BIST 9.916
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.961,89
HABER /  SAĞLIK

Kaygı kalbe zarar veriyor

Belirgin kaygı bozukluğu olan hastaların, kalp krizi ve inme geçirme olasılığının daha yüksek olduğu belirtiliyor.

Abone ol

Hollanda Tilburg Üniversitesi'nden Elisabeth Martens ve arkadaşlarının yaptıkları araştırmaya göre, San Fransisco bölgesinde yaşayan 1015 koroner hastalığı olan kişilerin 8 yıllık gözlem sonuçlarına göre yaygın anksiyete bozukluğu görülen hastaların yüzde 6.6'sı anksiyete bozukluğu olmayan hastaların ise sadece yüzde 1.43'ü kalp krizi ya da inme geçirdi.

Bu sonuçlar yaygın ve sürekli kaygı halinde bulunan insanların biyolojik açıdan da dolaşım sorunlarına bağlı ölümcül risklerinin yükseldiğine çok güçlü bir kanıt oluşturuyor. Daha önce yapılan araştırmalar da, depresyonun kalp hastalıkları riskini 2 kat artırdığını gösteriyor.

Psikiyatrik rahatsızlıklarının asla sadece ruhsal sorunlar olmadığını belirten Psikiyatri Uzmanı Ali Hilmi Yazıcı, beyin kimyasındaki değişikliklerin bir dizi biyolojik ve hormanal değişiklikleri tetiklediğini ve hayati hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırladığı kaydediyor.

Günümüzde psikiyatrik hastalıklar özellikle kaygı bozuklukları ve depresyon sistemik hastalıklar olarak ele alınıyor. Psikiyatrik bir terim olan anksiyete, kaygı, bunaltı, gerginlik ve sıkıntı kelimelerine karşılık geliyor. Anksiyetenin aslında doğal bir duygu olduğunu kaydeden Yazıcı, bu duygunun tehlike karşısında hayatta kalmak için duygusal, düşünsel, bedensel ve davranışsal bir hazırlık sürecini tetiklediğini söylüyor.

Anksiyete bozukluğu nedir

Anksiyete bozuklukları ise psikiyatrik bir rahatsızlık kümesine işaret eder. Hayatın normal işlevlerine engel olacak düzeyde, insan ilişkilerini, verimi bozacak süre ve şiddette yaşanması halinde bir rahatsızlıktan söz ederiz. Anksiyeteli birey maruz kaldığı risk ve tehlikeleri olduğundan daha fazla kodlar. Panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi ve diğer basit fobiler en çok bilinen kaygı bozukluklarıdır.
 
Yaygın anksiyete bozukluğu ise neredeyse tüm güne yayılmış bir şekilde kaygı ve gerginlikle giden, ortada ciddi bir sebep olmasa bile başına çok kötü şeylerin geleceğini düşünerek sürekli huzursuzluğa sebep olan bir hastalıktır. Hastalar, sağlıkla ilgili, parasal konularda, ailevi meselelerde ve iş hayatında hep felaket beklentisi içinde olurlar. Bazen bir günü geçirme fikri bile bu insanları ciddi endişe içine sokabilir.

Yaygın anksiyetesi olan insanlar konsantrasyon sorunları yaşarlar ve herhangi bir zamanda bir türlü tam anlamıyla rahat edemezler. Birçok bedensel belirti tabloya eşlik edebilir. Yorgunluk, başağrıları, kas gerginliği, yutma zorluğu, titremeler, uyuşmalar, terleme, başdönmesi ve sık tuvalete gitme ihtiyacı gelişebilir. Yaygın anksiyete bozukluğu madde kullanımına ve alkol kötü kullanımına zemin hazırlayabilir.

Yaygın anksiyete bozukluğu olan bir hastanın anlattıkları:

- Kendimi her zaman endişeli bulurum. 
- Günü yakalayıp bir türlü rahat edemiyorum. 
- Bazen gelip gidiyor bazen ise sürekli etkisinde kalıyorum. 
- Akşam yemek için ne yapacağıma, bir arkadaşıma yaş günü için ne alacağıma bile kaygılanıyorum.
- Hiçbir şeyi oluruna bırakamıyorum.
- Sorunlarım arttığında işimi yetiştiremeyeceğimden kaygılanıyorum ve kendimi çok kötü hissediyorum.
- İşimi kaybetmekten korkuyorum, tedavi olana kadar hayatım perişan haldeydi.
- Uykuya dalmakta zorlanıyorum, bazen gecenin ortasında uyanıyorum.
- Bir filme ya da kitaba konsantre olamıyorum.
- Başım dönüyor gibi hissediyorum, o zamanlar kalbim çarpıyor ve bu durum kaygımı daha da artırıyor.
- Herşeyi olduğundan çok daha fazla olumsuz görüyorum.
- Basit bir mide ağrım olsa mide ülseri olduğumu ve midemin kanayacağını düşünüyorum.

Nasıl tedavi edilir

Yaygın anksiyete bozukluğu ilaçlara ve psikoterapiye çok iyi yanıt verir. Çoğu kez iki yöntemi birlikte kullanmak daha etkin ve kalıcı sonuçlar alınmasına imkan verir. Tedavi edilmemiş kaygı bozuklukları mesleki, sosyal ve tıbbi birçok komplikasyona zemin hazırlar. Depresyon gibi diğer psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına da yol açar.