BIST 9.643
DOLAR 34,59
EURO 36,30
ALTIN 2.984,99
HABER /  POLİTİKA

Kazan faturayı DYPye kesti

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, 28 Şubat sürecinde DYP'nin sağlam duramadığını iddia etti.

Abone ol

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, ''28 Şubat sürecinin etkileri şu anda da AKP'ye rağmen devam ediyor, gidiyor'' dedi. Kazan, parti genel merkezinde, düzenlediği basın toplantısında, 28 Şubat'ın mahiyeti itibariyle, ''bir askeri darbe'' ya da ''muhtıra'' değil, Türkiye'de, ''kendine özgü, ilk defa görülen bir müdahale şekli'' olduğunu söyledi.

DEMİREL'İN TAVRI
Birçok kesimin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, bu safhadaki müdahalelerini, ''bir darbeyi önlemek'' şeklinde yorumladığını ifade eden Kazan, ''Üzülerek ifade ediyorum ki, Demirel, 28 Şubat'ın aktörlerinden bir tanesidir'' dedi. Erbakan'ın, MGK toplantısının ardından neden istifa etmediği yorumlarına da değinen Kazan, ''İstifa etmiş olsaydı, bu hareketi geliştirenlerin, yürütenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacaktı.

Demirel gibi arkasından, 'nasıl şapkasını aldı, gitti' diye konuşuluyorsa, Erbakan hakkında da 'MGK toplantısından sonra nefesi kesildi, istifa etti' denilecekti. Erbakan, istifayı aklının köşesinden dahi geçirmedi'' diye konuştu. Kazan, ayrıca 28 Şubat sürecinde DYP'nin sağlam duramayışının Refahyol hükümetinin sonunu getirdiğini iddia etti. 28 Şubat'ın hedeflerine de değinen Kazan, şunları söyledi: ''28 Şubat sürecinin birtakım hedefleri vardı. 'İmam hatip okullarının orta kısımları kapatılsın, Kur'an kursları üzerinde değerlendirmeler yapılsın, yeşil sermayeye haddi bildirilsin, başörtüsü üzerinde gereken baskılar devam etsin' bunlara baktığımızda, bu hususlar hala yürürlükte olduğuna göre, 28 Şubat sürecinin etkileri şu anda da AKP'ye rağmen devam ediyor, gidiyor.''


Bazı köşe yazarlarının bunu ''postmodern darbe'' olarak nitelediğini hatırlatan Kazan, ''Darbenin de moderni nasıl oluyor, ben hala buna akıl erdirememişimdir'' dedi. Kazan, 28 Şubat'ın ön planda sivillerin gözükmeye çalıştığı, arka planda askeri bir oluşumun söz konusu olduğu ve bu askeri oluşumun hükümetin son aylarında daha çok ön plana çıkmaya başladığının görüldüğünü savunarak, 28 Şubat'ın amacını, ''Yaşanabilir bir Türkiye'nin, yeniden büyük Türkiye'nin ve yeni bir dünyanın kuruluşunun'' yolunun kesilmesi olarak açıkladı.

Bu dönemde, Refahyol hükümetine karşı 1997 Ocak ayı başından itibaren yürütülen ve hükümetin istifasına kadar devam eden bir ''organize muhalefet'' süreci yaşandığını öne süren Kazan, ''Bir kumanda köşkü ve burada süreci idare eden bir yetkili vardır. O yetkilinin etrafında bir oluşum bulunmaktadır'' dedi.

Bu oluşumun hareket noktasının, 11 Aralık 1997'de Atina'da Amerika Büyükelçiliği'nde Türk-Yunan İşadamları Konseyi adıyla yapılan, ancak organize muhalefet sürecinde yer alan tüm aktörlerin katıldığı bir toplantı olduğunu iddia eden Kazan, ''Bu organize muhalefet cephesinin adını hükümet olarak biz ancak 5 Mayıs 1997'de öğrenebiliyoruz. Bir organize muhalefetin varlığını görüyor, biliyor ve bunun içinde kimler var az çok tahmin ediyoruz. Ama adını bilmiyoruz'' diye konuştu. Kazan, 28 Şubat sürecinin yaşanmasında, rant sistemini ortadan kaldıran ''havuz sisteminin'' de etkili olduğunu savundu.

