BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  SAĞLIK

Kanser hastaları için olağanüstü etkili besin ya da içecek yok!

Türk Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İlker Tinay: Bugün için hiçbir besin, hiçbir yiyecek kanseri tedavi etmeye yaramıyor, kanserin ortaya çıkmasını da engellemiyor.

Abone ol

Türk Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İlker Tinay, internet ya da televizyon üzerinden şaşırtıcı bir takım şeylerin satıldığını belirterek, "Kanser hastaları yapı itibariyle bir travma geçirdikleri için, hastalıklarından kurtulmak istedikleri için onları yönlendirebilecek tüm ümitlerin üzerine atlıyorlar. Bugün için hiçbir besin, hiçbir yiyecek kanseri tedavi etmeye yaramıyor, kanserin ortaya çıkmasını da engellemiyor. Hastalar bu tuzaklara düşmesinler hem sağlık hem de maddi olarak zarar görüyorlar" dedi.

Türk Üroonkoloji Derneği tarafından bu yıl 16'ncısı düzenlenen Üroonkoloji Kongresi, Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde düzenlendi.
Kongre çerçevesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan 16. Üroonkoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Güven Aslan, ürolojik kanserlerin teşhisinden tedavisine kadar bütün süreçlerinde en iyi, güvenilir en doğru tedavi yollarını eğiten ve öğreten bir dernek olduklarını söyledi.

Toplantıya çoğunlukla genç meslektaşlarının katıldığını aktaran Aslan, “Onlara kongrede konuşmacı olarak katılan çok seçkin, yurt ve yurt dışından gelen meslektaşlarımızla onlara yol gösterici olmaya çalışıyoruz. Burada elde ettikleri bilgiler onların günlük pratiklerini değiştiriyor, etkiliyor yol değiştiriyor. Bu kongreler belirli konuların konuşulduğu toplantıdan daha öte onların pratiğini değiştiriyor. Bugünkü kanser süreçlerinde bütün branşlarından katılımcılarımız var. Ürolojik kanserlerin tüm yönlerini ele aldık. Kanserle gelişmeler çok hızlı. Toplantımıza 650’yi aşkın katılımcı oldu, çok çeşitli etkinlikler ve sunumlar yapıldı. 100’e yakın konuşmacımız sunumlarını gerçekleştirdi. Yurtdışından 10 davetli yabancı konuşmacının görev aldığı oturumlarda yeni gelişmeler katılımcılarla paylaşıldı. 30 oturum, 4 eğitim kursu ve 10 Uydu Sempozyumu’nun yapıldığı kongrede; seçilen 71 poster, 145 sözel ve 30 video bildiri sunumu yer aldı” diye konuştu.

"Aile öyküsünün önemi"

16. Üroonkoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Levent Türkeri, prostat kanseri tedavisinde genetik tanı hakkında bilgiler verdi.
Türkeri, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen ikinci kanser olduğunu ve bu hasta gruplarının yüzde 15'inde bir genetik mutasyon oluştuğunu aktardı.

Bu kalıtsal özelliklerin ortaya çıkarılması erken teşhis bakımından son derece önemli olduğuna değinen Türkeri, “Kadınlarda görülen meme kanserinde saptanan bazı genler, prostat kanseri için de geçerlidir. Bu kongrede ortaya çıkan önemli mesajlardan birisi, erkeklerin ailelerinde kadın bireylerde ya da erkek bireylerde birden fazla bireyde, meme ve prostat kanseri varlığında, bir sonraki kuşakta bu hastalıkların ortaya çıkma riski oldukça artıyor. Bu türden aile bireylerine sahip kişilerin daha dikkatli olması ve hekimleriyle bu konuları tartışmalıdır. Halasında, teyzesinde meme kanseri olan bir erkeğin prostat kanseri olma riski artıyor. Hiç alakası yok gibi görünmekle birlikte birbiriyle çok alakalı genetik değişikliğe sahip bu hastalıklar. Onun için aile öyküsü giderek önem kazanmış durumda. Aile öyküsü son derece önemlidir. Meme kanserinde olduğu gibi prostat kanserinde de bunun ciddi bir riski beraberinde getirebileceğinin toplum tarafından bilinmesi gerekir. Erkeklerin şöyle bir tavrı var: ‘Bana bir şey olmaz, ben idare ediyorum, bir sıkıntım yok”. Aile öyküsü yüksek bireylerin şikayet ya da başka bir durum olmadan bu konunda bilgi almak için hekimleriyle konuşmalıdırlar” ifadelerine yer verdi.

"Benim bir şeyim yok" mantığı yanlış

Bugün için önerilen kontrol yaşını söyleyen Türkeri, “Ailede bir ya da daha fazla bireyde erkekler için prostat kanseri ya da kadın bireylerde meme kanseri öyküsü varsa, o hastalarda 40 yaşından itibaren senede bir defa kontrolden geçmeleri önemlidir. Kanserlerin tamamında hastalık ileriye gitmeden bir belirti olmuyor. ‘Benim bir şeyim yok, niye doktora gideyim’ mantığı doğru değil. Hiçbir şikayeti olmasa bile kontrolden geçmek önemlidir” ifadelerine yer verdi.

