Pekcan, başörtülü kadınların dinen yasak saydıkları erkeklerle tokalaşma olayını, ahlak kurallarına göre değerlendirdi.
Abone olAysun Pekcan, başrtülü kadınların dinen yasak saydıkları erkeklerle tokalaşma olayını, genel ahlak kurallarına göre değerlendirerek, "Erkek bayana elini uzatamaz, bu davranış bayandan beklenir. Ahlak kurallarında bu böyledir" diyor..
Aysun Pekcan, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1997 yılında 4. sınıftayken ayrıldığında, artık okulunun kantinine bile girememeye başlamıştı. Hiçbir sorun yaşamadan derslere girebildiklerini ancak bir anda "Halkın düzenini bozma ve ayrımcılık yapma" damgası yiyerek, eğitim hayatının bitirildiğini ifade eden Pekcan, birikimlerini Azerbaycan'da değerlendirerek, tıp fakültesinden mezun olmuş. Ancak şimdi YöK'ün uygulaması karşısında çaresiz. ‚Çünkü Türkiye'de doktorluk yapabilmesi için girmesi gerekli bir sınav var ve buna da türbanlı olarak alınmıyor. Aysun aynı zamanda akupunktur uzmanı, bitkilerle tedavi eğitimi almış, Rusça, Azerice ve Üngilizce konuşabiliyor.
Aysun Pekcan, başrtülü kadınların dinen yasak saydıkları erkeklerle tokalaşma olayını, genel ahlak kurallarına göre değerlendirerek, "Erkek bayana elini uzatamaz, bu davranış bayandan beklenir. Ahlak kurallarında bu böyledir" diyor.
Ötünmeye nasıl karar verdiniz?
AYSUN PEKCAN: Ben aslında 5 yaşından beri örtünmek istiyorum. Üleride, başımı örterek yaşayacağımı hayal ediyordum.
Sizi etkileyen ne oldu?
A.P: ‚evremdeki birçok arkadaşım kapalıydı, onların etkisi oldu. Ailemden hiçbir baskı görmedim, benim için 'kapanmaz' diyorlardı, ama kapadıktan sonra da, 'açmaz' dediler.
Başrtüsü yüzünden çevrenizdekilerden bir dışlanma hissettiniz mi?
A.P: Açıktım ama çok fazla iddialı giyinmiyordum. 'Erkek gibiydi, daha sonra kapandı' filan dediler. Oturduğum çevre de kapalıydı ve entelektüel okumuş kadınlar yoktu. Okuldaki arkadaşlarımdan da tepki almadım açıkçası.
Türkiye'de türbana bakışı nasıl görüyorsunuz?
A.P: Yasakçı olan kesim, okumuş, kültürlü ve kendini bilen, başını örten kesime karşı tavır alıyor. Geleneklere uyarak başını örtmüş ancak Üslam bilincine tam olarak ulaşamamış kişilere karşı alınan bir tavır yok. Bizim bunu siyasi amaçlarımız için yaptığımızı sanıyorlar.
Açık olan kadınlar sizce günahkar mı?
A.P: Ben de açıktım, düz lise çıkışlıyım ve üniversiteye giderken kapandım. Kişinin başını örtmesi, onun bulunduğu yere, yaşantısına ve çevresine göre değişir. Kimin kapanıp kapanmayacağını Allah bilir. Ben de açıktım ve kapanmayı çok istiyordum, kapandım.
Erkekler ile tokalaşıyor musunuz?
A.P: Toplumda zaten tokalaşma geleneği yok. Genel ahlak kurallarına göre bir erkek bayana elini uzatamaz, bu davranış bayandan beklenir. Bu topluma yerleşmiş, bir gelenek. Bu açıklar ile kapalılar arasındaki bir mesele değil. Ben Azerbaycan'da bir yığın insan ile karşılaştım ve hiçbir erkek de bana elini uzatıp tokalaşmak istemedi.
Eşiniz istese başınızı açar mısınız?
A.P: Benim düşüncelerime saygı duymayan bir insanla, bir ömür geçirilebileceğine inanmıyorum.
Erkekler ile aynı ortamda bulunuyor musunuz?
A.P: Bu, benim samimiyet dereceme bağlı. Daha önceden muhabbetim varsa, aynı ortamda bulunabiliyorum. Samimiyete bakıyor.
Erkek arkadaşa bakış açınız nedir? Evlenmeği düşündüğünüz bir kişi ile ne ölçüler ile evliliğe doğru adım atarsınız?
A.P: Benim hayatımın temeli Üslam ve amacım da hayatımı onun temelinde yükseltmek. Yani görüşme süresi belli sınırlar içinde olur. Evlilik öncesi başka erkeklerle çok özel şeyler yaşamayı istemiyorum açıkçası.
