Yargıdaki DEHAP kavgasına Sabih Kanadoğlu'da karıştı. Kanadoğlu, açıklamalarında YSK başkanını eleştirdi.
Abone olVatan Gazetesi'nin haberine göre, DEHAP'ın 3 Kasım seçimlerine örgütlenme barajını geçmediği halde katıldığı iddialarına ilişkin davanın Yargıtay'daki temyiz süreci devam ederken eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, kendisini suçlayan YSK Başkanı Tufan Algan'a yazdığı bir makale ile yanıt verdi. Kanadoğlu, ''DEHAP Olayının Hukuki Süreci'' adlı makalesinde YSK'nın DEHAP'ın 3 Kasım 2002 seçimlerine katılmasına izin verirken 23 Mart 2003'te yapüan Çorum Belediye Meclisi seçimlerine katılmasına izin vermemesini ''tutarsızlık'' olarak niteledi. Kanadoğlu makalesinde öncelikle, bir partinin seçimlere katılıp katılamayacağına nasıl karar verildiğini ve DEHAP'a ilişkin sürecin nasıl işlediğini anlattı. İşte makalenin bu bölümlerinden yaptığımız alıntılar ve VATAN'ın konuyla ilgili notları. Kanadoğlu: Siyasi Partiler Yasası'na göre bir siyasi partinin genel seçimlere katılabilmesi için oy verme gününden en az 6 ay önce illerin en az yarısında teşkilat kurmuş ve büyük kongresini yapmış olması veya Meclis'te grubunun olması gerekir. VATAN'ın notu: DEHAP'ın Meclis'te grubu bulunmadığı yani 20 milletvekili olmadığı için 3 Kasım seçimlerine bu parti için teşkilat ve büyük kongre kriteri geçerliydi. Kanunda yer alan ''illerin en az yarısı'' kriteri uyarınca, DEHAP'ın 81 ilin yarısında yani 41 ilde teşkilatı bulunması gerekiyordu. Kanadoğlu: Seçimlere katılma yeterliliği bulunan partileri tespit ve ilan etmek görevi YSK'ya aittir. YSK'nın bu görevi yerine getirebilmesi için partilerin teşkilatlanmalarına ilişkin bilgilere gereksinimi vardır. Bu bilgiler partilerin sicil dosyalarını oluşturan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan sağlanmaktadır. VATAN'ın notu: Başsavcılık, Türkiye'deki tüm il ve ilçe yüksek seçim kurullarından, teşkilatlanmaya ilişkin bilgileri alır ve her parti için ayrı bir sicil dosyası tutar. YSK'nın talebi halinde bu dosyalar bu kuruma iletilir. YSK her seçim öncesi dosyaları ister. Kanadoğlu: 2 Ağustos 2002 tarihli resmi Gazete'de yayınlanan Meclis'in 31 Temmuz 2002 sayılı kararı ile seçimlerin 3 Kasım 2002 günü yenilenmesi kararlaştırıldığından, DEHAP'ın seçimlerden 6 ay öncesi olan 3 Mayıs 2002 tarihi itibariyle 63 üde örgütlendiğini bildirdiği, anılan parti beyanları ile belgelenerek, bu durum YSK'ya büdirilmiş, YSK'nın 2 Ağustos 2002 tarihli kararıyla DEHAP'ın seçimlere katılma yeterliliği bulunduğu tespit ve ilan edilmiştir. VATAN'ın notu: Bu ''zor'' cümlenin özeti şu: Meclis 31 Temmuz'da toplanıp ''3 Kasım 2002'de genel seçim'' karan alıyor. Ardından YSK hangi partilerin seçime girebileceğini tespit etmek için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan partilerin sicil dosyalarını istiyor. Başsavcılık, yasaya göre oy verme gününden 6 ay öncesine yani 3 Mayıs 2002'e ilişkin teşkilatlanma durumunu YSK'ya bildiriyor. DEHAP'ın Başsavcılığa gönderdiği dosyaya göre parti 3 Mayıs 2002 tarihi itibariyle 63 ilde örgütlenmiş durumda. