BIST 9.663
DOLAR 35,22
EURO 36,73
ALTIN 2.961,64
HABER /  GÜNCEL

Karayılan'dan Erdoğan'ın IŞİD benzetmesine yanıt

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bizim için IŞİD neyse PKK da odur" açıklamasına sert yanıt verdi.

Abone ol

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Ankara'nın PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'e verdiği sözleri tutmadığını öne sürerek, "Erdoğan'ın son anda müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi yeniden bir savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bizim için IŞİD neyse PKK da odur. Bunları ayrı telakki etmek ayrı değerlendirmek yanlıştır” sözlerine yanıt veren Murat Karayılan, şöyle konuştu:

Peki çözüm nerede kaldı? Bir taraftan PKK Lideri Başkan Apo'yla diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer taraftan da ‘ben IŞİD ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan oturup tartışma yürüteceksin, 'çözüm sürecini geliştiriyoruz' diyeceksin; diğer taraftan ise PKK'yi dünyanın en vahşi örgütüyle aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl çözüm olacak!

Fırat Haber Ajansı'nda yayımlanan Murat Karayılan mülakatı şöyle:

Murat Karayılan, "IŞİD’in Kobanê saldırısındaki gerçek amacını ve yaşanan bu sürecin perde arkasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

IŞİD JİTEM'DİR 

Bugün Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma durumu sıradan bir olay değildir. Kobanê’de kuşatılan sadece bir kent değil, tüm Kürdistan halkı ve Kürdistan halkının özgürlüğü ile bölge halklarının demokratik geleceğidir. Yani bölge halklarının demokrasi ve kardeşlik davası kuşatılmış olmaktadır. Daha önce Şengal, şimdi de Kobanê. Bunlar tesadüfen geliştirilmiş yönelimler değildir; çok bilinçli ve planlı bir biçimde organize edilmiş bir konseptin birer parçalarıdır.

IŞİD bu konseptin JİTEM’idir. Bu konsept Kürdistan halkı üzerindeki sömürgeci-hegemonik sistemin etkili bir biçimde devreye konulmasını ifade etmektedir. Ortadoğu bölgesinde Kürt halkına karşı 208 yıldan bu yana bir yönelim durumu vardır. Özellikle Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ardından bu sömürgeci yönelim derinleştirilerek bir soykırım biçiminde uygulama sürecine geçirilmiştir.

TÜRKİYE'YE ETKİN ROL ALIYOR SUÇLAMASI

Herkes biliyor ki bu IŞİD denilen yapı, son 6 aydan bu yana hızla büyütülerek bölgenin korkulu rüyası haline getirilmiştir. Bunların yoğun bir psikolojik savaşla gündeme konulması ve en modern-teknolojik silahlarla donatılması her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu açıdan Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma harekatıyla, içinde Türk Özel Harp Dairesi’nin de etkin rol oynadığı, değişik Gladio kesimlerinin de katkılar sunduğu ve sistematik olarak Kürt halkının direnişini ezmek isteyen bir konseptle bölge halklarının tüm demokrasi hareketlerine mesaj verilmek istendiği açık ortadadır. Önce Şengal’den başladılar; şimdi de Kobanê’de zirvelendirmek istemektedirler. Dikkat edelim; bugün bu çete hareketi Kerkük’ten Kobanê’ye kadar Kürtlerle savaşmaktadır.

IŞİD'İN HEDEFİ İSLAM DEVLETİ DEĞİL, KÜRTLER

Peki, eğer bu çete yapısının gerçekten amacı bir İslam Devleti kurmak ise İslam Devleti’nin kurulması Kürt halkının katledilmesi ve bastırılmasından mı geçmektedir? Kürt halkı zaten şimdiye kadar bölgede Türk, İran ve Arap devletlerinin baskısı altındaydı. Suriye’de ve Irak’ta Baas rejiminin Kürt halkına neler çektirdiğini herkes biliyor. Bölgenin en mazlum ve mağdur halkı Kürt halkıdır. Eğer kendine bir İslam devleti kuracaksan öncelikle egemen devletlerle savaşmalısın; Kürtlerle değil. Ama sorun İslam devleti filan değil. Kürt halkının direniş mücadelesini bastırma hedefi tek hedef haline getirilmiştir.

