Erbakan'a 'görevden ayrıl' talimatını kim verdi? Dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı iddialara cevap verdi.
Abone ol28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı Sayın Org. İsmail Hakkı Karadayı, Necmettin Erbakan'a görevinden ayrılması için emir verdi mi? Bu konuyu köşesinde dile getiren Milliye yazarı Taha Akyol'a cevap veren Karadayı, kesin bir dille iddiaları reddediyor.
Karadayı ve Taha Akyol'un açıklamalarından koalisyona vurucu darbeyi indiren kişinin Süleyman Demirel olduğu ortaya çıktı. İşte Karadayı'nın yazılı açıklaması:
-Yazınızda benim bazı yazarların işlerine son verilmesi hususunda bir emir verdiğimi ileri sürüyorsunuz. Ben ‘yazarları atacaksınız’ diye hiç kimseye emir vermedim. Hiçbir zaman yazarlarla ilgili mevzularla alakadar olmadım, olacak vaktim de yoktu. Önüme gelen basın özetlerini bile okuyacak vaktim olmuyordu.
Bu yaşa gelmiş, 50 yıl görev yapmış bir insanın söylediklerine herhalde inanırsınız. Ayrıca bana hiçbir yazar bu konuda bir şikâyette bulunmadı.
‘Erbakan’a sorulsun’
- Sayın Necmettin Erbakan’a başbakanlık görevinden ayrılması için emir verdiğim kesinlikle doğru değildir. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir şeyi hayatımda ilk kez duyuyorum. Bu konuda isteniyorsa Sayın Erbakan’a sorulabilir. Hatta, koalisyon hükümetinin kurulduğu sıralardaydı, ben Bükreş’teyken, gazeteciler bana Türkiye’deki siyasi faaliyetlere müdahale edip etmediğimize dair sualler sorduklarında, ben onlara hiçbir zaman askerin siyasilere baskı yapmasının mümkün olmadığını, isteyen partilerin kendi aralarında koalisyon kurabileceklerini söyledim. ‘Bu bizim dışımızda bir olaydır’ dedim. Bunun üzerine Türkiye’ye döndüğümde, Sayın Erbakan bana teşekkür etti, ‘bu beyanat ne kadar güzel oldu’ dedi.
- Benim hatırladığım şudur: Sayın Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan’ın birer yıllık dönüşümlü başbakanlık yapmak konusunda aralarında anlaştıkları yazılıyordu. Başbakanlıkta bir değişiklik olursa, Sayın Erbakan’ın Sayın Çiller’le yer değiştireceğini tahmin ediyordum. Fakat televizyondan Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’in Sayın Mesut Yılmaz’ı başbakan yaptığını öğrendim. Ondan sonra ‘hayırlısı olsun’ dedim. Hatta gazeteler bununla ilgili yazı yazdı, ‘Karadayı Paşa’nın haberi yoktu, şaşırmış’ diye. Ben de bu haberlere bakıp ‘bana ne’ dedim.
‘Apaydın’ı tanımam’
- Burhan Apaydın’ı ben hiçbir zaman görmedim, kendisiyle konuşmadım. Kendisini sadece televizyonda gördüm. Benim kendisine ‘27 Mayıs’ın bizzat içindeydim. Sizi Yassıada’da seyrederken sinir oluyorduk, ama cesaretinizi takdir ediyorduk’ dediğimin ileri sürülmüş olması da saçmadır. Ben 27 Mayıs’ta irtibat bürosunda üç dört ay büro hizmetinde çalıştım. Karargâhımız Dolmabahçe’deydi. Yassıada’ya birkaç kez gittim, sonra da akademiye geçtim. Ben iki gün öncesine kadar Adnan Menderes’in avukatının Hüsamettin Cindoruk olduğunu zannediyordum. Ama böyle olmadığını Sayın Cindoruk geçenlerde açıkladı.
Yazınızı okuyanlar hakkımda neler düşünmüşlerdir, onu bilemiyorum. Saygılarımla,
İsmail Hakkı Karadayı”
Bu açıklamalardan sonra Taha Akyol, kendi notlarını aktardı. Buna göre Refah-Yol hükümetini bozan kişi Batı Çalışma Grubu'nun desteğini alan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. İşte Akyol'un yazdıkları:
"Erbakan’ın Refah Partisi’yle Çiller’in DYP’si iktidardaydı. 28 Şubat sürecinde Erbakan 18 Haziran 1997’de istifa etti. Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sunarken, hükümet kurma görevinin ortağı Tansu Çiller’e verilmesini istedi; Çiller’in güvenoyu alabilmesi için yeterli sayıda milletvekillerinin imzasını taşıyan listeyi de Demirel’e sundu.
Demirel Erbakan’ın istifasını kabul etti ama verdiği listeye itibar etmedi, hükümet kurma görevini ANAP lideri Yılmaz’a verdi. Bu arada DYP’nin 135 milletvekilinden 41’i peş peşe istifa ederek Cindoruk liderliğindeki Demokrat Türkiye Partisi’ne katıldılar; onların desteğiyle Mesut Yılmaz güvenoyu aldı.
Anlaşılıyor ki, 41 milletvekilini istifa ettirerek DTP’ye geçirtip Yılmaz’ı başbakan yapma operasyonunda Sayın Karadayı’nın bir rolü olmamış, bunu Demirel yapmıştır, belki de Batı Çalışma Grubu’nun desteğiyle...
Küçük bir not daha: 27 Mayıs konusunda Sayın Karadayı’ya atfedilen sözleri, ben Av. Burhan Apaydın’ın 2 Mart tarihli Zaman‘da çıkan açıklamasından aktarmıştım."