Karayılan'ın ortaya attığı 'akil adam' İlter Türkmen konuştu. Ancak söyledikleri terör örgütünün hiç de hoşuna gitmeyecek.
Abone olTerör örgütünün 1 numaralı ismi Murat Karayılan'a soğuk duş. Türkmen olmaya sıcak bakmadığı gibi, terör örgütünün hoşuna gitmeyecek fikirler dile getirdi. Türkmen çözümü üniter devlet içinde görüyor.
Özerkliğe veya otonom fikrine kesinlikle karşı. Kürt kimliğine vurgu yapan esaslı bir açılım bekleyen Türkmen, bazı yerel hizmetlerin Kürtçe yapılabileceğini söylüyor.
Kandil'de gazeteci Hasan Cemal'e konuşan Karayılan'ın çözüm için ortaya attığı 'akil adamlar komisyonu'nda gösterdiği isimlerden eski Dışişleri Bakanı ve Büyükelçi İlter Türkmen Milliyet'ten Devrim Sevimay'a konuştu:
BELLİ Kİ PKK SIKIŞTIĞI İÇİN ÇIKIŞ YOLU ARIYOR
Şimdi o metinde iki şey enteresan: Birincisi DTP’nin kendileri tarafından en sona konması. İkincisi, ilk üç öneride resmi temaslardan bahsediliyor; yani kendileri ve devlet, ama dördüncü akil adamlar komisyonu önerisinde resmi temas gerekmiyor. Bu önemli.
Belli ki sıkışmışlar, bir çıkış yolu arıyorlar. Bir yandan Türkiye Amerika’yla anlaştı, operasyonlar yapılıyor, diğer yandan İran, Suriye sıkıştırıyor. Yani tam Başbuğ’un vaktiyle söylediği gibi, evet bizi çok zarara sokuyorlar, ama bu yöntemle sonuç alamayacakları da besbelli.
İlginç bir fikir, ama bence gerçekçi değil. Çünkü ne olacak o komisyonda, birtakım Türk akil adamlarıyla, -onlar her kimse- PKK akil adamları bir araya gelecek. Ortak komisyon demek o.
Ama onların seçtiği kimseler gelecek, değil mi? Hatta Türk tarafını da peşinen onlar seçiyor; Hasan Cemal olsun diyor, İlter Türkmen olsun diyor. Peki devletin terör örgütü olarak gördüğü bir kuruluşun üyeleriyle siz nasıl bir araya gelip müzakere yaparsınız, gayri resmi durumda olsa bile…
BİZ İNGİLTERE DEĞİLİZ, BİZDE KIYAMET KOPAR
Türkiye’de kamuoyunun desteğini almadan hiçbir şey yapamazsınız. Kamuoyu bugün DTP’yle hükümetin bir masaya oturmasını kabul eder mi? Kıyamet kopar.
Kopmadı orada. Bir kere orada kavga daha çok Protestanlarla Katolikler arasındaydı. Sonra İrlanda Cumhuriyeti de tutumunu değiştirmişti. Ayrıca İngiltere’yle biz bir miyiz? İngiltere’de mesela İskoçya’nın bir özerkliği var, Galler bölgesinin bir özerkliği var, İrlanda’da başka bir sistem var. Biz öyle değiliz ki, biz tamamen üniter, Fransa gibi bir devletiz.
DTP'NİN DEDİĞİ GİBİ OLMAZ
Bir kere o ille kalmaz, bölgeye döner. Bölgenin de tabii birtakım otonomileri olur. Mesela kendi teşkilatını kurar, vergilerde kısmen otonomisi olur, eğitim dili konusunda otonomisi olur. Dolayısıyla buna federasyon denmese bile otonom bölge olur. Tıpkı İspanya’da olduğu gibi… Türkiye için ise bu konuştuklarımızın hiçbir mümkün değildir.
SORUN ÜNİTER DEVLET DEĞİL, KİMLİK MESELESİ
Türkiye üniter yapısından vazgeçmez, vazgeçmesi için de bir sebep yok. Bütün sorunlar pekala üniter devlet içinde çözülebilir. Bizim sorunlarımız üniter yapıyla ya da ulus-devlet olmakla ilgili değil. Kaldı ki bizim toplumumuzda da böyle bir yapı yok. Bir kere fırsat eşitliği bakımından Türkiye’de bir Kürt-Türk farkı yaşandığını kimse söyleyemez. İkincisi arada güçlü bir yurttaşlık bağı var. Bakın şu örnek çok çok önemlidir: Bizde bütün Kürt kökenliler askere alınıyor ve şimdiye kadar bu Kürt kökenliler içinde ihanet eden bir kişi olmadı. Ben bunu askerlerden duydum. O yüzden bizim gündemimizde üniter yapı dışına çıkmak zaten yok.
ÜNİTER DEVLET İÇİNDE ÇÖZÜLMELİ
Kesinlikle bu. Ne çözüm üreteceksek üniter devlet içinde üretilecek. Ne demektir üniter devlet? Ülkenin her tarafında aynı kanunların geçtiği devlettir. Dolayısıyla federasyon veya birbölge otonomisi gibi sistemlerle bağdaşılamaz.
