Kaşıkçı cinayeti ve İbrahim Karagül!
Bu ülkede tehditlere, rüşvet tekliflerine karşı gazetecilik adına yüzakı olacak özlenen bir duruş Kaşıkçı vahşeti sonrası kendini gösterdi..
Bugün meslekten bir yazı yazmak istiyorum…
Çünkü bir hakkın teslimini yapmak gerek...
Hele, hele Türkiye’de halkın gözünde inandırıcılığını
kaybetmeye başlayan Türk medyasında bir yazarın ortaya koyduğu
irade karşısında herkese “HELAL OLSUN”
dedirtmesi öyle her baba yiğidin harcı değil.
Türk medyası Cemal Kaşıkçı cinayetinde iyi bir sınav
veremedi…
Bir var bir yoku oynadı...
Bir kişi hariç herkes sustu…
O bir kişide Yenişafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
İbrahim Karagül oldu...
İlk günden bu yana Kaşıkçı vahşeti ile ilgili
yazılarını bir meslektaşı olarak büyük ilgi ile takip
ettim…
Gerçeklerin ortaya çıkması için kalemini hiçbir yere
kiralamadan mücadele veren ve vermeye devam eden tek isim o
oldu…
Bir kere Arap dünyası ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri
Türkiye’ye üzerindeki oyun ile bütünleştirerek dağın arkasını iyi
gördü.
İşte ustalık bu..
Tehditlere ve çeşitli tekliflere rağmen inanılmaz bir
gazetecilik örneği gösterdi…
Gazetecilik adına sadece Türk medyasının değil, dünya
medyasının da onurunu kurtaran tek adamın İbrahim Karagül olduğunu
gururla söylemek gerekir…
Bir düşünün gerek Arap medyası gerek ABD gerekse de
Avrupa medyasının önünde aydınlanmaları için onun
araştırma yazıları bulunuyor…
Araştırma yazıları ile bütün denklemleri çözerek sonuca
gitti...
Diğerleri gazeteci arkadaşlar ne yaptı?
İdare-i maslahat!
İbrahim Karagül Kaşıkçı vahşeti karşısındaki duruşu ile
bu ülkede Uğur Mumcu’dan sonra kaybolan araştırmacı gazetecilik
gerçeğini yeniden herkese hatırlattı.
Veliaht Prens dinlemeden, hiçbir etki altında kalmadan vahşeti
vahşete giden bütün yolları aydınlatan Türk aydını
olmuştur…
Son yazısında yine önemli bilgiler verdi...
Dedi ki;
“Sanırım Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü ana, öncesine ve
sonrasına dair ses kayıtları bugünden itibaren yayınlanmaya
başlayacak. Çünkü bu vahşi cinayetin talimatının verilmesi,
organize edilmesi, hazırlığı ve işlenmesiyle ilgili uluslararası
tartışmalar, ‘yeni kanıtlar’ın ortaya konulmasını zorunlu hale
getirdi. Bugün ya da bu hafta bunun için en elverişli zaman gibi
duruyor.”
Sonra devam etti…
“Katillerin kendi aralarındaki konuşmaları, cinayeti
işledikten sonra Riyad’la konuşmaları, Veliaht Prens’in emri bizzat
veren kişi olduğunu kanıtlayacak diyaloglar, belki Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE) ve Mısır istihbaratının olaydaki rolü, hatta
İsrail istihbaratının ‘bilirkişiliği’ veya cinayetin ABD ayağına
dair bilgiler. Bu tür bilgiler dünyayı sarsar, bölgede depremlere
yol açar, Suudi sarayını altüst eder, bölgesel güç yapılanmasında
yepyeni durumlar yaratır.”
Çorap söküğü gibi arkasını getirdi.
“Olayın başından beri Suudi Veliaht Muhammed bin
Selman’ın bu işin patronu olduğunu, emri bizzat onun verdiğini,
BAE’li Muhammed bin Zaid’in cinayete ortak olduğunu, şimdi bütün
dünyanın Veliaht’ı kurtarmaya çalıştığını, bu amaçla para ve nüfuz
kullanımının son limitlerine kadar masada olduğunu yazıyorum.
