BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,85
ALTIN 2.965,05
HABER /  GÜNCEL

Kalp krizine erken müdahale

Kalp hastalıklarında önemli gelişme. Son derece ayrıntılı yeni kalp tarayıcıları doktorlara cerrahi işlemlere gerek kalmaksızın sorunları görebilme imkanı sağlıyor.

Abone ol

Son derece ayrıntılı yeni kalp tarayıcıları doktorlara cerrahi işlemlere gerek kalmaksızın sorunları görebilme imkanı sağlıyor. Yıllardır kalp hastalarının koroner arterlerindeki blokajların yerini belirlemek için standart işlem, anjiyo olarak da bilinen 'kardiyak kateterizasyon' yöntemi oldu. Burada bir uzman kasıktaki bir damardan ince bir telle sondayı kalbe kadar ittiriyor ve kalpte opak bir boya salınıyordu. Bu boya ile de arterleri bloke eden lezyonlar ya da blokajlar daha sonra 'anjiyogram' olarak adlandıran bir röntgende ortaya çıkıyordu. İşlem, gerçek bir cerrahi operasyon ve hassas bir şekilde yapılması gereken riskli bir ameliyat olarak da nitelendiriliyor. Dört, altı saat süren operasyon, yüzde 1 oranında ciddi komplikasyon çıkma riski de taşıyor. Anjiyo olan hastaların yüzde 20 ile 40'ının ise bu işleme ihtiyacı olmadığı çünkü kalplerinde önemli bir blokaj bulunmadığı ortaya çıkıyor. Time Dergisi'nde yer alan bir habere göre yakın zamana kadar hastalar bu seçenekler ile karşı karşıyaydı. Son 18 aydır ise, kardiyak görüntüleme olasılıkları çok büyük ilerleme gösterdi ve tıp dünyası da kalp hastalığını tanılama ve tedavi etme yöntemlerini değiştirmeyi düşünmeye başladı. Yeni görüntüleme tekniklerinin en önemli yararı ise acil servislerde görülecek. Göğüs ağrılarından şikayet eden hastaların büyük bir bölümü kalp krizi geçirmiyor ancak hazımsızlık ya da bir adele çekmesi yaşayabiliyor. Testler kardiyak kan damarlarının bloke olup olmadığını çok daha iyi gösteriyor ve tanıyı çok kolay hale getiriyor. Eskiden doktorlar, "koroner hastalığınız olduğunu zannetmiyorum" derken şimdi "kesinlikle kalp hastası değilsiniz" diyebiliyor. Kalbin iç yapılarını göstermek için ses dalgaları kullanan ekokardiyogramlar ve kalbin elektrik sinyallerini ölçen EKG'lerin yanında radyoaktif izleme molekülleri kullanarak kardiyak kasın ne kadar iyi beslendiğini gösteren nükleer perfüzyon taramaları gibi denenmiş ve kanıtlanmış tarama teknikleri de değerlerinden hiçbir şey kaybetmedi. Yeni bilgisayar ve yazılım teknikleri bu testleri daha da kesin ve güvenilir hale getiriyor. 'CT taramaları' olarak bilinen tomografi testlerinde ise kalp atar damarlarının en ayrıntılı görüntüleri elde ediliyor. Bu tekniğin daha da gelişmişi olan PET/CT taramalarında da PET (Pozitron Emisyon Tomografi) kullanılarak arterlerin üzerinde CT'nin bulduğu daralmış alanların incelenmesi için kalp kasının bölümleri PET ile izole ediliyor ve kan alamayan bölümler tespit ediliyor. PET/CT teknikleri kalp krizinin ardından kardiyak kasının ne kadarının hala canlı olduğunu belirliyor. By-pass mı, balon anjiyoplastisi mi yoksa stent cerrahisinin mi daha yararlı olabileceği de tespit ediliyor. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) işleminde ise güçlü mıknatıslar kalp hücrelerindeki çekirdeklerin titreşmesine yol açıyor. Atomlar radyo sinyalleri üretiyor ve bu sinyaller bilgisayar tarafından üç boyutlu imajlara dönüştürülüyor. Kalp hastalarında MRI imajları kalbin çok ayrıntılı görüntülerini de verebiliyor. Kardiyak kasının hangi bölümleri ne kadar kanla beslenebiliyor, kalbin pompalama gücü ne kadar, duvarların ve odacıkların ne kadar sağlıklı olduğu gibi sorular da yanıtlanabiliyor. Maliyetin de düşmesi bekleniyor ve tek bir MRI taraması bir dizi ekokardiyogramdan, kardiyak kateterizasyondan ve nükleer perfüzyon testinden daha fazla bilgi verebiliyor. Risk kalsiyum miktarı ile de belirleniyor Doktorlar kalp krizi geçirme riskini kalsiyum miktarı ile de belirliyorlar. Aşırı kolesterol damarlarda kalsiyum birikmesine ve sertleşmeye neden oluyor. Kalsiyum miktarı yüksek olan hastaların belki de yaşam boyu ilaç alması ve diyetlerine dikkat etmeleri gerekiyor. Bu şekilde kalp hastası olma riski de büyük ölçüde düşebiliyor. Sigara içmeyen ve diyabet olmayan 60 yaşında bir kadının 10 yıl içinde kalp krizi geçirme olasılığı yüzde 15. Eğer kalsiyum miktarı sıfırsa risk oranı yüzde 6 ile 9'a düşüyor, skor 1-100 arasında ise risk yüzde 13 ile 15 arasında kalıyor. Skor 101-400 arasındaysa risk yüzde 25 ile 31'e, 400'ün üzerinde ise risk yüzde 34 ile 51 gibi yüksek bir düzeye çıkıyor. Damarlar ve kalpte ne kadar kalsiyum olduğunu bilmek de alınacak önlemler konusunda yukarıdaki tarama testleri kadar önemli. Bütün bunların birleşimi de doktorların kalp hastalığını tedavi etmesi için çok yeni ufuklar açıyor.