BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,72
ALTIN 2.962,08
HABER /  GÜNCEL

Kanun değişiyor ama kafalar aynı

Devlet Kürtçe yayın yapıyor, ardı ardına kanun değiştiriyor. Ama Ankara Başsavcılığı, anadilde öğrenimi savunduğu için Eğitim-Sen'in kapatılmasını talep ediyor..

Abone ol

AB süreci için de yaşamsal önemi olan demokratikleşme reformları, bu kez 200 bin üyeli Eğitim-Sen'in kapatılması için dava açılması direnciyle karşılaştı. Ankara Başsavcılığı, tüzüğündeki 'Bireylerin anadilde öğrenim görmesini savunur' ifadesi nedeniyle Eğitim-Sen'in kapatılmasını istedi. Radikal Gazetesi'nden Adnan Keskin'in haberine göre, Ankara Başsavcısı Hüseyin Poyraz'ın, valiliğin istemi üzerine 10 Haziran'da hazırladığı 'davaname'de, Eğitim-Sen'e açtığı kapatma istemini şöyle gerekçelendirdi: "Anayasa'ya göre Türkiye devleti dili Türkçedir. Türkçeden başka hiçbir dil Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Kamu Görevlileri Sendika Kanunu'nda da 'sendikaların işleyişleri Anayasa'daki Cumhuriyet' in nitelikleri ve demokratik esaslara aykırı olamaz' denilir. Anayasa ve kanunlara rağmen davalı sendika, 'bireylerin anadilinde öğrenim görmesi' ibaresini tüzüğünden çıkarmadığından, sendikanın kapatılmasına karar verilmesi..." Büyük çelişki Dava gerekçeleri, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü hedefleyen uyum çalışmalarıyla ciddi çelişki olarak görüldü. Çünkü öncelikle anadil yasakları, 4771 sayılı uyum yasasıyla kaldırılmıştı. Ardından Kürtçe öğretim kurslarına izin verildi, devlet televizyonu TRT'den Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayına başlandı. Şimdi valilik ve başsavcılık bu adımları yok sayıp, anadil istemini suç gösterdi. İki yıl önce Kürtçe öğrenim istemiyle dilekçe veren yüzlerce üniversiteli hakkında davalar açılmıştı. Ancak kısa süre önce kaldırılan ve özgürlükleri en fazla kısıtladığı için eleştirilen DGM'ler, uyum yasasına dayanarak, 'Suç oluşmaz' diye sanıkları beraat ettirmişti. Aynı dilekçeler nedeniyle okullardan atılan öğrencilerle ilgili idare mahkemeleri de özgürlükçü yaklaşımla yürütmeyi durdurma kararları verirken, uluslararası sözleşmelere de gönderme yapmıştı. Davanın, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleriyle açıkça çatıştığına da dikkat çekiliyor. Savcılar farklı görüşte Davayı tartışmalı yapan diğer önemli ayrıntı ise, savcıların görüş ayrılığı. Çünkü anadilde öğrenim istemi nedeniyle Eğitim-Sen'e daha önce de soruşturma açılmış, ancak Ankara Basın Savcılığı 9 Temmuz 2002'de şu gerekçeyle takipsizlik vermişti: "...Anadilinde öğrenim' konusunun hem kamuoyunda ve hem partiler arasında yoğun şekilde tartışıldığı... bu şekilde tartışılan bir konu için sendikaya kapatma davası açılması ve yöneticilerine ceza istenmesi hukuka uygun düşmez. Sanıkların suç kastıyla hareket ettiğini gösterecek yeterli-inandırıcı kanıt elde edilemediğinden, olay ve sanıklar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına..." Söz konusu davadaki bir büyük çelişkiyi de, aynı tüzüğün, 15 Ekim 2002 tarihinde Çalışma Bakanlığı'nca, "...tüzük değişikliği bakanlığımızca incelenmiş olup, yasaya aykırı bir durum görülmemiştir" ifadesiyle onaylanması oluşturdu. Eğitimciler ayakta 13 Temmuz'da ilk duruşması yapılacak dava, Eğitim-Sen'de örgütlü 200 bini aşkın eğitim emekçisini ayağa kaldırdı. Yönetim, davanın derhal geri çekilmesi istemiyle 11'inde Ankara'da büyük protesto hazırlığı başlattı. Sendika Genel Başkanı Alaaddin Dinçer şu tepkiyi gösterdi: "Dava, estirilmeye çalışılan demokratikleşme rüzgârının yalandan ibaret olduğunu göstermiştir. Uygulama hukuki olmaktan çok siyasal niteliklidir."