Sosyetenin dergi çıkarma modasına Billur Kalkavan da ayak uydurdu. Kalkavan, hiç beklemediği bir anda kendini Turuncutime'ın Genel Yayın Yönetmenliğinde buldu.
Abone olHülya Avşar, İbrahim Tatlıses gibi ünlülerle başlayan dergi çıkarma modasına Billur Kalkavan da ayak uydurdu.
Uzun süredir ortalıkta görülmeyen Billur Kalkavan, hiç ummadığı bir anda kendini Turuncutime Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'nde buldu. Billur Kalkavan, Radikal Cumartesi Eki'nden Esra Güngör'ün "Kendine dergi yapmış" başlıklı söyleşinde soruları yanıtladı:
Kimileri ona, 'sosyete güzeli' diyor, kimileri hâlâ çıplak pozlarını konuşuyor. Güzelliğine, cüretkâr ve kendinden emin tavırlarına, oyunculuk, dergi yazarlığı gibi pek çok işe bulaşıp, iyi kötü her şeyden sıyrılma yeteneğine hayranlık duyanların sayısı da azımsanacak gibi değil. Doğal olarak gıcık olanı da var. Billur Kalkavan'ı uzun süredir ortalarda görmüyorduk. Kendi söylediğine göre, bir süre kenara çekilmeyi tercih etmiş. Tam da, acaba ne yapıyor, diye merak edebileceğimiz bir dönemde Kalkavan, çiçeği burnunda bir derginin, Turuncutime'ın genel yayın yönetmeni olarak karşımıza çıktı.
Genç ve alternatif yazarların, marjinal tabir edilen kitaplarını basan Turuncu Medya, bu sefer bir dergi çıkarmak için kolları sıvamış. Kadroda kimler yok ki, Sibel Gökçe'den İpek Tanrıyar'a, Naim Dilmener'den Tunç Erden Yakar'a, Küçük İskender'den Ayşenur Yazıcı'ya, say say bitmez bir ilginçlikler geçidi! "Dergide erkekleri soyacağız," deyip ilgiyi bir anda üzerlerinde topladılar. İlk sayıda çalışanlar soyunmuş, gelecekteki sayılarda bir fetiş sayfası bile olacakmış. Türkiye standartlarına göre aykırı olmaya kararlılar yani.
Turuncu Medya'nın ofisine gittiğimde, beni en hararetle karşılayan, derginin köşe yazarlarından Pasha oldu. Pasha, Billur Hanım'ın Alman kurdu, kadroya onu da katmışlar. Kendi gözünden ünlüleri ve onların evcil hayvanlarını yazıyor.
Ajansın içinde bir koşuşturmadır gidiyordu. Tabii, biz televizyon dizilerinden alışkınız, herkes dergileri, kızların oturup bütün gün lak lak ettiği, tırnak törpülediği bir yer zannediyor. Turuncu'nun turuncu divanına kurulup Billur Kalkavan'la keyifli bir sohbet yaptık.
Merhaba Billur Hanım, nasılsınız?
Sinir içindeyim!
Neden?
E, bir sürü terslik oldu. Derginin çıkış tarihi iki hafta gecikti. Bilgisayarlarımız çöktü, bir sürü sayfayı yeniden yaptık. Baskıyı beğenmedik, yeniden bastırdık. 13 Eylül'de çıkıyor nihayet.
Bu işe nasıl kalkıştınız?
Benim bu işe kalkışmaya niyetim yoktu. Turuncu Medya ile bu yılın başında çalışmaya başladım. Anlaşmamız, benim Elmavizyon'da yaptığım İyilik Sağlık isimli program gibi bir kitap çıkarmaktı. Sağlıklı yaşamla ilgili, sade bir dili olan bir kitap. Derken, Tunç, dergi çıkaracağını söyledi. Bana da genel yayın yönetmenliği teklif etti. "Saçmalama!" dedim, ben ne anlarım! Onlar da, "Bilgin var, görgün var, sanatla uğraşıyorsun, görsellikten anlıyorsun, yaparsın," dediler. Benim gözüm karadır, tiyatroya da öyle dalmıştım. Yaptık işte!
İlk sayıdan gördüğüm kadarıyla derginin görsel malzemesi oldukça fazla olmuş?
Az bile! Milletimiz bakmayı okumaktan daha çok seviyor, malum. Sayfa renklerini, renk bilimine göre yaptık. Benim ilgi alanım bu. Mesela, yemek sayfaları kırmızı, kırmızı iştah açar. Hastane sayfası mavi, çünkü mavi kan akışını yavaşlatır, sakinleştirir. Benim sayfam da yeşil, güven versin diye.
