BIST 9.916
DOLAR 35,20
EURO 36,70
ALTIN 2.961,48
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Kalbin Limon Hali

Mutfaktan evliliğe susan kadının çığlık atan hikayeleri.

Abone ol

“Akasya ağacının dallarında toplanmış dünyanın bütün sessizlikleri. Yani bütün çığlıkları. Hikâyeleri ve şerbetleri. Öykülerin hepsi kendilerini sessizliğe teslim edivermişler. Her susuş bir şerbete düşmüş. Kokular havada dans etmiş. Ben bir çocuğum. Şefkatinizin, şehvetinizi yendiği o yerde insan olmayı, insan kalmayı bekliyorum. Sustum ben. Parmaklarımdan kızılcık şerbetleri damlıyor, kalbimden çocukluğum.”

Her biri bir başka şerbetle “tatlanan” öykülerden oluşuyor Kalbin Limon Hali. Limon şerbeti, kayısı şerbeti, demirhindiba şerbeti, erik şerbeti, gül şerbeti... Her öyküde bir şerbet, bir tarif, bir hayat. Mübeccel Hanım, Ayşe, Zeynep, Kazime Hanım, hep bildiğimiz, tanıdığımız, canı yansa da yüksek perdeden bağırmayan kadınlar. Bir adım geride duran, aldatılan, aldatılan ama aldatılmıyor“muş” gibi yapan, törelerden canı yanan kadınlar... Elif Ayla’nın öykülerinde onlarca eve misafir oluyor, bir köşede sessizce oturup “mahrem” yaşamlara ortak oluyoruz. Boğazımız düğümlense de kimi zaman, ikram şerbet olunca, tatlandırıyor dilleri, gönülleri.

Elif Ayla, yalın ve çarpıcı üslubuyla kadının aynasına düşen hayatları, mutfaktan evliliğe kadına dair “mahrem”leri, susan kadının çığlık atan hikâyelerini anlatıyor... Anlattığı kadınlar gibi duru ama güçlü öyküler; anneannesinin, annesinin, teyzesinin şerbetini, evde kaynatılan şurupları özleyenlerin kalbine kâh tatlı kâh buruk bir dokunuş Kalbin Limon Hali.

Elif Ayla

Sokakları deniz kokan o şehirde doğdu. Bahçesinde bir hurmayla bir de iğde ağacı olan o cami yapıldıktan tam ama tam 600 yıl sonra. Musalla taşında beş taş oynadı. Nil kenarında hiç kahve içmedi. Ama Üsküdar sahilinde içti. Küçüklüğünden beri ermeye çalışıyordu. Bunun için iğdeyle yetinmedi. İncir ağacının altında, üstünde, muhtelif yerlerinde kitap okudu. Netice malum.
Doğduğu yerden dolayı adı Zeytincir olacaktı. Kader, Lamelif oldu. Okudu, yazdı falan. Sonra başına talih kuşu mu kondu, yedi kandili Süreyya’nın tacı mı oturdu bilinmez, bir minareler sarayına geliverdi. Bütün o camilerin ve masalların ve kedilerin ve kokuların toplandığı o şehre. Tam masalın içinden geçiyorum diyordu ki orada kalıverdi. Çünkü masalda baktığı yer, bir örümcek ağının sakınıp sakladığı bir ahir zaman düşüydü.
Bu yazar tanıtımını okuyup da ben bundan bir şey anlamadım diyenler, zaten kim hayattan bir şey anlamış…

Kitapla ilgili detaylar.