BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,58
ALTIN 2.959,13
HABER /  GÜNCEL

Kazım Koyuncu ırkçılığa sevk etmedi

Kazım Koyuncu, geçen hafta gözyaşlarıyla uğurlandı. Koyuncu'nun yakın arkadaşı ve meslektaşı Volkan Konak, Derya Sazak'a konuştu. Konak'ın gözüyle Koyuncu:

Abone ol

Koyuncu'nun müziği Lazların 'varız' sesidir

Konak, "Kazım Koyuncu, devrimciydi, hümanistti. Ancak hiçbir zaman müziğinde insanları isyana, bölgeciliğe, ırkçılığa teşvik etmedi. Lazların da bayrağını taşıyordu. Ama Tuncelili de sevdi" diyor

DERYA SAZAK: Geçen hafta kaybettiğimiz Kazım Koyuncu'nun ardından 15 bin kişi yürüdü. 'Etnik müzik' yapan, solcu bir sanatçıyı böylesine sahiplenmenin nedeni Çernobil'e bağlanan kanserden ölümlerdeki artışa karşı duyarlılıkla sınırlı olmasa gerek. Yakın arkadaşı olarak Kazım'ı Karadenizlilere sevdiren müziğin felsefesi neydi?
VOLKAN KONAK: Kazım'ın Çernobil ve kanserle anılmasını istemiyorum. Canım acıyor. Kazım'ın müziğini konuşmalıyız. Kişiliği, son yolculuğunda onu uğurlamaya gelenleri birleştiren sosyal olgular nedir, bunları görmeliyiz.
Sanatçı, devrimci olmalıdır. Hümanist olmalıdır. Kazım, devrimciydi, hümanistti, insandı. Lazların da bayrağını taşıyordu.
Karadeniz'de, Laz, Gürcü gibi gruplar var. Kazım, Laz'dı. Hopalı. Laz kültürünü temsil ettiği için de geniş bir destek gördü. Trabzon'un aydın bir yapısı vardır. Milattan önce 753 yılında kurulan şehrin tarihi, Londra, Paris, İstanbul ve Roma'dan önceye gidiyor. Kent bu kültür mirasının üzerine oturuyor, bakmayın Trabzon'daki son linç hadisesine, o bir provokasyondu. Kazım Koyuncu'ya da Trabzon'un sosyal demokrat yapısı sahip çıkmıştır.

Tulumun yükselişi
Karadenizli olma kimliğinin, müziğine yansıması nasıl oldu?
Kazım'ın müziğinde kemençe var, tulum var. Bizim kokumuz, rengimiz var. Ben Volkan Konak müziği yapmıyorum, beste müziği yapıyorum. Medya öyle algılamıyor. 'Karadenizli şarkıcı' diyor. 1992'de beste müziğini Karadeniz'e getirdiğimde Kazım liseyi bitiriyordu. Laz rock grupları vardı, amatörce çalışıyordu, 1995-96'larda İstanbul'a geldi, kendi orkestrasını kurdu ve daha sonra ilk albümünü çıkardı. Kazım'daki o devrimci boyutu gördüm. Müziğe asla bencil bakmadı. Kazım Koyuncu'nun müziği bir yaşam biçimi, bir duruştu. Trabzon muhalif bir şehirdir. Bu protest ruh, Kazım'ın müziğine yansımıştır.

Yöreden kopmadı
Kazım'ın yükseliş serüveni nasıl başladı? Son dönemde Karadeniz türküleri söyleyerek, horon teperek şöhret olan pop sanatçıları görüyoruz, sizlerin farkı nerede?
Kazım etnik rock, hatta zaman zaman folk müzik yapıyordu. Yöreden, köklerden kopmadığı için seviliyordu. Karadeniz derlemelerini seslendiriyordu. Mekrel (Laz) halk şarkıları vardır. Gürcü ve Laz müzikleri çok yakındır. Mesela Dido, Gürcistan'da söylenen bir halk şarkısıdır; Kazım onu derleyip Türkiye'ye kazandırdı. Türkçe söylediği şarkılar da çok: 'Oy dumanlar dumanlar, hep dağları sardınız, yüreğimin derdini bilseniz, ağlardınız.'