Bu dergiyle ilgili konuşulan nerdeyse tek şey, "Erkekleri soyacağız," lafı oldu. O yüzden, pek tahmin ettiğim gibi değil. Buna ne diyorsunuz?
O laf abartıldı. Bu bir haber aktüalite dergisi, bir sürü önemli yazar var. Önemli haber dosyaları koyuyoruz. İlk sayıdaki konumuz, internette jigololuk yapan 15-16 yaşında çocuklar. Ama bizim amacımız çıplak kadın basmamaktı, görsel olarak erkekleri kullanmaktı.
Klişe diye mi?
E, sıkıldık artık! Görüyorsun, erkek dergisinde kadın soyunuyor, kadın dergisinde de kadın soyunuyor. Ben bir kadınım ve erkek görmek istiyorum. Tanıtım kokteylinde bazı eleştiriler aldık. 'Billur kendine dergi yapmış,' dediler. Bence bir sakıncası yok, kendime dergi yaparım. Ama bizim öyle değil. Biz, bir ekibiz ve ne görmekten hoşlanıyorsak onu koyduk. Aynı zamanda, mankenlik, oyunculuk gibi işler için yakışıklı erkekler keşfedilsin, tanınsın istiyoruz.
Toplumda yaygın kanı, paranın erkeklerin elinde olduğu, erkek vücudunun metalaştığı bir dergi ne kadar satar, kadınlar alır mı?
Parayı erkek kazansa da, dergileri kadınlar alıyor. Erkeklerin Fotomaç, Fanatik, Oto bilmem ne dergisi dışında bir şey okuduğunu gördün mü?
Bu arada, ben şimdi Metro Palas dizisinde oynuyorum. Oradaki rolüm ne biliyor musun, bir derginin genel yayın yönetmeni!
Çok zorlanıyorsunuzdur!
İşte, dergi işi olmasaydı, demek ki bu işi orada öğrenecektim. Dizide, Deniz Akkaya derginin yazarı, ben de patronuyum. Bu hafta çekimleri başlıyor.
Billur Kalkavan gazeteci karizması yapıyor yani?
İnsanlar, seni rolünle bütünleştirir ya, o yüzden denk gelmesi iyi oldu. Ama ne saçma, dizide bir hayat kadınını oynuyorsan, gerçek hayatında ne yapacaksın? O yüzden erkeklerimiz gay rolü oynamaya korkuyor. Okan'a (Bayülgen) helal olsun! Kadın kılığına giriyor, gay olması da gerekmez bunun için.
Peki, nasıl bir patronsunuz?
Gıcık bir patronum, bayağı bir bağırış-çağırış oluyor. Ama şunu da söyleyeyim, biz bir ekip olduğumuz için, despotluk yok.
Sizin yazılı basın geçmişinizde neler var?
Hello dergisinde yazdım, bir ara Alem'de çalıştım. Milliyet'te Emre Aköz'ün yanında çalıştım üç-dört yıl. Sonra ekonomik kriz oldu, ekler kapandı, ben de bir daha yazmadım. Bunu söylemeyi sevmiyorum ama, Türkiye'de birçok şeyi ben başlattım. Eskiden, ünlülere köşe yazarlığı yaptırmazlardı, ilk ben başladım. Artık gazetelerin köşeleri artistlerden geçilmiyor.
Hem magazin yazarı hem de magazin objesi olmak ironik, değil miydi?
Tabii ki. Ama ben her zaman dolmuşa, vapura bindim. Öyle ünlü triplerim olmadı. Biliyorum, dergi çıkınca da, fotoğraflar yüzünden kıyamet kopacak. Bense yine sokakta elimi kolumu sallayarak dolaşacağım. Yıllar önce, striptiz yaptığım oyundan sonra ortalık çalkalanmıştı. Ki o zaman, kıçım gözüküyordu, şimdi o kadar bir yerim gözükmüyor dergide. Yine de, kimse beni rahatsız etmedi. Ben de, ünlü olmayı abartmıyorum. Ünlülere de buradan bir taş olsun, kendilerini çok ciddiye alıyorlar.
Siz, nasıl bir okur kitlesine hitap etmek istiyorsunuz?
Bizi varoşlar da okusun, herkes okusun. Ben, ne insanlar biliyorum, paraları var, sosyetikler güya, ama bütün yazı, bir koyda kendi b.kları içinde yüzüp gazetecilere hava atarak geçiriyorlar.
Söyleşi: Esra Güngör
Kaynak: www.radikal.com.tr