdi. Kibar ve Davut Yüksel, torunlarını dünya gözüyle görmenin mutluluğunu yaşadı. Anne Melike Yüksel, beşikteki Aleyna’yı gece üşümemesi için kayınvalidesi Kibar Yüksel’le yan yana yattığı yatağa aldı ve aralarına yatırdı. Sabaha karşı şiddetli sarsıntıyla neye uğradıklarını şaşıran Melike ve Kibar Yüksel, dam üzerlerine yıkılırken Aleyna’yı kurtarabilmek için üzerine kapaklandılar. Yerle bir olan evin tavan direkleri altında kalan gelin ve kaynana hayatını kaybederken, Aleyna aralarında oluşan bu ‘hayat boşluğu’ndan yaşama tutundu. Deprem sonrası eve gelen yakınları çıkardı onu evden. Dede Davut Yüksel de başka bir odanın enkazı altında hayatını kaybetti. Köyde herkesin ilgi odağı olan Aleyna şimdi, Kızılay’ın kurduğu çadırda diğer yakınlarının yanında yaşıyor.
Mezarlıkta en zor ziyaret
Aleyna’nın amcası Şemsettin?Yüksel, Aleyna’nın kurtulmasına sevinse de annesini, babasını ve yengesini kaybetmiş olmanın acısını yaşıyor. Dün aile fertlerinin mezarlarını ziyaret eden Şemsettin Yüksel’i mezarlıktan ayırmak güç oldu.
EVLAT ACISI DİNMİYOR
Okçular köyünde 18 yaşındaki kızı Hatice’yi kaybeden Süpha Kılıç’ın gözyaşı dinmiyor. Evinin önünde bütün gece Kürtçe ağıtlar yakan Kılıç, “Ben kapının yakınındaydım. Sürünerek çıktım. Ama kızım arka odada uyuyordu” diye ağladı.
DÖRT KARDEŞİNİ KAYBETTİ
Yukarı Demirci köyünde evlerinin yıkılması sonucu 4 kardeşini kaybeden 19 yaşındaki Özcan Demirtaş büyük acı yaşıyor. Kardeşleri 18 yaşındaki Özlem, 16 yaşındaki Kibar, 14 yaşındaki Fatih ve 12 yaşındaki Fuat’ı kaybeden Demirtaş, “Deprem gecesi yemeğimizi yiyip erkenden uyuduk. Çünkü küçük kardeşlerim Fuat ve Fatih okula gidecekti. Ama sabaha karşı yaşanan depremde duvarın yanında uyuyan 4 kardeşim enkaz altında kaldı. Evimiz kerpiçten olmasaydı, şimdi belki de yaşıyor olacaklardı. Çünkü hepsi üzerine toprak dökülmesi nedeniyle boğularak öldü.” dedi. Uyumadan önce kardeşlerine “iyi geceler dileğinde” bulunduğunu söyleyen Demirtaş, sabah cesetlerini elleriyle eştiği enkaz altından çıkardığını anlattı. Demirtaş, “6 kardeştik, şimdi küçük kardeşim Abdullah ile kaldık” diye gözyaşı döktü
ÇALIKUŞU OLACAKTI...
Depremin en talihsiz ailelerinden birisi Yıldız ailesiydi. Rıza ve Melike Yılmaz’ın köydeki evi depremde ayakta kalamamış ancak anne babayı komşuları yaralı olarak enkazın altından çıkarmayı başarmıştı. Aynı odada yer yatağında yatan 3 yaşındaki Zilan, 13 yaşındaki Gönül, 17 yaşındaki Nermin ve 13 yaşındaki Tuğba ise anne ve babaları kadar şanslı değildi; uykularından bir daha uyunamadı. Gönül, köydeki ilköğretim okulunu bu yıl bitirecekti. 8 sınıfa giden Gönül’ün en büyük hayali öğretmen olmaktı. Tek korkusu ise ailesinin okumasına izin vermemesiydi. Ama rehberlik öğretmeni Salih Turalı ve okul müdürü Adnan Köktepe kızın babasını ikna etmişti. Başarılı Gönül okuyacak öğretmen olacaktı. Ama deprem buna izin vermedi.
AMBULANSTA CENAZE NAMAZI
Köylüler, arka arkaya gelen cenazeler nedeniyle hayatlarının en acılı gününü yaşadılar. Son olarak köye geç saatlerde gelen Kader Yıldız, Medine Akdağ, Muhammed Polat ve Netice Polat’ın cenazeleri, gecenin karanlığında son yolculuklarına uğurlandı. Köy mezarlığının girişine yanaştırılan ambulansta, 4 çocuğun cenazesi indirilmeden namazları kılındı. Çığlıklar, feryatlar arasında felaketin gecesinde şanssız çocuklar toprağa verildi.