Kasetle gelen, hasetle gider!
Ben ilk okulu Kars'ın eski adıyla Tikoş köyünde okudum. Hafızam beni yanıltmıyorsa 3'üncü sınıfı okurken, sırf gönlü olsun diye Sayım isminde bir deliyi de okula kabul etmişlerdi.
Ben ilkokulu Kars'ın eski adıyla Tikoş köyünde okudum. Hafızam
beni yanıltmıyorsa 3'üncü sınıfı okurken, sırf gönlü olsun diye
Sayım isminde bir deliyi de okula kabul etmişlerdi.
Benimle aynı sınıfta okuyordu.
Sene sonunda karnemi aldım, sevinçle eve geldim. Annem babam
karnemi gördü, öptü tebrik etti falan...
Biraz sonra elinde karnesi olan deli Sayım da geldi bizim kapıda
durdu. Annem Sayım'ı görünce çağırdı yanına, "Senin karnen
nasıl bakalım" diye saçlarını okşadı.
"Cemile teyze" dedi heyecanla... "Beni bu
sene üçten ikiye attılar. Gelecek sene de birinci sınıftan birinci
olarak çıkartacaklar!" dedi sevine sevine...
Ne desin gariban annem...
"Aferin benim oğluma, afffeeerin benim yavruma"
diyerek şekerle ödüllendirdi Sayım'ı!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçimlerden beri takındığı hali Sayım'ı
aratmıyor maşallah. "Yüzde 26'dan az oy alırsam istifa
ederim" diyordu, yüzde 25 aldı diye bir aydır zılgıt
çekiyor!
Dün Milliyet gazetesine konuşmuş.
"Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu'nu Beştepe'de toplayalım
dedi. Gider misiniz?" şeklindeki soruyu artık nasıl
anlamışsa şöyle cevap vermiş:
"Başbakan olursam gitmem. Başbakan yardımcısı niye olayım?
Belki olmam. CHP ortaklık kurdu diye illa başbakan yardımcısı
olacağım diye bir düşüncem yok değerli arkadaşlar. Eğer, siz
hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız, kaçak bir binada Bakanlar
Kurulu'nu toplayamazsınız. Eğer yargı bağımsızdır diyorsanız, kaçak
binada Bakanlar Kurulu'nu toplayamazsınız. Hem ben hukukun
üstünlüğü diyeceğim, hem kaçak bir yerde toplantı yapacağım.
Dünyayı güldürüyoruz kendimize."
Hepi topu 5 satırlık açıklama ama neresinden tutsan elinde
kalıyor.
Konuşmanın başı Kemal Sunal'ın "Umudumuz Şaban"
filminden farksız. Şaban, "Şimdi ben buraya neden çıktım?
Niçin çıktım? Nasıl çıktım? Bunu izaha gerek yok gördünüz, yürüdüm
çıktım! Ama, çıkmamış da olabilirim. Çıkmışsam çıkmışımdır,
çıkmamışsam çıkmamışımdır" diyordu.
Bizimki de, "Başbakan olursam gitmem. Başbakan yardımcısı
niye olayım? Belki olmam. CHP ortaklık kurdu diye illa başbakan
yardımcısı olacağım diye bir düşüncem yok değerli
arkadaşlar" diyor.
Başbakan oldu, bir de trip atıyor kurban olduğum! Saray kaçakmış,
başbakanlık görevini almak için oraya gitmeyecekmiş!
Ya ne olacaktı?
"Oldu olacak Mado'da buluşun orada görevi
alırsınız" diyeceğim ama onu da kabul etmez.
Neticede Mado Gezi sırasında kapılarını eylemcilere açmamış, wifi
şifresi de vermemişti.
Onlara da küs!
Yakında, "Başbakan olursam evden dışarı adımımı atmam.
Cumhurbaşkanı bana görev verecekse cemaatin Sürat Kargo'suyla
göndersin. Saray olursa gitmicem, gitmicem de gitmicem. Başbakan
değil miyim gitmicem. Ihh ıhh gitmicem!" derse şaşırmam
valla!
Millet ülkenin sorunlarıyla uğraşmanın derdinde, o "Benimle
uğraşın" diye maraza çıkarıyor. Galiba görevlendirmenin
rezidansta yapılmasını istiyor ama, açık açık söylemeye cesaret
edemiyor.
Oysa askerlik yapmış, kuralları bilen biri...
Askerde komutan çağırdı mı gitmek zorundasın, kaçarı yok!
"Gelmiyom, o gelsin" dedin mi yakarlar
askerliğini!
Erdoğan şu anda Başkomutan...
"Gel" derse ya gideceksin, ya da siyaseti bırakıp
eve gideceksin yani başka yolu yok bu işin! Ayrıca Başbakan olmak
öyle kolay mı yahu?
Yüzde 41 orada öyle duracak, sen yüzde 25'le başbakan
olacaksın!
Bu işler ciddi işler! Cumhurbaşkanı'na çıkmak öyle Mahmut Tanal'ın
TOMA'ya çıkmasına benzemiyor. Önce bi başbakan yardımcısı
olacaksın, orada stajını tamamlayacaksın. Sonra şeytan doldurur ve
halk da vize verirse başbakan olacaksın.
Ama staj şart!
Vallahi beni dinler mi, sözümde samimiyet bulur mu bilmem ama ben
yine de iki konuda uyarayım.
Kemal bey!
Öncelikle milletvekiliniz Gamze Akkuş İlgezdi Hanım'ın ve kızınızın
rezidans olayına açıklık getireceksiniz.
Baksanıza kızınız "Ailem yardım etti" diyor, siz
ise "Alın teriyle aldı" diyorsunuz. Sizinle
kızınızın açıklamaları arasında koskocaman bir tezat var.
Ortada bir hırsızlık olduğunu savunmuyorum ama bu noktada ciddi bir
iddia var. Bizzat sizin partinizin milletvekili olan Barış Yarkadaş
o rezidans katlarının kaçak ve hırsızlık ürünü olduğunu olduğunu
gazetesinde yazmasına rağmen ben iddia diyorum.
Bu tezatı gidermelisiniz ve bu iddiaları soruşturmalısınız.
Bunun hesabını milletin gözü önünde sormamanız size çok pahalıya
patlayacak. AK Parti 4 bakanı hakkındaki iddiaların hesabını
sormadı. Sorulmayan o hesabı millet sordu! Eğer siz hesabını
sormazsanız, millet bunun hesabını erken seçimde sorar!
Kaçak Saray'a gelince...
Türkiye'nin acilen bir hükümete ihtiyacı var ve bu kritik süreci
kısır tartışmalarla geçirmek ülkeyi felakete götürür. Halkın yüzde
52'sinin iradesiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gelen bir adamı
tanımama girişimi milletin tahammül edeceği bir durum değil.
Cani Sisi'ye gideceksiniz, katil Esad'a gideceksiniz, kaçak
rezidanslara gideceksiniz ama "Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi'ne gitmem" diyeceksiniz.
Siz bu davranışınızın prim yaptığını sanıyorsunuz ama dışarıdan
sizi izleyenler "Bu nasıl bir haset" diye yorum
yapıyor.
Bu davranışınızı devam ettirirseniz ne olacağını size kısa ve öz
bir atasözüyle anlatayım:
Kasetle gelen, hasetle gider!