Kapı kapı gezerek satıyordu şimdi 2 işletme sahibi oldu
ÇANAKKALE'de ürettiği salçayı bir dönem İstanbul'da mahalle aralarında gezerek satan Gülsüm Üstün, hedeflerini büyüterek Ayvacık ve Ezine ilçelerinde kurduğu tesislerde 30 çalışanıyla 56 çeşit gıda üretiyor.
Sağlık sektöründe 6 yıl çalıştıktan sonra ürettiği salçaları pazar terazisiyle Çanakkale'nin tatil bölgelerinde satmaya başlayan 39 yaşındaki Gülsüm Üstün, Tuzla'da kahvaltılık sos, tarhana ve reçel üretim tesisi, Ezine ilçesinde de süt ve süt ürünleri işleme fabrikasında, "Bir kadın düşler bir dünya değişir" sloganıyla 56 çeşitte üretimini sürdürüyor.
Gülsüm Üstün, AA muhabirine, köyde doğup büyüdüğünü, yıllarının tarlada bahçede geçtiğini söyledi. Daha iyi bildiği işi yapmaya karar vererek sağlık sektöründen ayrıldığını belirten Üstün, "Domatesi tarlaya, bahçeye ekerek, başladım. Ürettiğimiz salçaları insanların tatil yaptığı yerlerde arabanın arkasında pazar terazimle satarak işe başladım. Sonra baktım ki bu pazar çok küçük, sezon çok kısa, İstanbul'a gittim ve belli semtlerde iş bağlantıları kuran bir arkadaşla tanıştım." dedi.
Üstün, arkadaşının desteğiyle kapı kapı gezip teraziyle salça sattığını anlattı.
Farklı tatlar ararken ürün portföyüne "süt reçeli"ni ekledi
Zeytinyağı ve tarhana isteyen bir müşterisinin girişimciliğe bakış açısını değiştirdiğini vurgulayan Üstün, şöyle devam etti:
"Örnek aldığımız büyüklerimiz var. Onların ekşi tarhana yaptığını gördüm. Onu keşfedince köyde 60 metrekare bir alanda tarhana ve erişte üretmeye başladım. Ürün çeşitliliği yetmeyince farklı şeyler yapmamız gerektiğini düşündüm. Böylelikle 2013 yılının şubat ayında firmamı kurmuş oldum. Ne yapmak lazım? Yanına kahvaltılık bir sos hazırladım. İçinde Kazdağı kekiği kullandım, ceviz kullandım. Yavaş yavaş reçelleri çoğaltmaya başladım."
Sürekli yeniliklik peşinde
Üstün, bu süreçte sürekli yenilikler yaptığını anlatarak, şöyle konuştu: "O arada yine farklı bir şey yapmamız lazım dedim. Bizde 'süt ağzı' diye bir şey var. O süt ağzından anneannem, süt bulamacı diye şu an üretmiş olduğumuz süt reçelini yapardı ve yedirirdi. Benim canım çekti o gün. Kalktım, bunu tencerede kaynatırken dedim ki bunu nasıl saklarız, nasıl yaparız, buna bir isim bulmamız lazım, bir şey yapmamız lazım. Ne dikkat çekerdi, tabii ki reçel dersek dikkat çekerdi. Reçel dedik ürüne."