"100 binde 36 kişide görülüyor"

Türkiye’de prostat kanserinin 100 binde 36 oranında görüldüğünü aktaran Türkeri, “Bu oran Akdeniz ülkeleriyle çok benzer. Prostat kanserinde ölüm her yaşta aynı değil pek çok faktöre bağlı. Türkiye istatistiklerine bakıldığında ilerleyen yaşla birlikte prostat kanserinden ölüm riski de artıyor. 70 yaşın üzerine çıktığınızda bu oranın 100 binde 200’lerin üzerine çıktığını gösteriyor. Hastalığın yakalandığı evreye, hastanın aldığı tedaviye ve diğer problemlere bağlı olarak değişebilir” değerlendirmesini yaptı.

"Sigara bırakılmalı"

Beslenmeye eklemeler yapan Türkeri, “Likopen kanseri engeller diye bir şey yok, riskinizi azaltır. Düzgün beslenmede temel kavram riski azaltmaya çalışmaktır tümüyle engellenemez. Sigaradan vazgeçmeli, alkolü sınırlı tüketmek gerekir Sigara mesane her türkü kanserin bir numaralı sebebidir. Pasif içicilikte aynı derecede kötüdür. Akdeniz usulü beslenmeyi öneriyoruz” dedi.

“Likit biyopsi"

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erman, “Kanda dolaşan tümör hücreleri, ana tümörden kaynaklanan ve dolaşım sistemine karışarak kanserlerin vücudun başka yerlerine ulaşmasına ya da diğer bir isimle metastaza sebep olan hücrelerdir. Bu hücrelerin belli tekniklerle hastadan alınan kanda saptanması işlemi likit biyopsi olarak adlandırılmaktadır. Kanda dolaşan tümör hücrelerinin hastaların tanı ve tedavisinde kullanılması diğer kanserlerde olduğu gibi ürolojik kanserlerde de güncel bir çalışma konusudur. Prostat kanseri ve mesane kanseri bu açıdan en çok çalışma yapılan kanserler olsa da, bugün için günümüzde henüz bu teknikle tanı ve tedavi yöntemleri rutin kullanıma girmemiştir” diye konuştu.

"Robot ameliyat yapmıyor"

Türk Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, cerrahide yeni nesil robotların kullanımı noktasında bilgiler verdi.

Onkolojide kullanılan robotların bir çok kişinin aklında olan insansı robotlar gibi olmadığını belirten Bilen, “Robotlar kendi kendilerine bir ameliyat yapmıyorlar. Sanki robota biz bir şeyler veriyoruz, robot gidip ameliyat yapıyor, böyle bir durum yok. Bizim robotlarımız hastanın içine bazı enstrümanlarını yerleştiriyor ama onu cerrah yönlendiriyor. Bir otomobili sürmeye benziyor. Yeni bir robot geldi Türkiye’ye ama satışı yapılmadı. Farklı bir robot bu ama farklı özellikleri var. Adını da HÜGO koymuşlar. Türkiye’ye girdi. Yeni bir robotik platform daha kazandık. Çok yakın zamanda onu kliniklerde göreceğiz. Tek başına bir yenilik getirmeyecek. Bakalım rekabet ne getirecek. İlk planda yüzde 20 fiyatı daha az HÜGO’nun. Bizim işimizi kolaylaştırıyor. Bunun yanında böbrek kanseri tedavisinde, böbreküstü bezleri kanserlerinin tedavisinde, idrar kesesi kanserlerinin tedavisinde ve yine testis kanserlerinin tedavisinde robotik cerrahiden ve teknolojiden yararlanılmaktadır” ifadelerine yer verdi.

"Olağanüstü bir besin ya da yiyecek yok"

Türk Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İlker Tinay, beslenme egzersiz noktalarda bilgiler aktardı. Beslenme konusunun Türkiye’de sıkıntılı konulardan biri olduğunun altını çizerek, “İnsanlara internet ya da televizyon üzerinden bir takım şeyler satılıyor. Kanser hastaları yapı itibariyle bir travma geçirdikleri için, hastalıklarından kurtulmak istedikleri için onları yönlendirebilecek tüm ümitlerin üzerine atlıyorlar. Bugün için hiçbir besin, hiçbir yiyecek kanseri tedavi etmeye yaramıyor, kanserin ortaya çıkmasını da engellemiyor. Hastalar bu tuzaklara düşmesinler. Hem sağlıklarından hem de maddi olarak zarar görüyorlar. Bir takım hastalar tamamen bu alternatif şeylere yöneliyorlar. Bunlardan kaçınmalı, hekimlerin önerileri doğrultusunda tedaviye devam edilmelidir. Bu tiyatro ya da sirk devam ediyor, insanlar zarar görüyor. Öyle hastalar geliyor ki tedavilerini aksatmış, karaciğer ve böbreği zarara uğramış oluyor” ifadelerine yer verdi.

Tinay, kanser tedavisi gören hastaların düzgün beslenmesinin yanında, dışarı çıkıp yürüyüş yapmak ve yanına bir kültür fizik hareketlerinin eklenmesinin önemli olduğunu önerdi.