İstanbul Barosu'nun Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki taraflı tutumu, bütün kesimlerin tepkisini çekiyor...
Abone olÜmit Kocasakal'ın başkanlığını yaptığı Baro, özellikle son dönemde Balyoz davasında işi daha da ileri götürdü.
Baro adına davayı izleyen heyet, duruşma salonunda hakim ve savcılarla hakarete varan tartışmalara giriyor. Baro'nun yanlı tavrı, yaşanan bazı olaylarla iyice deşifre oldu. Balyoz davasında bazı sanık ve avukatlar 'boykot' kararı almıştı. Karar gereği avukatlar duruşmaya katılmıyor. Bu durumun tespitini yapan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, geçtiğimiz duruşmada İstanbul Barosu 'ndan sanıklar için avukat tahsis edilmesini talep etti. Ancak Baro, mahkemeye gönderdiği cevapta, sanıkların avukatlarının istifa etmedikleri gerekçesiyle avukat ataması yapamayacağını bildirdi.
Aynı Baro, KCK davasında çok farklı bir tutum sergilemişti. KCK terör örgütüne yönelik Kasım 2011'de İstanbul'da gerçekleştirilen operasyonlarda 42'si avukat toplam 46 kişi gözaltına alınmıştı. Şüphelilerin avukatları, soruşturmanın usulsüz ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla sorgulamaya katılmayacaklarını açıklayarak mahkemeyi boykot etti. Suçun vasfı gereği sorguda zorunlu müdafilik durumu olduğu tespitini yapan mahkeme, İstanbul Barosu'ndan avukat talep etti. Baro, şüphelilerin özel avukatı olduğu halde CMK'dan 8 avukat görevlendirerek mahkemeye göndermişti. Ancak şüpheliler, barodan gelen avukatları kabul etmeyerek savunma haklarını kullanmamıştı.
Genç Baro Gazetesi sahibi Avukat Nejat Kazan, Baro'nun bu çelişkili tutumunun hukuki temeli olmadığını anlatıyor. Kazan, "CMK özel avukat bulunmadığı hallerde uygulanır; ancak özel avukat da müdafilik görevi olarak duruşmada hazır bulunmaz ise yargılama devam etmesi gerektiği için barodan avukat görevlendirilmesi gerekir" diyor.