Kaynağı ve sahibi meçhul döviz girişleri sürüyor
Kaynağı ve sahibi meçhul döviz girişleri sürüyor
Türkiye sınırsız ve kontrolsüz para akımlarının cirit attığı adeta bir sömürge ekonomisi görünümünde maalesef.
Dünyada kısa vadeli manüplatif sermaye hareketlerine yönelik çeşitli kontrol ve denetim mekanizmaları geliştirilmeye çalışılıyor.
Çünkü yaşanan krizin temelinde sınırsız – ölçüsüz – kontrolsüz finansal hareketlerin, aşırı obez finanslaşmanın büyük rolü olduğu aşikar.
Sıcak para olarak tanımlanan bu para hareketleri bizim gibi ülkelere yüksek reel faiz almak için akın ediyorlar.
Kurları aşağıya çekiyorlar, diledikleri anda “artmayan” kurdan paralarını dövize çevirip çıkıyorlar.
Ne kalıcı bir yatırım, ne bir istihdam yaratılması, ne bir katma değer sağlamıyorlar.
Uluslararası tefecilik olarak da adlandırabilecek bu para hareketleri sürü psikolojisi ile hareket ediyor.
Ülkeleri, ekonomileri, sektörleri manüple edebiliyorlar. Bundan da hiçbir rahatsızlık duymuyorlar.
Son 5 yıldan beri çeşitli gazete yazılarımda ve yaptığım TV programlarında, sıcak paraya bir kontrol ve denetim düzenlemesi yapılmasının yararlı olacağını söylüyorum.
ABD eski başkanı Reagan döneminin başekonomisti de olan Prof. J. Tobin’in adıyla bilinen ve “Tobin tax” (Tobin vergisi) olarak literatüre giren bir tür sıcak para vergisinin yararlı olabileceğini düşünüyorum.
Birçok ülke; Brezilya benzeri bu tür önlemleri almayı ciddi bir biçimde düşünüyorlar.
Biz ise sıcak paranın adeta işgaline uğramış vaziyetteyiz.
Kendi paramızı aşırı değerlendirme pahasına, rekabet gücümüzü yok eden bu spekülatif ve manüplatif sıcak paraya teslim olmuş bir ekonomiye dönüştük.
Sıcak para (döviz) girişleriyle, her şeyin ithalatı artık imalatından daha ucuza geliyor.
Döviz kazandırıcı işlemlerimizden bu yüzden zarar ediyoruz. İhracatımızın ve turizmin rekabet gücünü kendi elimizle yok ediyoruz.
- Net hata noksandan 2 milyar dolar girmiş -
Öte yandan, Türkiye resmi – meşru yollardan gelen sıcak paranın dışında, kayıt dışı – kaynağı ve sahibi bilinmeyen döviz girişlerinin de cennetine dönüşmüş durumda.
Ne ekonomi yönetimi, ne TC Merkez Bankası bu para girişlerinin makul ve mantıklı bir açıklamasını yapabilmiş değiller.
2008 yılının sonlarından itibaren Türkiye’ye kaynağı – kimliği ve sahibi meçhul döviz girişleri artarak sürüyor.
Ocak 2010 ayında bile 2 milyar dolar bir giriş gözüküyor.
TC Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi bilançosunda yayınlanan verilere göre, ne ihracat, ne müteahhitlik geliri; ne kredi ne de mevduat olarak giriş yapmayan, ama bilançonun “net hata noksan” kaleminde yer alan bu paralar dikkat çekiyor.
Bu paraların kirli ve kara para olma ihtimali oldukça yüksektir. Yabancı servislerin yönlendirdiği ve ekonomiyi manüple etmek, mevcut iktidarı yüzdürmek, rahat ettirmek ve / veya zamanı geldiğinde çıkış yaparak köşeye sıkıştırıp, dalgalanma yaratmak için giren dövizler de olabilir.
Bütün bu ihtimalleri bir komplo teorisi olarak düşünemeyiz.
Paranın kaynağı, sahibi, amacı bilinmediği ve şeffaf olmadığı sürece bu tür ihtimallerin güçlü olarak akla gelmesi kaçınılmazdır.
Üretim yerine sıcak parayla ithalatı tercih eden, yatırım yerine tüketici kredisi ve kredi kartıyla harcamayı destekleyen, istihdamın yerine işsizliği koyan, bir ekonomik anlayış akla da ekonomiye de, millete de zarar veriyor.
Sıcak paranın ve kaynağı sahibi bilinmeyen kısa vadeli manüplatif döviz hareketlerinin cirit attığı bir ülke ve ekonomi olmaktan bir an önce vazgeçmeliyiz.