ADIMI TÜRKİYE ATMALI
Tek taraflılık.Türkiye ne adım atacaksa hepsi tek taraflı kararlarla yapılmalı. Evet, temas olmadan. Temel politika bu. Onlara ya da başkalarına danışarak, görüşerek değil, biz kendimiz birtakım tedbirler alacağız.
DTP’NİN MEVCUDİYETİ PKK’NIN MEŞRUİYETİNİ AZALTIYOR
Yine de hükümet bu konuyu DTP’yle “müzakere” eder mi bilmiyorum, ama hiç değilse o zaman kendilerine de danışmak mümkün olur. Ancak ne yazık ki DTP bunu söylemiyor, söyleyemiyor belki de.
Randevu vermek ayrı. Cumhurbaşkanı randevu veriyor, Başbakan vermiyor; bu biraz tuhaf bir durum. Sonuçta Meclis’te milleti temsil eden bir partidir, politikasını onaylayın ya da onaylamayın, ama onunla temas etmek gayet normaldir. O başka bir şey. Bu arada tabii şunu da söyleyeyim; ben DTP’nin kapatılmasına çok karşıyım. Çünkü DTP’nin mevcudiyeti, verdiği bütün sıkıntılara rağmen PKK’nın meşruiyetini azaltan bir unsurdur ve gereklidir.
AKP CESARET GÖSTERİRSE POLİTİK AVANTAJ KAZANIR
Kürt kimliğinin ve Kürtçe’nin önünde artık bir sorun kalmamalı. Belediyelerde Kürtçe konuşmak yasak olmamalı. Kürtçe yüzünden savcılar hala dava açmamalı. Bir üniversitede Kürdoloji enstitüsü kurulmalı. Okullarda seçmeli ders olarak Kürtçe öğretimi, -eğitimi değil bu önemli- yapılmalı. Fransızlar da öyle yapıyor.
KÜRTÇE HİZMET VERİLEBİLİR
Bazı hizmetler Kürtçe yapılabilir. Örneğin sokak isimleri hem Türkçe hem Kürtçe yazılabilir. Bazı konularda iyi Türkçe bilmeyenlerle Kürtçe yazışma olabilir. Belediyenin organize ettiği sosyal toplantılarda Kürtçe konuşulabilir.
Eğer bunlar terörün azalması neticesini verir, bir barış ortamı yaratırsa, -ki yaratır- tam tersine halk bundan memnun olur. Belki ilk önce karşı gelenler olabilir, ama insanlar sonucu gördüğü anda iş tamamen değişir. O yüzden AKP’nin kesinlikle şunu demesi lazım, “Evet ben büyük bir muhalefetle karşılaşacağım, ama bunun sonunda başarı gösterirsem kimse bir şey diyemez, politik avantaj da bende kalır.”
BİRDENBİRE TEREDDÜT BAŞLIYOR
Zaten bütün problem Türkiye’de bu. Hükümetler aslında ne yapılması gerektiğini görüyorlar, ama buna cesaret edemiyorlar. Biz Kıbrıs meselesinde de böyle yaptık, Ermeni meselesinde de böyle yaptık. Tam yerinde, akılcı bir şey yapılacak, birdenbire tereddütler başlıyor ve arkasından kilitlenmeye gidiliyor.
ASKER, SİYASETÇİLERE “ARTIK SİZ ÇARE BULUN” DİYOR
Şu anda değil. Tabii muayyen bir çerçeve içersinde değil. Çerçeve belli; üniter devlet. Onun dışındaki alanda hükümet çok şey yapabilir, mesela asker kimlik açılımına muhalefet etmez. Genelkurmay Başkanı bir “uygulama”dan söz etti, ama uygulamanın içeriği nedir, onu bilemiyorum tabii.
Söyleyemezdi tabii, işte o yüzden de bu işin hükümetin inisiyatifinde olması lazım diyorum. Hükümet elbette askerin de görüşünü almalıdır, ama bunu götürecek olan asıl siyasettir. O açıdan bir şeyler yapmak lazım, ama bir de şu görüş var, “Affa lüzum yoktur, bizim alacağımız tedbirler onları fiilen zaten etkisiz hale getirecektir.”
TAM BİR AÇILIM ŞART
Bakın, taze kan bulamayan hiçbir örgüt dayanamaz ve mutlaka onların da önemli bir kısmı pişmanlık yasasından istifade etmek ister. Dağa çıkışın durması onlara büyük bir darbe olur ve bir süre sonra inmek zorunda kalabilirler. Hayır, çünkü daha tam bir açılım yapılamadı ki… Bir yapsınlar bakalım ne olacak…
Asker 1999’da söylediğinin aynısını şimdi bir kez daha söylüyor. Diyor ki, “Ben elimden geleni yaptım, bir noktaya kadar getirdim, artık siz bulun çaresini.” Bunu 99’da söylediğinde siyaset 2005’e kadar hiçbir şey yapmadan oturdu. Ama artık oturamaz, siyasetin bir an önce tam bir açılım yapması, cesur olması şart.