BIST 9.684
DOLAR 34,66
EURO 36,51
ALTIN 2.951,02

Kaşıkçı cinayeti ve İbrahim Karagül!

Bu ülkede tehditlere, rüşvet tekliflerine karşı gazetecilik adına yüzakı olacak özlenen bir duruş Kaşıkçı vahşeti sonrası kendini gösterdi..

Bugün meslekten  bir yazı yazmak istiyorum…
Çünkü bir hakkın teslimini yapmak gerek... 
Hele, hele Türkiye’de halkın gözünde inandırıcılığını kaybetmeye başlayan Türk medyasında bir yazarın ortaya koyduğu irade karşısında herkese “HELAL OLSUN” dedirtmesi öyle her baba yiğidin harcı değil.
Türk medyası Cemal Kaşıkçı cinayetinde iyi bir sınav veremedi…
Bir var bir yoku oynadı...
Bir kişi hariç herkes sustu…
O bir kişide Yenişafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül oldu...
İlk günden bu yana Kaşıkçı vahşeti ile ilgili yazılarını bir meslektaşı olarak büyük ilgi ile takip ettim…
Gerçeklerin ortaya çıkması için kalemini hiçbir yere kiralamadan mücadele veren ve vermeye devam eden tek isim o oldu…
Bir kere Arap dünyası ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri Türkiye’ye üzerindeki oyun ile bütünleştirerek dağın arkasını iyi gördü.
İşte ustalık bu..
Tehditlere ve çeşitli tekliflere rağmen inanılmaz bir gazetecilik örneği gösterdi…
Gazetecilik adına sadece Türk medyasının değil, dünya medyasının da onurunu kurtaran tek adamın İbrahim Karagül olduğunu gururla söylemek gerekir…
Bir düşünün gerek Arap medyası gerek ABD  gerekse de Avrupa medyasının önünde  aydınlanmaları için  onun araştırma yazıları bulunuyor…

Araştırma yazıları ile bütün denklemleri çözerek sonuca gitti...
Diğerleri gazeteci arkadaşlar ne yaptı?
İdare-i maslahat!
İbrahim Karagül Kaşıkçı vahşeti karşısındaki duruşu ile bu ülkede Uğur Mumcu’dan sonra kaybolan araştırmacı gazetecilik gerçeğini yeniden herkese hatırlattı.
Veliaht Prens dinlemeden, hiçbir etki altında kalmadan vahşeti vahşete giden bütün yolları aydınlatan Türk aydını olmuştur…
Son yazısında yine önemli bilgiler verdi...
Dedi ki;
“Sanırım Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü ana, öncesine ve sonrasına dair ses kayıtları bugünden itibaren yayınlanmaya başlayacak. Çünkü bu vahşi cinayetin talimatının verilmesi, organize edilmesi, hazırlığı ve işlenmesiyle ilgili uluslararası tartışmalar, ‘yeni kanıtlar’ın ortaya konulmasını zorunlu hale getirdi. Bugün ya da bu hafta bunun için en elverişli zaman gibi duruyor.”
 
Sonra devam etti…
“Katillerin kendi aralarındaki konuşmaları, cinayeti işledikten sonra Riyad’la konuşmaları, Veliaht Prens’in emri bizzat veren kişi olduğunu kanıtlayacak diyaloglar, belki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır istihbaratının olaydaki rolü, hatta İsrail istihbaratının ‘bilirkişiliği’ veya cinayetin ABD ayağına dair bilgiler. Bu tür bilgiler dünyayı sarsar, bölgede depremlere yol açar, Suudi sarayını altüst eder, bölgesel güç yapılanmasında yepyeni durumlar yaratır.”