Balkan ezgilerini Türkiye'ye taşıyan Goran Bregoviç gibi, Kazım Koyuncu da Karadeniz'in sesini, pop arabeskten sıkılan kentli dinleyiciye, üniversite gençliğine sevdirmeyi başarmış ve yeni bir trend yakalamıştı.
Kazım'ın müziği ve sesi, Lazların bir çıkışı, 'Bu ülkede biz de varız' mesajının ifadesiydi. 'Bu ülkeyi biz karşılıksız seviyoruz' diyenlerin dışa açılımıydı.

Lazların çıkışı
Şöyle bir eksen kullandı: Yöresellik, ulusallık sonra evrensellik. Kazım bu geçişleri iyi yaptı. Lazca halk ezgileri, Hemşin türküleri. Müziği insanlara çok samimi ve sıcak geldi. Vazodaki bir çiçek değildi Kazım, topraktaki bir ağaçtı. Etnik motifleri çağdaş değerlerle birleştirince insanlar daha iyi algıladı, daha evrenselleşti ve geniş kitlelere ulaştı. Lazlar çok sahiplendi ama Tuncelili de sevdi Kazım'ı, Karadenizli olmayan kesimler de.

Kazım Koyuncu gitar çalıyordu ama yerel enstrümanlar da vardı müziğinde, kemençe, tulum gibi. Türküden rock'a geçiş nasıl oldu? CD dışında, film müzikleri de yaptı.
Gülbeyaz'ın müzikleri beğenildi. Televizyon çok etkili bir araç, Şevval Sam'la bir düetleri oldu. Dizi müziği de Kazım'ın tanınmasına katkı yaptı. Müziğinde etnik sazları öne çıkardı, mesela kemençe ve tuluma çok büyük katkı yapmıştır.

Müzikten para kazanmadı
Tulumu alıp, klavye, bas gitar, davulla iyi kullandığınız zaman İskoç, İrlanda müziği gibi enteresan bir tını çıktı ortaya. Yüzyıllardır bu müzik Karadeniz yöresinde dinleniyor. Mesele bunu çağdaş bir yorumla yeni bir dinleyici kitlesine iletmekti. Kazım o demir kafesin içinde yanan mumu insanlara açtı. Laz müziğini, evrensel bir dille yurtdışındaki insanlara ulaştırdı. Kendi genç dinleyici kitlesini yarattı. Gökkuşağına yeni bir renk ekledi.

Konserler de bu yükselişte etken olmalı.
İdealist konserlerdi, ücretsiz yüzlerce konser verdi. Üniversiteler, yardım konserleri. Kazım müzikten para kazanmadı diyebilirim.

İsyana teşvik etmedi
'Karadeniz'in hırçın çocuğu' imajını konserler mi sağladı?

Bence duruşu. Müziğin içindeki ses, ritim, coşku hepsini koyabilirsiniz. Ama en önemlisi DNA. Solcu, devrimci bir aileden geliyor. Ancak Kazım hiçbir zaman müziğinde insanları isyana, bölgeciliğe, ırkçılığa teşvik etmedi. Hayır. Kazım, halk ezgileri okudu. 'Ben seni sevdim', 'Gelavara deresi', 'Dido' bir halk türküsüdür. Bunları söylerken, duruşundan kıyafetine her şey Kazım'ın bir hümanist, devrimci, halkçı olduğunu gösteriyordu.
Kazım'da şiddet olgusu hiç yoktu, inanılmaz geniş yürekli, yumuşak tonlarda bir insandı. Ben mesela agresifim. Herkes Fatih'in torunu olamaz, ben Deli İbrahim'in torunuyum. Kazım beni bile törpülemişti.

Kazım Koyuncu bir devrim yaptı

Geriye baktığınızda, anılar galerisinde ne görüyorsunuz?
Sunay Akın, oyuncak müzesini açıyor. Oyuncaklar arasında oynarken babası içeriye giriyor. Babasının lafı şu: 'Döndük bir daha başa!..' Kazım'dan sonra ben de döndüm başa. Yoldaşımı kaybettim. Kazım müziğiyle öne çıktıkça, ben başka alanlara kayacaktım, belki siyaset yapacaktım. Tekrar başa döndük.
Hastanede beş aydır yanındaydım. O kadar yufka yürekli ve saftı ki... Kemoterapi görüyor, bana diyordu ki, "Abi sana çok üzülüyorum!" Niye?.. "Süratli araba kullanıyorsun, kaza yapacaksın."
Bir popülist akım gidiyor, Kazım öldü, Çernobil. Nişanlısıyla konuştuk, buna çok üzülüyoruz. Kazım, kanserle değil tebessümüyle, müziğiyle anılmalı.

