BIST 9.777
DOLAR 34,16
EURO 38,17
ALTIN 2.920,22

Kandan beslenenlerin rotası

Danıştay’a yapılan alçakça saldırı toplumdaki gerginliği en üst seviyeye çıkardı. Türk toplumu hızla bir yerlere sürüklenmek isteniyor. Böyle ortamlarda, yazılacak her satır yazıda, yapılacak her yorumda çok dikkatli olmak lazımdır. Yangına körükle gitmemek lazım. Ama maalesef gazete başlıklarında ve televizyonlardaki yorumlarda bu hassasiyeti görmek mümkün değil. Saldırganın özellikle bıraktığı izlerden yola çıkarak toplumun ne kadar kolay yönlendirilebildiğini görüyoruz.

 

Öncelikle böyle bir olayı yorumlarken ilk dikkat edilecek husus, bu saldırının kimin işine yarayacağıdır. Böyle bir saldırı sonucunda kimlerin menfaati olacaktır? Kim nasıl bir çıkar elde edecektir? Öncelikle konu başörtüsü meselesi olsa, böyle bir saldırı başörtüsü meselesinin halledilmesini imkansız hale getirecektir. O zaman konu başörtüsü değildir. Peki bu kişi milliyetçi olabilir mi? Bu da imkansızdır. Çünkü, Türk toplumunu kamplara bölmek, ülkede gerginlik yaratmak, toplumu hızlı bir kargaşaya sürüklemek hiçbir milliyetçinin işine gelmez. İdeolojisine de terstir.

 

Peki, böyle bir saldırının hem de hukukçu bir kişi tarafından yapılması nasıl izah edilebilir?  Yıllarca hukuk eğitimi almış, ev kirasını bile ödeyemeyen bir insan nasıl olurda 7 milyara silah alıp da Danıştay’a elini kolunu sallayarak giriyor ve saldırıyı hiçbir güçlükle karşılaşmadan gerçekleştiriyor? Bütün bunlar peş peşe merak uyandıran sorular. Acaba, bu saldırı özellikle mi bir hukukçu seçilerek yaptırıldı sorusunu mutlaka sormalıyız. Acaba son zamanlarda ülkemize yönelik dış ve iç kuşatmaya karşı millî bir direnç gösteren Hukukçular Birliği ve Büyük Hukukçular Birliği ile konu ilişkilendirilmek mi isteniyor? Ülkesini demokratik ve hukukî yönde savunan insanlara da mı çamur atılmak isteniyor? Bu sorular da aklımızın bir köşesinde daima bulunmalıdır.

 

Peki bu saldırıyı İslami inanışları güçlü olan bir insanın yapması için bir sebep var mıdır? Bu saldırı dinine bağlı insanlarımıza bir fayda sağlar mı? Hayır tam tersi onların daha fazla ezilmelerine sebep olur.

 

Peki bu saldırı kimin işine yarar sorusunu tekrar soralım kendimize... Türkiye’nin çevresinin ablukaya alındığı bir dönemde, Türk insanının kamplara bölünmesi ancak bölge üzerine emelleri olan güçlere yarar.

 

Hafızalarınızı yoklayın; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, bütün emperyalist güçlere rağmen yapılınca Türkiye’de ne gibi gelişmeler olmuştu? Önce, peş peşe ambargolar konulmuştu. Peşinden ülkede terör hızla artırılmış, Türkiye tam bir iç savaşın eşiğine getirilmişti. Biz bu acıları çok şiddetli yaşayan bir nesiliz.

 

Peki şimdiki duruma bir bakalım, Kıbrıs’ta baskılar son hızıyla sürüyor. Kuzey Irak sınırında bir terör devleti kuruluyor. Irak işgali sürüyor. İran’a karşı bir işgal harekâtı düşünülüyor. Tam burada Türkiye bu işgal hareketine rıza göstermiyor. Irak’ta kurulacak bir terör devletine müsaade etmeyeceğini açıklıyor. İşte bu gelişmeler yaşanırken, İran’ la Türkiye’yi karşı karşıya getirecek provakatif eylemler başlıyor. Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atılıyor, Danıştay üyelerine saldırı düzenleniyor. Basınımızda hızla bu kamplaşmayı körükleyen haberler yapılıyor.

 

Şimdi size burada Nasrettin Hoca’dan bir kıssa anlatacağım. Bir gün hoca kömürlükte kaybettiği iğneyi, dışarıda ışıkta arıyormuş. Demişler; hocam ne yapıyorsun? Kömürlükte iğnemi kaybettim, onu arıyorum demiş.

 

Terörün arkasındaki güçleri bulmadan biz ışıkta bırakılan ip uçlarını takip ederek bir yerlere sürükleniyoruz. Bütün toplum da o istenilen istikamete sürükleniyor.

Herkes düz mantıkla bu işi yorumlamaya çalışıyor. Ama kendimize tekrar tekrar sormamız gereken bir soru, “Bu eylem kimin işine yarar?”

 

Eğer bu sorunun cevabını net bir şekilde ortaya koyabilirseniz, eylemin arkasındaki güçleri de net bir şekilde ortaya çıkarabilirsiniz. Burada şu veya bu görüşteki insanların kullanılması önemli değildir. Onlar ancak maşadır. Önemli olan maşayı tutan eldir. İşte o eli bulup kırmak, Türk devletinin görevidir.

 

Tekrar tekrar hatırlatmakta fayda vardır. Toplumu kamplara bölmek, ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu, ancak dünyayı kandan beslenerek yönetmeye çalışan emperyalistlerin işine yarar bu böyle biline...