IŞİD bugün egemen Arap devletlerinin merkezlerine yönelmekten ziyade, tüm Kürt direniş odaklarının merkezlerine yönelmeyi önüne yegane hedef olarak koymuştur. Bu tesadüfi bir şey değildir. Hiç kimse bunu normal gösteremez. Bu bilinçli ve örgütlü bir konsepttir. Bu, Önder Apo öncülüğündeki özgürlük hareketinin bastırılması ve tüm Kürt halkını sindirme ve Kürt siyasetini teslim alma konseptidir. Burada Kürdistan üzerindeki sömürgeci güçlerin, 'derin sömürgecilik' biçiminde tanımlayabileceğimiz, batıya dayanan sömürgeci çıkar ilişkileri temelinde geliştirilen bir plan olduğu açıkça görülmektedir. Dikkat edin, Şengal vuruldu, katliam yapıldı; bölge devletleri veya uluslararası güçler herhangi bir şey yaptı mı? Hayır. Şimdi 23 gündür Kobanê’ye çağın en teknolojik silahlarıyla bombalar yağdırılmaktadır, her türlü vahşi saldırı geliştirilmektedir. Bölgedeki devletlerden herhangi bir ses çıkıyor mu? Hayır. Hepsi seyrediyor veya onlara katkı sunuyor. Bugün, 21. yüzyılda bu sömürgeci devletlerin ortasında, bütün dünyanın gözü önünde Kobanê’de adım adım bir katliam uygulanmak istenmektedir ve bunu da herkes seyretmektedir.

SALDIRGANLARIN HİÇBİRİ SURİYELİ DEĞİL

Şu anda Kobanê’ye saldıran bu çete üyelerinin hiçbiri Suriyeli değildir. Hepsi yabancı ülkelerden Suriye’ye getirilmiş cellatlardır. Peki, bunların Amerika’dan, Avrupa’dan Tunus’tan, Cezayir’den, Mısır’dan, Afganistan’dan, Çeçenistan’dan buraya getirilmesini kim sağladı? Kim bu kadar silahı bunların eline verdi? Kim buna fırsat sundu? Bu kadar teknik silah, bu kadar tank, top ve en etkili Amerikan silahlarının bunların eline geçmesini sağlayan kimdir? En etkili Rus füzelerinin bunların ellerine geçmesini kim sağladı? Kim buna göz yumdu ve neden bugün bunlar Kürt halkının başına bela edilmiştir? Bu soruların cevapları önemli tabii. Bunların tesadüfen, kendiliğinden oluşmuş şeyler olduğu iddia edilemez. Uluslararası istihbarat çevrelerinin ve bölgedeki sömürgeci güçlerin, kendilerini bundan muaf tutmasını kim yutacaktır?

BU KADAR CEPHANEYİ NEREDEN ALIYORLAR?

Elbette bir destek var. Bakın 23 gündür Kobanê’de kullanılan top ve mermi ancak onlarca kilometrelik konvoylarla taşınabilecek düzeyde bir yoğunluğu oluşturmaktadır. Peki bu kadar cephaneyi nereden alıyorlar! Eğer günlük gelmezse, sürekli takviye olmazsa nasıl oluyor da bu kadar cephaneyi günlük olarak kullanıyorlar. Tüm bunların cevabı önemlidir. Açıkça bir destek vardır ve bu desteği verenler dünya kamuoyu karşısında da çıkıp yalan söylemektedirler. Söze gelince kimse bu IŞİD çetesine sahip çıkmamaktadır ama eğer destek yoksa bu kadar mühimmat nasıl ve nereden geliyor! Biz bunların fabrikalarının olduğunu duymadık. Demek ki birileri veriyor. Yani takviye ediliyor.

TÜRKİYE İNANDIRICI DEĞİL

Türk devletinin IŞİD’le birlikte olduğu yönünde bizim daha önceden yaptığımız açıklamalar vardır. Yine bu Kobanê kuşatması süreci içerisinde çeşitli çevrelerin gördükleri var olduğu gibi, çeşitli basın-yayın organlarının yayınladıkları, hatta canlı yayında sunulan kanıtlar da vardır. Şimdi diyelim ki bizimki siyasal bir tespit ama Türk devleti şimdiye kadar bu somut bulgulara ilişkin de inandırıcı herhangi bir şey söylemiş değil. Sadece sert bir biçimde reddetmektedir. Ama Türk devleti ile IŞİD arasında devam eden bir ilişki olduğu yönünde güçlü veriler ve ispatlar söz konusudur.