Çorap söküğü gibi arkasını getirdi.
 “Olayın başından beri Suudi Veliaht Muhammed bin Selman’ın bu işin patronu olduğunu, emri bizzat onun verdiğini, BAE’li Muhammed bin Zaid’in cinayete ortak olduğunu, şimdi bütün dünyanın Veliaht’ı kurtarmaya çalıştığını, bu amaçla para ve nüfuz kullanımının son limitlerine kadar masada olduğunu yazıyorum. Kanaatim hiç değişmedi. İşin varacağı yer burası olacaktır. Suudi Veliaht bu işten kurtulamayacak, ne tür örtbas operasyonları yapılırsa yapılsın, ne tür pazarlıklar denenirse denensin bu kişinin bu şartlarda kurtulması mümkün olmayacak. Dahası ipin ucu Muhammed bin Zeid’e de uzanacak. Bu da önlenebilir bir şey olmayacaktır.”
 
Müthiş kararlı ifadeler…
Vahşetin üzerinin örtülmemesi ile ilgili çarpıcı ifadeler kullandı..
 “Bugüne kadar, aslında her şey ortadayken; herkes emri kimin verdiğini, Cemal Kaşıkçı’yı kimin öldürdüğünü, katillerin kime bağlı olduğunu, Suudi Veliaht’ın bizzat bu vahşetin mimarı olduğunu bilmesine rağmen, olayı örtbas etmeye çalıştı. Suudi ve Trump yönetiminin olayın üstünü örtmeye çalıştığını, ABD-İsrail-S. Arabistan ve BAE ekseninin Suudi Veliaht’ı ‘kurtarma’ yönünde hem pazarlık hem de bir karartma uyguladıklarını biliyoruz.”
 
Karagül bunları dile getirirken Türkiye içinde çarpıcı sözler kullanarak uyarısını yaptı..
Dedi ki;
“Başaramazlarsa çok büyük bir plân boşa çıkacak. Bugüne kadar Yemen’den Irak ve Suriye’ye, Mısır’dan Somali’ye, İran’dan Türkiye’ye bütün örtülü, kirli dosyaları ortaya çıkacak. İşte o zaman, meselenin sadece Kaşıkçı cinayeti olmadığını, çok daha vahim şeyler olduğunu, bölgemizin imhasına neden olacak büyük bir yıkım projeleri olduğunu göreceğiz. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın karşısında kim varsa şimdi o cephe yeniden kuruldu ve iki Veliaht, Muhammed bin Selman ve Muhammed Bin Zaid bu cephenin bölgesel üstlenicileri. Yüz yıl önce coğrafyayı mahvedenler yeni bir yıkım projesi uyguluyorlar ve ana hedefleri de Türkiye.”
 
“Bizim için mesele sadece vahşi bir cinayetle sınırlı değil”derken noktayı şu çok dikkat edici sözlerle koydu;
“Biz, ülkemizin ve coğrafyamızın yarınlarını düşünerek bu işin üzerine gidiyoruz. Bir tür yeni “istilâ” projesine karşı durmaya çalışıyoruz. Durmaya da devam edeceğiz. BAE’li Muhammed Bin Zaid devre dışı kalmadan bu bölgede hiçbir şey değişmez. Bütün bu işlerin patronu odur. Biz, onu yazmaya, tartışmaya, kötülüklerini ortaya sermeye devam edeceğiz.”
***
Her bir ifadesi çok ama çok önemli…
Yenişafak Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Kaşıkçı vahşetinin peşini böyle bırakmayarak  Türk medyasının yüz akı olmaya devam ediyor.
Tehditlere, baskılara, rüşvetlere rağmen!
Dünya devletlerinin petrolü ve parası karşısında eğildiği Prense karşı böylesine cesur yürek bir yazar olmak hem de böylesine bir dönemde kolay bir iş değil…
Helal olsun.
Andrev Jackson’un çok güzel bir sözü vardır..
“Cesaretli bir adam tek başına çoğunluktur.”
İbrahim Karagül sadece medyanın değil halk çoğunluğunun da sesi olmuştur..
İşte bu ülkede  halk adına, kimsesizler adına  yerli yabancı güç odaklarına karşı korkmadan cesur bir şekilde mücadele etmek ve aydın olmak sorumluluğu budur vesselam!..