BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,00
ALTIN 3.011,45
HABER /  GÜNCEL

Kekeç de Çölaşan'ı haksız buldu!

Yeni Şafak'ta Emin Çölaşan'ı eleştiren yazarlar artıyor. Ahmet Kekeç'te Çölaşan'ın aynı yazılar ve başlıklar kullandığını örneklerle köşesinde tek tek sıraladı...

Abone ol

Taha Kıvanç'ın Emin Çölaşan'ın aynı şeyleri yazdığı doğrultusundaki açıklamalarına aynı gazetede yazar olan Ahmet Kekeç'ten destek geldi. Kekeç, yazısıyla Fehmi Koru ve Taha Kıvanç'ın safına katılmış oldu. Kekeç Çölaşan'ın aynı başlıklar ve yazılar yazdığını örnekleriyle köşesinde şöyle sunuyor:

Benim ve tabii Fehmi Koru'nun atladığı önemli bir ayrıntıyı, "Medya Dördüncü Kuvvet" yazarı Ertuğrul Acar yakalamış. Herkesle ve bu arada kendisiyle de kavgalı Emin Çölaşan, sadece Kubilay günlerinde değil, rutin günlerde de bazen aynı yazıyı yayımlıyor...

Kubilay ve Ramazan yazılarındaki benzerlik, hadi diyelim ki "tematik zorunluluktan" kaynaklanıyordu; peki ağız dalaşına giriştiği kişilere, dönüp dolaşıp aynı satırlarla, hatta bazen aynı yazıyla mukabelede bulunmasına ne buyurulur?

Örnekse, Fehmi Koru'yla ilgili yazdıkları...

Çölaşan, tesadüfe (!) bakın ki, Koru'yla ilgili yazılarında da, "Kubilay ve Ramazan yöntemini" benimsemiş. 17 Haziran 2000 tarihli yazısının başlığı, "Takke düştü kel göründü!" Bu yazı şu satırlarla başlıyor: "Kamuoyunda 'takkeli liboş' olarak bilinen ve dinci gazetede yazarlık yapan Fehmi Koru isimli şahıstan geçenlerde burada söz etmiştim. İşi gücü önüne gelene iftira atmak, yalan yazmak, dedikodu üretmektir. Bunu da çoğunlukla Taha Kıvanç ismi altında yapar. Gerçek ismini bile kullanmaktan korkan biridir..."

Hemen bir arşiv taraması yaptım. Çölaşan'ın "geçenlerde" diye adres verdiği yazı yok; muhtemelen elektronik arşiv uygulamasından önceki yazısına gönderme yapıyor. Beyazıt Kütüphanesi'nde bulunabilir ama, kim gidecek, ciltleri raflardan indirecek, tek tek sayfaları çevirecek! Uzun iş... Mutlaka bu yazının başlığı da aynıdır ve mutlaka aynı sözcüklerle başlıyordur.

Çölaşan'ın "ulaşabildiğimiz" ikinci Fehmi Koru yazısı ise, 25 Aralık 2004 tarihini taşıyor. Fakat, aynı yazı olduğu anlaşılmasın diye başlıkta küçük bir değişiklik yapmış: "Takkesi düştü keli göründü!"

Başlıktaki "si" ve "i" farkının yeterli olacağını düşünen Çölaşan, yazıda da ufak-tefek değişiklikler yapmış. Bu yazı da şöyle başlıyor: "Bizim medyada 'takkeli liboş' adıyla bilinen, İslamcı bir gazetede Taha Kıvanç takma ismiyle çoğu uydurma dedikodu yazan Fehmi Koru isimli yakışıklı, dünkü yazısında müneccimlik yapmış ve benim aynı günkü -yani dünkü- yazımda Kubilay olayını yazacağımı, hatta yazımda aynı cümleleri kullanacağımı önceden bilme becerisini göstermiş! Valla helal olsun!"

Ertuğrul Acar'ın atladığı bir ayrıntıyı da ben hatırlatayım: Çölaşan, Fehmi Koru'yla giriştikleri "ajan" tartışmasında da sürekli aynı yazıyı yayımladı. Bu yazıların dökümü Fehmi Koru'da vardır, günün birinde mutlaka açıklayacaktır. Belki dava dosyası için saklıyordur, bilmiyorum!

Fakat daha da önemli ayrıntı şu:

Çölaşan, "Kubilay ve Ramazan yazıları" yöntemini başkaları için de kullanmış.

Örnek mi?

Melih Gökçek...

Bugüne kadar kaç "İ nokta Melih" yazısı yazdı, hatırlamıyorum. Belki onlarca, belki yüzlerce. Tesadüfe bakın ki, bu yazılardaki "Müddei Çölaşan"ın söyledikleri de, ufak-tefek değişiklikler ve takdim-tehirlerle birlikte, hep aynı. Şu sıra Melih Gökçek yazısı yazmıyor. Neden acaba? Gökçek'in, Çölaşan'dan kazandığı son tazminatla top alıp çocuklara dağıttığını istihbar ettim. "Emin Usta Dönerleri"nden sonra... Tövbe tövbe!

Hemen aklıma, Çölaşan'ın Mehmet Barlas'la ilgili yazdıkları geliyor. Elimde ayrıntılı bir döküm yok ama, hatırlayabildiğim kadarıyla, Barlas yazılarında da, aşağı-yukarı, aynı sıfatlar, aynı tamlamalar, aynı hakaret sözcükleri... Bazen, blok halinde, aynı paragrafı aktardığı bile oluyordu.

Bir de Çölaşan'ın yazmadıkları, yazamadıkları var. "Self-plagiarism" olmasın diye örnek sunmuyorum, neme lazım! Meraklısı, Yeni Şafak'ta "Çölaşan'ın yazamadıkları" konusunda bir "arşiv taraması" yapabilir.
YAZI:Ahmet KEKEÇ

kek