AK PARTİ ADIM ATMALI

Eğer siz Kürt halkıyla barışıp, dostluk ve eşitlik içinde yaşamak istiyorsanız Kobanê’de Kürt halkının iradesinin kırılması sürecine dahil olmamanız lazımdı. Ama eğer diyorsanız ‘hayır durum böyle değil’, o zaman buyurun pratikte durumunuzun böyle olmadığını gösterin. Sadece Kobanê’den çıkan kitlenin kabul edilmesi dostluğa bir gösterge olamaz. Bu zaten Kobanê’nin düşürülmesi planının bir parçasıdır. Yani kitleye kapıların açılması, Kobanê’nin düşürülmesine yol açılması anlamına da gelmektedir. Bu açıdan bu bir veri olamaz. Birkaç gündür AKP yöneticileri gerek sürece ilişkin gerekse de Kobanê’ye ilişkin iyi sözler sarf ediyorlar ancak pratik bunun tersidir. Artık laf zamanı geçmiştir. Şimdi pratik adım atma zamanıdır. AKP yöneticilerinin taktiği Kürt toplumunun gönlünü okşama, fakat yüreğini ve beynini parçalama taktiğidir. Lafla oyalayarak, beklentiye sokarak, gerçekte ise canına okuyan ve yok etmeyi hedefleyen bir politikanın uygulayıcısı durumundadırlar.

SALİH MÜSLİM'E VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEDİ

Bizim duyduğumuza göre bundan iki hafta önce de PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözler vardı ancak onlar yerine getirilmedi. En son kendisi Türkiye’ye davet edildi ve gitti; aldığımız bilgilere göre yine bazı sözler verilmiş ama üzerinden 5 gün geçmesine rağmen o yönlü bir pratik yoktur.

ERDOĞAN KÜRTLERE KARŞI SAVAŞ KARARI VERDİ

Ya devlet içinde bir ikilik var ya da tamamen Kobanê direnişini durdurmak için oyalama usulüyle psikolojik savaş taktiklerini uyguluyorlardır. Yoksa bir devletin söz verip, sonra da sözünün eri olmaması başka nasıl izah edilebilir. Bu konuda Erdoğan'ın son anda müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi yeniden bir savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır.

PEKİ, ÇÖZÜM NEREDE KALDI?

Zaten Erdoğan’ın IŞİD’le bizi, yani PKK’yi bir göstermesi her şeyi ele veriyor. Bugün IŞİD vahşi bir örgüt. Kafa kesen bir örgüt. Kendisinden olmayan herkesi infaz eden vahşi bir çete. Çağımızın baş belası olmuş bir güruh. Kalkıp bununla bizi aynı kefeye koyması, bir yandan IŞİD’i savunma tutumu ve yumuşak gösterme yaklaşımıyken, diğer yandan ise 'madem IŞİD’i vuracaksınız PKK’yi de vurmalısınız' diyerek bizi hedef gösterme ve yok etmeyi hedeflemektir.

Peki çözüm nerede kaldı? Bir taraftan PKK Lideri Başkan Apo'yla diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer taraftan da ‘ben IŞİD ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan oturup tartışma yürüteceksin, 'çözüm sürecini geliştiriyoruz' diyeceksin; diğer taraftan ise PKK'yi dünyanın en vahşi örgütüyle aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl çözüm olacak! Eğer burada gerçekten bir kabullenme ve çözüm zihniyeti olsaydı, bu biçimde kelimeleri sarf etmesi mümkün olabilir miydi? Yine eğer Kürtlerle barış ve çözümde samimi olsalardı, Kobanê'yi bu biçimde kendi kirli amaçlarına kurban ederler miydi? Açık ki burada çok iğrenç bir acımasızlık ve alçaklık vardır. Bunun başka bir izahı yoktur.