28 ŞUBAT KARARLARI
Kazan, 28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, askerlerin teklifi olarak Genelkurmay İstihbarat Başkanı tarafından, irticai faaliyetleri önlemek amacıyla hazırlanmış 18 maddelik bir teklif okunduğunu ve bunun MGK kararı haline getirilmesinin temenni edildiğini söyledi. Daha sonra müzakerelerde askerler adına Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın, basın kupürleri ile varsayımlara dayanan ve yaklaşık 4 saat süren görüşmeler yaptığını belirten Kazan, bunun ardından dönemin Başbakanı Erbakan'ın, Anayasa'nın 2. maddesini okuyarak, ''Bu tekliflerin hangisinin kabul edilip, edilemez olduğunu değerlendirmenin her şeyden önce bu maddeye uygunluğu ile ölçüldüğünü'' söylediğini kaydetti.

Toplantıdan sonra, düzenlenen 4 maddelik Milli Güvenlik bildirisinin basına dağıtıldığını ifade eden Kazan, ''Toplantıdan 2 gün sonra MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, Başbakana ve ilgili bakanlara 18 maddeyi milli güvenlik kararı olarak imzalatmak istemiştir. Erbakan bunu imzalamayacağını söylemiştir. Erbakan, Milli Güvenlik Kurulu sonunda 4 maddeyi imzalamıştır. 18 maddelik bildiri Kılıç'ın imzasıyla gelmiştir. 18 maddeyi imzaladı yayını gerçek dışıdır'' şeklinde konuştu.

BAŞBAKANLIKTAKİ İFTAR
Yine bu dönemde, ''Başbakanlıkta tarikat şeyhlerine iftar verildiği'' şeklindeki tartışmalara ilişkin olarak ise Kazan, ''Bu organize muhalefet tarafından yapılan bir organizasyondur. Oysa bu iftar, Diyanet İşleri ve Diyanet Vakfı başkanları ile üst düzey yöneticileri, İlahiyat Fakültesi Dekanı ve fakülte öğretim üyelerine verilen bir iftardır. Bu iftara, Fethullah Gülen hoca da Çarşamba'dan Mahmut Efendi de davet edilmiştir'' açıklamasında bulundu. Sürecin ardından Çevik Bir ile 28 Şubat'ın yanlışlarının ne olduğuna ilişkin konuştuklarını, Bir'in, ''diyalog eksikliği'' dediğini söyledi.

Konuşmasının ardından Kazan, basın mensuplarının, ''Başbakan ve bakanların Erbakan ile samimi görüntülerinin yayınlandığını'' belirterek, ''aradaki buzlar eriyor mu'' sorusuna üzerine, ''Buzlar erimez, çünkü bizim görüşümüz, çizgimiz ayrı, onların çizgisi ayrı. O gördüğünüz, izlediğiniz fotoğraflar tamamen sosyal bir olayın içinde çekilmiş normal fotoğraflardır. Bunlar tamamen sosyal olaylardır. Acılı ve neşeli günlerde, milli bayramlarda buna benzer yakınlaşmalar olabilir'' yanıtını verdi.

Kazan, ayrıca bir televizyon kanalında, eski Milli Güvenlik Kurulu Genel sekreterlerinden Tuncer Kılınç'ın , ''halkın demokratik bilincinin gelişmediği yönündeki'' açıklamasına yönelik şunları söyledi: ''Ben de tam tersi kanaatteyim. Halkımızda demokratik bilinç gelişmiştir. Bu bilinci belki daha etkin biçimde sergileyecektir ama demokratik bilincin tamamen dışında kalan ve emir komuta mekanizması, kendi özel yapısı dolayısıyla 25 senelik bir hizmetin arkasından tabii demokratikleşemiyor. Kabahati halkta arıyor. Bizim halkımız bu kadar cahil mi? Bunu kabul etmek mümkün değildir. Halkımız demokraside olgundur.''