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Başsavcılık'taki dosyaların ''partilerin beyanına göre oluşması.'' Başsavcılık, partilerce yapılan bildirimlerin gerçeğe uygun olup olmadığını harhangi bir ihbar olmadan kendiğilinden araştıramıyor. (Bu durum Kanadoğlu'nun makalesinin bir başka bölümünde yer alıyor) Dolayısıyla, Başsavcılık DEHAP'ın beyan ettiği teşkilat durumunu YSK'ya bildiriyor, YSK da ''DEHAP seçime girebilir'' kararını veriyor. Kanadoğlu: 27 Eylül 2002 günkü Milliyet gazetesinde yer alan DEHAP'ın seçimlere katılma yeterliliği bulunmadığına ilişkin bir haber suç ihbarı olarak kabul edilmiş (......) -yapılan araştırma sonucu- DEHAP'ın 3 Mayıs 2003 itibariyla yasaların öngördüğü biçimde sadece 3 ilde (Hakkari, İzmir, Siirt) örgütlendiği anlaşıldığından durum kanıtlarıyla birlikte 6 Ekim 2002 tarihinde YSK'ya bildirilmiştir. VATAN'ın notu: Milliyet'te haber çıkınca (ki aynı haber VATAN'da da yayınlanmıştı.) Başsavcılık harekete geçiyor. 81 ilin valiliği ve il seçim kurulları ile birlikte 923 ilçe seçim kurulundan bilgi isteniyor. Gelen bilgilerden DEHAP'ın 41 il yerine sadece 3 ilde yasal anlamda taşkilatı bulunduğu ortaya çıkıyor. Hazırlanan dosya 6 Ekim 2002'de YSK'ya bildiriliyor. Kanadoğlu: Saptanan durum seçim hukukunda ''Tam kanunsuzluk'' hali olarak tanımlanmaktadır. Tam kanunsuzluk halleri herhangi bir ihbar, itiraz ve şikayete ve de bir süreye bağlı olmaksızın, seçim öncesinde, sırasında veya sonrasında değerlendirilmesi gereken hallerdendir. VATAN'ın notu: Burada ''...bir süreye bağlı olmaksızın, seçim öncesinde, sırasında veya sonrasında değerlendirilmesi gereken hallerdendir'' yargısı çok önemli. Dün konuyla ilgili olarak VATAN'ın sorularını yanıtlayan Kanadoğlu bu durumda YSK'nın ne yapması gerektiğine ilişkin sorumuzu ''Yorum yapmam'' diyerek yanıtlamadı. Ancak makalesinden anlaşıldığına göre, bu durumda YSK'nın hemen önlem alması gerekiyordu. YSK, ''süreye bağlı kalmaksızın'', yani seçime kısa bir süre kaldığını göz önüne almadan, daha önce DEHAP'la ilgili ''seçime katılabilir'' şeklindeki kesinleşmiş hükmünü dikkate almadan harekete geçmeliydi. Kanadoğlu: Başvurunun kuruldaki inceleme süresi uzamış, uzama nedenleri sorulduğunda sorunun hukuki ve siyasi boyutlarından söz edilmiş, hukuki bir boyutun siyasi boyutunun olamayacağı, siyasi sonucunun ise yargıyı ilgilendirmeyeceği haklı eleştirileri ile karşılaşılmıştır. 15 Ekim 2002 günü başvurumuzun reddedildiği bir yetkili tarafından basın önünde açıklanmış, gerekçe olarak DEHAP'ın seçime katılma yeterliliği konusunda herhangi bir itirazın yapılmadığı, oy pusulalarının basılıp gönderildiği ileri sürülmüş, ''Tam kanunsuzluk'' ilkesinin göz önüne alınması sonucu verilen 15 Ekim tarihli kararda, DEHAP hakkındaki bilgiler somut bulunmadığından bahisle, başvurunun reddedildiği anlaşılmıştır. VATAN'IN notu: Kanadoğlu'nun makalesindeki ilk eleştiri inceleme süresinin uzaması. Çünkü Başsavcılığın, YSK'ya gönderdiği rapor, somut delil ve bilgilere dayanıyor. Öyle uzun uzadıya incelenecek bir durum yok. ikinci eleştiri ise 15 Ekim tarihli YSK kararının, Algan tarafından basın önünde eksik ve hatalı gerekçelerle açıklanması. Algan basın önünde iki şey söylüyor. ''Pusulaları yolladık'' ve ''DEHAP'a ilişkin itiraz gelmedi.'' Pusula gerekçesinin hukukla bağdayır tarafı zaten yok. ''İtiraz gelmedi'' gerekçesine Kanadoğlu'nun itirazı ise ''Tam kanunsuzluk'' ilkesinde saklı. Ne diyor Kanadoğlu: ''Herhangi bir ihbar, itiraz ve şikayete bağlı olmaksızın değerlendirilir''. Bu durumda ''itiraz olmadı'' gerekçesi de geçerli değil. Kanadoğlu dün VATAN'a 'Algan'ın bu konuşması üzerine ertesi gün bunların hukukla bağdaşmadığı konusunda bir açıklama yaptım. YSK, itirazımıza ilişkin kararına, basın önünde beyan edilen bu iki gerekçeyi almadı, kararını 'somut delil bulunamadığına' dayandırdı'' dedi.