HASTALARIM ARASINDA YAYIRIM YAPMADIM
Doktor olarak mesleğinize devam ettiğinizde, erkek hastaları muayene ederken herhangi bir rahatsızlık hisseder misiniz?
A.P: Benim öğrencilik dönemimde erkek de, bayan da, iki cins arasında hastam da oldu. (Gülüyor) Her cinsiyetten hasta muayene ettim ve hasta takiplerini yaptım. Böyle bir ayrım yapmadım ve bundan rahatsızlık da hissetmedim.
Muayene sırasında erkek hastalarınızla tensel temas sırasında, inançlarınız ile çeliştiniz mi?
A.P: Hiçbir çelişki yaşamadım ve bana verilen hastaları en iyi şekilde takip etmeye çalıştım. Hastaları, erkek ve bayan diye kesinlikle ayırmıyorum.
Televizyon izliyor musunuz? Popstar tarzı yarışmalara bakış açınız nedir?
A.P: Özliyorum. Bu tür yarışmalarda, insanların yeteneklerini ön plana çıkarmak istedikleri türden olanlarına, soğuk bakmıyorum. Ünsanlar Unkapanı'nda sürüneceklerine, yeteneklerini ortaya çıkarsınlar.
Sinemaya bakışınız nasıl, hangi sinema sanatçılarını beğeniyorsunuz?
A.P: Sinemayı gerçekten çok seviyorum. özellikle karakter oyuncularını beğeniyorum. Mel Gibson, Nicole Kidman favorilerim.
Ne tür müzikler dinliyorsunuz?
A.P: Benim dinlediğim müzikler, o anki psikolojime göre değişiyor. Bazen Zeki Müren dinlerim, bazen Beatles. 1970 ve 80'lerin sonlarına doğru olan yıllarda popüler olmuş slow müzikleri tercih ediyorum. Bazen de ilahi dinlerim. Barbara Straisand'ı hem oyunculuğunu hem de müziklerini çok beğeniyorum.
Konserlere gider misiniz?
A.P: Ayakta, insanların birbirine yapıştığı ve itişip kakıştığı bir ortamda, müzik dinlemekten çok kendimi koruma altına almak durumunda kaldığım için, müzik dinleyemiyorum. Bu sebeple de konserlere gitmiyorum.
Moda ile aranız nasıl?
A.P: Özellikle mavi ve pembe renkleri giymeyi seviyorum. Onların hiçbir zaman modası geçmiyor. Spor giyimi de pardösünün altına tercih ediyorum.
Makyaj yapıyor musunuz?
A.P: Evet ben makyaj yapmayı seviyorum. Yakınlarımın özel bir gününe giderken, düğün ve bayramlarda makyaj yapıyorum.
Parfüm kullanıyor musunuz?
A.P: Güzel koku zaten Peygamberimiz'in tavsiyesi. Kullanmıyorum desem yalan olur.
Denize giriyor musunuz?
A.P: Ben yüzme bilmiyorum, o nedenle de girmiyorum.
Arkadaşlarınız ile eğlencelere ve kafelere gidiyor musunuz?
A.P: Kafeleri çok fazla tercih etmiyorum.
Başrtüsü ile birlikte diğer ibadetlerinizi de yerine getirebiliyor musunuz?
A.P: Elimden geldiğince yerine getirmeye çalışıyorum. Tabi her şeyi bire bir değil ama zaman ve mekan imkan verdiği ölçüde yapmaya çalışıyorum.
Size göre türbanlı kadınların yaşadıkları en önemli sorun nedir?
A.P: Bizim en önemli sorunumuz, bir statümüz yok. Bunun elimizden alınmış olması.
Siyasi tercihiniz nedir?
A.P: Ben siyasetten çok hoşlanmıyorum. Bir dönem AK Parti Kadınlar Komisyonu'nda yönetimdeydim. Sonra bana uygun olmadığını düşünerek ayrıldım. Huzur duyarak kimseye oyumu veremiyorum.
KARŞILIKLI SAYGI VE öZGÜRLÜK
Türkiye'nin gelecekte içinde bulunacağı durum ile ilgili beklentiniz nedir? Bundan sonrası için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
A.P: Sınava girmeyi düşündüm ama sınav kapısına geldiğimde her şeyin boşa çıkacağını biliyorum. Hükümetin bu konuya kısa vadede kesin bir çözüm getireceğine inanmadığım için, başvuruda da bulunmadım. Başımı açarak sınava girebileceğimi düşünmüyorum açıkçası.
Nasıl bir Türkiye ortamı hayal ediyorsunuz?