Kanaatim hiç değişmedi. İşin varacağı yer burası olacaktır. Suudi
Veliaht bu işten kurtulamayacak, ne tür örtbas operasyonları
yapılırsa yapılsın, ne tür pazarlıklar denenirse denensin bu
kişinin bu şartlarda kurtulması mümkün olmayacak. Dahası ipin ucu
Muhammed bin Zeid’e de uzanacak. Bu da önlenebilir bir şey
olmayacaktır.”
Müthiş kararlı ifadeler…
Vahşetin üzerinin örtülmemesi ile ilgili çarpıcı ifadeler
kullandı..
“Bugüne kadar, aslında her şey ortadayken; herkes
emri kimin verdiğini, Cemal Kaşıkçı’yı kimin öldürdüğünü,
katillerin kime bağlı olduğunu, Suudi Veliaht’ın bizzat bu vahşetin
mimarı olduğunu bilmesine rağmen, olayı örtbas etmeye çalıştı.
Suudi ve Trump yönetiminin olayın üstünü örtmeye çalıştığını,
ABD-İsrail-S. Arabistan ve BAE ekseninin Suudi Veliaht’ı ‘kurtarma’
yönünde hem pazarlık hem de bir karartma uyguladıklarını
biliyoruz.”
Karagül bunları dile getirirken Türkiye içinde çarpıcı sözler
kullanarak uyarısını yaptı..
Dedi ki;
“Başaramazlarsa çok büyük bir plân boşa çıkacak. Bugüne
kadar Yemen’den Irak ve Suriye’ye, Mısır’dan Somali’ye, İran’dan
Türkiye’ye bütün örtülü, kirli dosyaları ortaya çıkacak. İşte o
zaman, meselenin sadece Kaşıkçı cinayeti olmadığını, çok daha vahim
şeyler olduğunu, bölgemizin imhasına neden olacak büyük bir yıkım
projeleri olduğunu göreceğiz. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın
karşısında kim varsa şimdi o cephe yeniden kuruldu ve iki Veliaht,
Muhammed bin Selman ve Muhammed Bin Zaid bu cephenin bölgesel
üstlenicileri. Yüz yıl önce coğrafyayı mahvedenler yeni bir yıkım
projesi uyguluyorlar ve ana hedefleri de
Türkiye.”
“Bizim için mesele sadece vahşi bir cinayetle sınırlı
değil”derken noktayı şu çok dikkat edici sözlerle koydu;
“Biz, ülkemizin ve coğrafyamızın yarınlarını düşünerek
bu işin üzerine gidiyoruz. Bir tür yeni “istilâ” projesine karşı
durmaya çalışıyoruz. Durmaya da devam edeceğiz. BAE’li Muhammed Bin
Zaid devre dışı kalmadan bu bölgede hiçbir şey değişmez. Bütün bu
işlerin patronu odur. Biz, onu yazmaya, tartışmaya, kötülüklerini
ortaya sermeye devam edeceğiz.”
***
Her bir ifadesi çok ama çok önemli…
Yenişafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim
Karagül, Kaşıkçı vahşetinin peşini böyle bırakmayarak Türk
medyasının yüz akı olmaya devam ediyor.
Tehditlere, baskılara, rüşvetlere rağmen!
Dünya devletlerinin petrolü ve parası karşısında eğildiği
Prense karşı böylesine cesur yürek bir yazar olmak hem de böylesine
bir dönemde kolay bir iş değil…
Helal olsun.
Andrev Jackson’un çok güzel bir sözü vardır..
“Cesaretli bir adam tek başına
çoğunluktur.”
İbrahim Karagül sadece medyanın değil halk çoğunluğunun da sesi
olmuştur..
İşte bu ülkede halk adına, kimsesizler adına
yerli yabancı güç odaklarına karşı korkmadan cesur bir
şekilde mücadele etmek ve aydın olmak sorumluluğu budur
vesselam!..