Tamer Karadağlı, yaşadığı şantaj skandalı ile reklam mı yaptı? Karadağlı'nın skandal sonrası daha iyi yerlere gelmesi kuşku yaratıyor. Bu konuya Ersan Özer netlik getirdi.
Abone olYaşadığı şantaj skandalı sonrası ömrünün son demlerini yaşayan "Çocuklar Duymasın" dizisinden ayrılmak zorunda kalan Tamer Karadağlı'nın bugünlerde TRT'nin yaptığı dev projelerde yer alması Akşam Gazetesi yazarlarından Ersan Özer'i biraz kuşkulandırmış. Özer, kuşkusunu yazısı ile dile getirmiş... Yazıyı okuyun ve Karadağlının reklam yapıp yapmadığına bir de siz karar verin...
Açıkçası, Tamer Karadağlı meselesine kadar, 'reklamın iyisi, kötüsü olmaz' önermesini çok da doğru bulmuyordum.
Bu cümleyi mevzuya giriş olsun diye kurduğumu sanmayın sakın.
Gerçekten ama gerçekten, üstelik üniversitede reklam eğitimi almış biri olarak, 'itibar sarsan' reklamın kişiye, kuruluşa, faydayı bırakın, onarılması güç zararlar getireceğini düşünüyordum.
Belki bunun geçerli olduğu alanlar yine de vardır ama görünen o ki, eğlence sektörü için mutlak bir doğru.
Reklamın iyisi, kötüsü olmaz! Ayrıca bu lafın doğruluğu değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez.
Şimdi ciddi ciddi, acaba diyorum, benim yeni uyandığım bu hakikate yoksa Tamer Karadağlı çoktaaan vakıf mıydı?
Sefasını sürecek
Movenpick mekanlı maceranın kahramanı Burcu Mercan mahkemede, 'Biz bunu Tamer'le birlikte reklam için planladık' dediğinde ben de hiç inandırıcı bulmamıştım tabii.
Hala da inandırıcı bulmuyorum ama doğrusunu söylemek gerekirse, Tamer Karadağlı gibi birinin böyle bir şantajı açık ettiği günlerde bir parça kıllanmıştım.
Bunun sonuçları öyle ağır ki, yaratacağı ailevi, toplumsal sıkıntılar öyle fazla ki, 'Ben bunu dürüstçe açıklıyorum' demeci beni pek tatmin etmemişti.
'150.000 doları versem bile bu işten sıyrılamayacağım. Arkası kesin gelecek. Şantaja devam edecekler. Polise gitmekten başka çarem yok' diye düşündüğü kanaatine varmıştım.
Elbette bu gerekçe yine de olabilir.
Peki bunun yanında bir de, 'Cefasını çekeceğim ama inşallah sefasını da süreceğim, reklamın iyisi, kötüsü olmaz' düşüncesi de var mıydı dersiniz?
Olabilir, diyorsunuz.
Valla ne yalan söyleyeyim, bana da olabilir geliyor.
Hem de çok olabilir.
Plan, program yapılmış, uygulamaya konmuş, sonra ortadan kaybolup beklenilmiş ve nihayet 'aydınlık günlere' kavuşulmuş.
Gibi geliyor bana da.
Çok üzülmüştüm
Tamer Karadağlı'nın, ömrünü çoktan doldurmuş bir diziden kalan kılı tüyü üzerinden ustalıkla salladıktan sonra yeni dönemde yer alacağı şu işlere bakın:
TRT'nin televizyonunda bir yarışma programının sunuculuğu, TRT'nin radyosunda devasa kadrolu 'Benim Adım Kırmızı' arkası yarını ve en önemlisi de başrolü dünya güzeli Azra Akın'la paylaşacağı, büyük prodüksiyonlu bir dizi.
Sefa kelimesinin sözlükteki anlamına bakın. Karşısında ne yazıyorsa Tamer Bey'in şu anki durumu aynen öyle işte.
Tamer Karadağlı meselesi gündemin başköşesindeyken, 'O adam enteresan biri. Teşvikiye'de de benim kız kardeşime laf atmıştı ' diye yazmıştım.
Tamer Bey de gazetelerde, televizyonlarda, 'Kasaba delikanlısı mıyım ki sokakta kızlara laf atacağım? Doğan görünümlü Şahin değilim ben' demişti.
Bu yakıştırma benim aklıma niye gelmedi diye çok üzülmüştüm doğrusu. Çünkü tamı tamına aradığım tanımlamaydı
Neyse, şimdi kaçırmayayım bari.
Reklamın iyisi, kötüsü gerçekten de olmuyormuş.
'Doğan görünümlü Şahin' gitti, yerine 'Ferrari görünümlü Peugeot' geldi.
Vatana, millete, Türk televizyonlarına, en çok da TRT'ye hayırlı uğurlu olsun.
YAZI:Ersan Özer