A.P: Ben üniversitede okurken, arkadaşlarım ile hep bir aradaydık. Görüşlerimiz birbirinden farklıydı ama aramızda sorun yoktu. Daha sonra insanlar arasında karışıklık çıkarıldı. Herkesin birbirine saygı duyduğu ve düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir ortam istiyorum. Ünançlarımıza zarar vermemek koşulu ile. (Gülerek) 68 döneminde de ortalığı karıştırmışlardı, şimdi de aynısı yapılıyor.
Türban sorunu siyaset ile çözülmez
Esra Dindar 22 yaşında ve Marmara Üniversitesi Ül‰hiyat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi. 2.5 yıllık evli. Kimi zaman sınavlara başrtüsü ile alınabildiği için kendi deyimi ile "kaçak" bir şekilde okulu bitirmeye çalışıyor. Okul dışındaki vakitlerinde Üngilizce ve Arapça öğreniyor, eğitim seminerlerinde dersler veriyor. 2.5 yıllık evli.
Dindar'a göre, "Türkiye'de tek bir çağdaş kadın modeli belirlenmek isteniyor. Yasakların asıl sebebi bu." Türkiye'deki başrtüsü sorununun da, sanıldığı gibi siyasilerin çözebilecekleri bir konu olmadığını savunan Dindar, Siyasi çözümleri "anlık" olarak değerlendiriyor ve "Biz, verilmiş bir hak olarak değil, kazanılmış bir hak olarak çözüme kavuşmasını istiyoruz" diyor.
Niçin örtündünüz?
ESRA DÜNDAR: Din” bir eğitimden geçtim. Okuyan bir ailenin kızıyım, babam öğretmen. Evimizde çok zengin bir kütüphane var. Ünandığım dinin bana örtünme gibi bir emri olduğunu öğrendim. Ümam Hatip'e başladıktan bir sene sonra kendi isteğim ile örtündüm.
Toplum hayatınızda örtünüz sebebiyle bir zorluk yaşadınız mı?
E.D: Ailemde kapalı olduğu kadar açık insanlar da var. Ama bu durum bizim birbirimize olan bakışımızı değiştirmedi.
Görücü usulü ile mi evlendiniz yoksa anlaşarak mı?
E.D: Ben tanışarak, anlaşarak, istediğim kişi ile evlendim. Ama aileme de danıştım.
Kadın erkek ilişkilerine bakış açınız nasıl?
E.D: Benim inancıma göre kadın ve erkekler, hayatın her alanında birbirlerine karşı davranışlarında ölçülü olarak bir arada bulunabilirler. Ben, evime gelen misafirlerden, tanışıklığım olan varsa, onlarla birlikte oturabiliyorum. Kadın ve erkeklerin bir arada bulunmasına karşı o kadar katı bir bakış açım yok.
Kurallar ve sınırlardan bahsettiniz...
E.D: Bizim için tesettür şartı var. Kadının karşısındaki erkeği tahrik etmeyecek, erkeğin de kadına saygısızlık etmeyeceği bir ortamda, her ikisi de bir arada bulunabilir.
TOKALAŞMIYORUM AMA EL öPÜYORUM
Erkeklerle tokalaşıyor musunuz?
E.D: Erkekler ile tokalaşmıyorum. Bunu, din” bir kural olmanın dışında, bu bize batıdan gelen bir davranış şekli bizde böyle bir şey yok. El öpüyorum, yani bunu, kadının erkeğe dokunması anlamında değerlendirmiyorum.
Başrtüsü konusunda açık olan arkadaşlarınıza kapanmaları için önerilerde bulunuyor musunuz?
E.D: Ben yaptığımın bu işin karşılığını öbür dünyada alacağıma inanıyorum ve bir arkadaşımın da bunun karşılığını almasını istiyorum. önerilerde bulunuyorum. Ama bu onun kendisinin vereceği bir karardır.
KEYFÜ UYGULAMALARLA KARŞILAŞTIK
Okulda yaşadığınız sıkıntıların sizde yarattığı psikolojik etki nedir?
E.D: Üniversiteyi kazanıp okula kayıt olmak için gittiğinizde, istedikleri resmi verdikten sonra sorunlar başlıyor. 'Başınızı açın ve uzun bir koridorda, erkeklerin de görebilecekleri şekilde yürüyün. Bakalım sınırlarınız nedir, nereye kadar açabiliyorsunuz?' Bunun gibi keyfi uygulamalara çok fazla muhatap olduk.