Kazım, 'star' olmak istemeyen, ancak ölümüyle birlikte peşinden 15 bin kişinin yürüdüğü medyatik olmayan bir sanatçıydı, öyle mi?
Biz sahne sanatçısıyız, konserlere çıkarız, televizyon şovlarında pek fazla görünmeyiz. Sahne sanatçısının ölümü bir kayıptır, televizyon sanatçısının yerine yenisi gelir. Kazım giderken, karanlığa ışık yaktı. Dedi ki, 'Ey insanlar, porselen dişleri ve selülitlerin konuşulduğu şöhretlerle, sahne sanatçıları farklıdır.'
Halk bu ayrımı gördü. Kazım bir devrim yaptı, ona teşekkür borçluyuz.

Nâzım gibi Türkiye sevdalısı

Türkiye'de etnik kimlik, müzik, televizyon denince akla önce Doğu, Güneydoğu geliyor. Karadeniz'de 'etnik müzik' yapan, Lazca şarkı söyleyen Kazım Koyuncu'nun ardından, Trabzon'da sergilenen dayanışmanın 'sol' bir içeriği de olduğuna göre, birkaç ay önce yine Trabzon'da bildiri dağıtan bir gruba karşı sergilenen şiddet ve yükselen 'milliyetçi dalgayı' nasıl yorumlamak gerekiyor?
Bunu Trabzon olayına indirgememek lazım. Kazım'a üzülmeyen hiçbir bölge yok Türkiye'de. Birçok şeyi yaşayamadı, müziğe doymadı, Karadeniz'de her evde bir kanser vakası olduğu için Çernobil'le ilgili çağrışımlar uyandırdı.
Trabzon'da bildiri olayı bir provokasyondu fakat bir maçtan sonra yürüyüş yaptı Trabzon halkı. Onun üzerinde niye durulmuyor? Dünyada futbol için miting yapılan tek şehirdir Trabzon. Bu da bir başkaldırıdır.
Karadeniz uçlardadır. Ama deniz insanından çekinmesinler. Deniz insanının şeriatçısı bile Cumhuriyet'i sahiplenir. Korkmasınlar. Kazım, Türkiye sevdalısıydı. Ondaki Türkiye sevdası Nâzım Hikmet'inki kadar yamandı. Hümanistti. Laz müziği yaptı, kendi kültürünü yaşatmak istedi. Ama şoven değildi.

MİT gelenleri izliyor
Karadeniz'de ırkçılık olmaz. Deniz insanı dünyalıdır. Denizdeki savaşlar bile bir hafta sürmüştür. Küçülmeyi değil, büyümeyi düşünür. Hemşin yaylalarından İrlanda çayırlarına kadar dünya benim olsun ister. Oradaki etnik zenginliği, kültürü lütfen elimizin tersiyle itmeyelim. Bazı kesimler aşırı milliyetçiliği kaşıyarak turizmi öldürüyorlar. Esnaf çok rahatsız.

Nasıl?
Sumela Manastırı'na niye gelemiyor insanlar? 20 kişilik grup gelse MİT peşlerine takılıyor. Bu işgüzarlıktır. Rumlar gelsin, Sumela'da hacı olsun. Biz Arabistan'a gidiyorsak, oraları almaya mı gidiyoruz? Rum'u, Ermeni'si... Bırakın insanlar bu zenginliği yaşasın. Bu bir kültür mozaiği.

Çok iyi gitarcı değildi...
Kazım Koyuncu'nun bir müzik eğitimi var mıydı?
Alaylıydı ama kendini yetiştirmişti. Bu o kadar önemli mi? İnce Memed romanını yazan Yaşar Kemal de Çukurova'dan çıktı. Ben konservatuvar mezunuyum, ölçü değil ki bu. Müzik samimiyettir.
Aşık Veysel üç tane perdeye bastı, biz o sesleri bulamıyoruz. Konservatuvarda beş yıl bağlama okudum sonra klasik gitara geçtim. O sesleri bulamadım. Ruhi Su, çok mu iyi bağlama çalıyordu? O kadar güçlü bir sesti ki, bu bir renk.
Kazım belki çok iyi bir gitarcı değildi ama çok iyi bir virtüözdü. Çok iyi tınılar yakalamıştır. Kemençeye, tuluma müziğiyle katkı yapmıştır. Etnik sazları, rock gitarı birleştirmek kolay bir şey değil. Büyük kayıp, çok üzüntülüyüm.

