BIST 9.368
DOLAR 34,56
EURO 36,22
ALTIN 2.987,79

"Kart Kurt" tarih oldu

2001 yılında Genel Kurmay Başkanlığı, Güneydoğu’da belirli şehirlerin kent ve ilçe merkezlerinde, orta ve lise düzeyindeki okullarda sunum yapmak üzere birkaç askeri personel ve öğrencilere verilmek üzere broşürler gönderdi.

İlgili ordu mensupları, İl Milli Eğitim müdürlüklerinden aldıkları izinle her bir sınıfa ayrı ayrı girerek hem sunum yaptılar hem de o broşürleri dağıttılar.

Tabi çoğu Kürt kökenli olan öğrencilere okumaları için verilen resimlerle bezenmiş renkli broşürlerde ilginç bir teori anlatılıyordu.

Özetle “Kürt halkının Türklerin bir boyu olduğu ve Kürt kelimesinin dağlarda gezerken üzerine basılan kardan çıkan kart-kurt seslerinden türeyen bir niteleme” olduğu yazıyordu.

Ve uzun uzun şu meşhur “Kart- Kurt” teorisini dillendiriyordu.

Yani,

Öyle fi tarihinde değil, bundan 10-12 yıl önce TSK'nın 12 ile 17 yaş arasındaki çocuklara “aslında Kürt denen bir şeyin olmadığını, onların Türk olduklarını” anlatan ciddi bir asimilasyon propagandası yapmasından bahsediyorum.

***

Ki daha da yakın bir zamana doğru gelirsek;

Cengiz Çandar, anılarını kaleme aldığı “Mezopotamya Ekspresi” adlı kitabında ilginç bir anekdottan bahsediyor.

17 Ekim 2008 tarihinde dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, Çandar’ı Kürt Sorununu konuşmak üzere makamına davet ediyor. Ve iki buçuk saat süren görüşmede, Çandar’ın en fazla dikkatini çeken nokta Başbuğ’un kendi ülkesinde yaşayan Kürtler için ısrarla ve ısrarla “bölgedeki vatandaşlar” söylemini kullanması oluyor. 

Başbuğ, özellikle Kürt kelimesindan kaçınıyor.

Tüm bunlardan dolayı,

Yukarıda bahsini ettiklerimi ve sayısı artırılabilecek onlarca örneği masanın ortasına koyduğunuzda, TSK'nın Kürt sorununda çözüm formülünün ve temel dayanağının yoğun bir “inkar ve görmezden gelme” politikası olduğunu fark edeceksiniz.

"Varlığını kabul etmeme, yok sayma" şeklinde inşa edilmiş bir düşünme biçimiyle karşılaşacaksınız.

***

Fakat 6 Şubat tarihinde, Yüksekova'nın Dağlıca köyünde tüm bu algıyı altüst edecek yepyeni bir sayfanın ilk kelimeleri yazıldı.

Nasıl mı?

3. Piyade Tümeni 7. Hudut Alayı Komutanı Cemalettin Doğan ve beraberindeki grup, Dağlıca Köyü’nde ikamet eden Latifan Katırcı‘yı ziyaret etti.

Önceden organize edilerek, kamerayla gidilen ve basına servis edilecek bir biçimde tasarlanan ziyarette Komutan Doğan, köylü Katırcı ile Kürtçe konuştu. Birbirlerine sarıldılar ve uzun uzun sohbet ettiler.

Aslında bu tablo, TSK’nın Kürt halkına verdiği önemli bir mesajdı.

Kürdün ve kürtçenin tanınmasıydı.

Kürtlerle buzları eritmek ve kucaklaşmak istemesinin,

Geçmişin pasının silinmesi gerektiğinin,

Dahası,

Ordu için on yılların “İnkâr politikasının”  sona erdiğinin ve Kürde “Kürt” diyerek çözümün ortaya konacağının açık bir beyanıydı.

Yani Genel Kurmay Başkanlığı, müzakere sürecini yoğun bir biçimde yaşadığımız bu günlerde yeni bir “düşünce üretimi” ortaya koydu.

Yılların getirdiği büyük birikimin ve acıların sonucunda; askeri halkla barıştırmanın elzemliğine vurgu yaptı.

Bu nedenle ilgili adım, şiddet temelinde yol alınmış bir mücadeleyi demokratik sulara çekmek açısından son derece önemlidir.

Mutlaka desteklenmeli ve devamının gelmesinin yolları açılmalıdır.