İNANÇLARIMIZA SALDIRILIYOR
"Din” eğitim veren bir okulda okuduğum için zaman zaman başımız örtülü bir şekilde gidebiliyoruz. Ama sınav zamanı bir anda başı kapalı olarak almayıp bizi dışarıda bırakabiliyorlar. Başını açan arkadaşlar bu sorunları yaşıyor, peruk takanları bile kontrol edebiliyorlar. Sorun, başrtüsü sorunu değil, sorun bizim inançlarımız, buna saygı duyulmuyor ve buna saldırılıyor. Ünsanlar, inançlarınızdan ne kadar uzaklaştığınızı ve onların karşısında ne kadar küçülebildiğinizi test ediyorlar. Başınızı açsanız da sorunlar bitmeyecek ve sürekli bir şeyler isteyecekler."
Şu anda mevcut ortamda başrtüsü takan arkadaşların yaşadıkları en önemli sorun nedir?
E.D: Toplum içinde başrtülü insanlar başı açık olanlardan tepki almıyor. Ancak bu ülkede tek bir çağdaş kadın tipi çizilmek isteniyor. Tek tip insan yaratılmaya çalışılıyor. Asıl sorun bu. Bizim karanlık düşünceler ile başımızı örttüğümüzü sanıyorlar.
Mevcut olan hükümet sizce türban sorununu çözecek mi?
E.D: Ben türbanı, yukarıdan gelecek siyasi kararlar ile çözülecek bir sorun olarak düşünmüyorum. Biz, verilmiş bir hak olarak değil, kazanılmış bir hak olarak çözüme kavuşmasını istiyoruz."
Başrtüsü siyasete alet edildi mi? hem laik hem de dindar kesim tarafından...
E.D: Kullanıldıysa, bunu siyasetçiler yaptı. özellikle sol hükümetler döneminde Ümam Hatiplerin sayısı artırıldı. Kenan Evren'in darbe döneminde Kuran'dan ayetler de okuduğunu biliyoruz.
MODERN YAŞAM KILIFI
Biraz da özel hayatınız ve hobileriniz ile ilgili konuşalım isterseniz...
E.D: Biz normal insanlar gibi yaşıyoruz. Toplumun içinde yapılması gereken her şeyi yapıyoruz. Modern yaşamın kadına çizdiği kılıf var. Yani alış veriş, giyim, kuaför, televizyonda yarışmalar, gezmek, dedikodu yapmak gibi. Aslında bizim tüm bu kurallara uyup uymadığımız kontrol edilmek isteniyor. Biz de bunları yapıyoruz ama hayatımızın merkezine bunu almıyoruz. Kadın, bir anlamda hayatın her alanında erkek gibi hayatın içinde düşünen ve sosyal olan bir varlıktır. Onun dışında insanız, bizim de ihtiyaçlarımız var. Ama modernizm olgusunun hayatımıza biçtiği kurallar ile yaşamıyoruz.
Peşin hükümler ve gerçekler
"Memurlar başlarını örtemez çünkü kamu görevlilerinin başını örtmesi devletin kamu alanındaki tarafsızlığını zedeler."
On beş yıldır bir türlü çözülemeyen türban krizinin altında, devletin, başı açık olmayı normal, örtülü olmayı anormal sayması ve bu normu bütün topluma dayatmaya çalışması yatıyor.
Devlet önce kadınların başının açık olmasına "normal" diyor. Sonra bunu veri kabul ederek şyle bir mantık yürütüyor: "Laik devlette, devlet memuru, vatandaş karşısında tamamen tarafsız, yönsüz, renksiz yani nötr olmalıdır. Oysa başını örten memur, başını örtmekle "normal" olandan ayrılmakta ve "taraf" olduğunu belli etmektedir. Başı açık vatandaşlar, başrtülü memurla karşı karşıya geldiklerinde onu "taraf" gibi hissedecek ve yansızlığından şüpheye düşeceklerdir. Bu da laikliğe aykırıdır."
Oysa meseleye bir de şyle bakın: Başı örtülü vatandaşlar da, karşılarında başı açık bir bayan memur gördüklerinde, o memurun "karşı tarafta" olduğunu, dolayısıyla kendileri karşısında tarafsız davranamayacağını düşünmeyecekler mi? Başı örtülü olmak memurun "tarafsızlık" imajını bozuyor da, başı açık olmak neden bozmuyor? ‚ünkü devlete göre, başı açık olmak normal, başı örtülü olmak anormal...
Devlet, önce başı açık olmayı norm olarak koyuyor, yani "normal kadın"ı başı açık olarak tanımlıyor; sonra bu normalden sapma gösteren başrtülünün, vatandaş önünde tarafsız bir imaj veremeyeceği için memuriyet yapmasını yasaklıyor. , işin garibi bunu, kadınların başını örtmesinin son derece normal sayıldığı bir toplumda yapıyor.