4 aylık anket çalışması başlatacağız

Koyuncu kanserden ölünce, Karadeniz'de yaygınlaşan hastalığın 1986'da Çernobil'deki kazayla bağlantısı tartışmaları güncelleşti. Siz buna inanıyor musunuz?
Bunu araştıracak olan üniversiteler. Ölmeden önce şunu söylediğine tanığım. 'Ah abicim' dedi, '1986'da lisede okuyordum, o yağmurları hep yedik.' Kafasında radyasyon kuşkusu vardı. Biz Türkiye'de kendimizi ifade edemiyoruz. Atom Enerjisi sınıfta kalmıştır, onlar Çernobil'i örtbas etmek zorundadır, aksi halde nükleer enerjiyi savunamaz.

Bakanlıkta araştırma yok
Benim ailemden 7 kişi kanserden öldü. Kazım'ın ölümünden sonra bir profesörle tartışıyoruz, Sağlık Bakanlığı'nda böyle bir araştırma olmadığını itiraf etti. Hastanelerde sadece kanserden ölenlerin istatistiği tutuluyor. Oysa bunları Çernobil öncesi ve aradan geçen 20 yılda gözlenen artışla vakalardan yola çıkarak karşılaştırmak gerekiyor.

Karadeniz'de travma var
Karadeniz'de büyük bir travma yaşanıyor, Çernobil'i kader gibi görüp doktora gitmiyorlar.
Nagasaki ve Hiroşima'ya atılan bombanın bin misli büyüklükte bir patlamadan söz ediliyor Çernobil'de, ben söylemiyorum Discovery Channel'de belgeseli var. Bin misli patlamanın yüzde bir de etkisi yok. Doğu Avrupa altı ay konserve yiyor. Benim ülkem elde kalan fındıkları askeriye ve okullara dağıtıyor. Belki de hiç etkisi yok, Karadeniz'deki kanser vakaları kalıtsal.

Servetimi harcarım
Bilime çok inanıyoruz, neyse doğrusu araştırılsın. Bütün servetimi harcamaya hazırım, 4 aylık bir anket çalışması başlatacağız. Alana ineceğiz. 1986'dan sonraki ölümleri çıkaracağız. Ekime kadar süre verin, bu araştırmanın sonuçlarını açıklayacağım. Karadeniz Teknik Üniversitesi ne yapıyor? Bunları yapmak hastanelerin, onkoloji enstitülerinin görevi değil mi?
Çernobil olduğunda ilk yasaklama üniversitelere geldi.

Güvercinlerim 4 bacaklı doğuyor

İsveç açıklamasa, Ruslar gizleyecekti. Bizim bakanlar da Çernobil'in etkilerini azaltmak üzere radyasyonlu çayları 'temiz' diye içtiler.
Cahit Aral kurban seçilmiş, o çayları içti. Karadeniz halkı şunu istiyor, bir özür dilensin! Sağlık taraması yapılsın. Ailemden 7 kişiyi gömdüm, 42 yaşında ölenler var.
Bende güvercin besleme merakı var. Benim güvercinlerim Maçka'da dört bacaklı doğmaya başladı, kanatlarından ayakları çıkmaya başladı, bunlar Malboro mu içiyordu? Lösemili çocuklarımız da sigara mı içiyordu?

KİMDİR?

1967'de Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu. İstanbul Teknik Üniversite (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nı bitirdi. Konak, ilk albümü "Efulim'i" 1993 yılında yaptı. Ekim 1994'te "Gelir misin Benimle" adlı albümünü, daha sonra da üçüncü albümü olan "Volkanik Parçalar"ı çıkardı. Konak, Nisan 1998'de "Pedaliza" isimli albümünü hazırladı. Gazeteciler Cemiyeti, çeşitli vakıf ve dernekler tarafından yılın sanatçısı seçilen Konak, 2000'de "Şimal Rüzgârı", 2003 yılında ise"Maranda" isimli albümünü piyasaya sundu.

Röportaj: Derya Sazak
Kaynak: