Ahmet Kekeç son günlerin 'olay yazarı' Nihat Genç'in 'olay istifası'nı değerlendirdi. Kekeç, okurlarına kısa bir ufuk turu yaptırdığı yazısında Genç'i fazla alıngan bul
Abone olYenişafak yazarı Ahmet Kekeç, son günlerin olay yazarı Nihat Genç'in sürpriz istifasını değerlendirdi. Usta yazar Kekeç, olay yazar Genç'e dedi ve şöyle devam etti:
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak:
Leman dergisini her hafta okurum; "Kozzi"ye, "Erdener Abi"ye, "Gatana"ya bayılırım... Mehmet Çağçağ'ı severim. Bir-iki kez eski büroda Çağçağ'la oturduk, çok güzel muhabbet koyulttuk...
Behiç Pek: Sessiz, mütevekkil, bilge adam. Harikulade çizgisi, harikulade mizahı var. Murat Menteş'li, Adnan Özer'li bir ikindi sonrası muhabbetinde sessizce sokuluşunu, utangaç gülümseyişini hatırlıyorum. Nasıl güzel bir adam! Aslan Özdemir'i de pek beğenir ve tutarım; tek başına harikalar yaratıyor "Kaçak Yayın"da.
Ve Nihat Genç...
Leman dergisini çoğu zaman "Nihat ne yazmış, bu kez bizi nasıl bir kardeşlik vasatına çağırıyor" düşüncesiyle alıyorum; yazılar bazen 6 puntoya düştüğü için okumakta güçlük çekiyorum. Ama okuyorum. Nihat Genç çünkü, çok iyi, çok güçlü, çok farklı bir yazar. Romanları, hikayeleri, denemeleri...
Disiplinsiz bir yazar; bazen özensiz, bazen savruk... Bir sürü şey söylenebilir. Ama gücünü, büyük ölçüde, bana hiçbir zaman "nakısa" gibi görünmeyen bu disiplinsizlikten alıyor. Belli bir yazı disiplinine kavuştuğu an Nihat Genç ölmüştür.
Birçok konuda farklı düşünüyoruz. Ben, galiba, biraz daha liberal bakıyorum. Bunu konuştuk. Süleymaniye Camii'nin gölgelediği bir çay evinde, o eşsiz azamete bakarak, küçücük taburelere tünemiş... Birçok konuda farklı düşünüyoruz ama "kardeşleşme" vasatında birleşiyoruz.
Nihat Genç, en çok haksızlığa uğramış yazarlardan biridir. Korkulan biridir de... Birçok kimse onun "denetimsizliği"nden ürker. "Bulaşmayayım şuna" sözünü çok duymuşumdur. Hiç öyle biri değildir oysa; omuzladığı ağır yük, kendini sorumlu saydığı ağır meseleler ortaya hırçın, sözünü sakınmaz, lafa "pat" diye ortasından dalan bir fenomen çıkarmıştır, ama bunlar sadece görüntüden ibarettir. Nihat Genç, dünyanın en centilmen, en beyefendi, en şövalye, en rakik yazarlarından biridir.
Sözü, Engin Ardıç'ın, Leman dergisi hakkındaki yazısına getirmek istiyorum. Nihat Genç, bu yazıyı gerekçe göstererek çalıştığı gazeteden istifa etti. Bu yazıyı kişiliğine, yazarlığına saldırı saydı.
Engin Ardıç, "Kafası karışık bu çocukların" diyordu. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum.
Evet, "donuna sahip çık" eylemi, "öteki" fikriyatını tahkim eden "faşizmlere" karşı hoş ve bir o kadar da çocukca bir eylemdi ama, kafa karışıklığı sadece yanlış sınıfsallıklardan ibaret değil. Hepsini tek tek sevdiğimiz ve bağrımıza bastığımız bu arkadaşların "otorite"yle ilişkileri, daha doğrusu "otorite"ye bakışları da problemli.
Bu ülkede koskoca bir "28 Şubat süreci" yaşandı. Yazarlar fişlendi, yazarlar andıçlandı. Acımasızca sürek avları düzenlendi. Merve Kavakçı başörtüsüyle Meclis'e girmeye cüret ettiği için toplumsal lince maruz kaldı. Evine geceyarısı baskınları düzenlendi. Çocukları okulda, servis minibüsünde, sokaklarda tartaklandı. Hiçbir psikolog, hiçbir aile uzmanı, hiçbir ebeveyn bu vahşete itiraz etmedi. Büyük gazetelerimiz bu çocukların yaşadığı büyük şoku serinkanlı bir habercilik diliyle aktarmakla yetindi.
Bütün bunlar olurken Merve Kavakçı'yı her hafta "haftanın lalesi" adayları arasında gördük. Leman'cı arkadaşlar "düşene vurmayı" muhalefet, eleştirel tutum, daha da acıklısı "komiklik" sayıyorlardı
Hükümete vurabilirsiniz, Başbakan'ı türlü kılıklarda resmedebilirsiniz, uyuyan bakanla ilgili komik şeyler çizebilirsiniz. En fazla tazminat davası açar, paranızı alırlar. Fakat muhalefet, daha doğrusu sahih muhalefet, "görünmez iktidar odağına" karşı yaptıklarınızdır.
Biz niçin "haftanın lalesi adayları" arasında postmodern darbecileri, andıç yazarlarını, hukuku katletmekle övünen başsavcıları, yazar susturan bürokratları görmedik? Ülkenin tek mizah dergisi niçin beş yıl boyunca tatlı muhalif sularda gezindi, niçin "mış gibi" yapıp durumu idare etmeye çalıştı?
Engin Ardıç, "kafası karışık bu çocukların" diyordu ama, Nihat Genç'e de sevgiyle yaklaşıyordu. "Bizim Nihat Genç" diyordu, "Bizim Nihat Genç de orada yazıyor..."
Ne var yani bunda?
Keşke bizim Nihat Genç, bizim Engin Ardıç'ın yazısından alınganlık çıkarmasaydı.